Mansur Yavaş rest çekti: ''Biz de not ediyoruz''

Güncelleme:

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, deprem bölgesinde arama kurtarma çalışması yapan Ankara Büyükşehir Belediyesi ekiplerinin olay yerinden zorla uzaklaştırıldığını söyleyerek, “Resmen arama kurtarma çalışmaları esnasında kavga çıktı. Görüntüleri var elimde” dedi.

Habertürk’ten Mehmet Akif Ersoy’un sorularını yanıtlayan Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, açıklamalarda bulundu. AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘Deftere yazıyoruz’ sözlerine tepki gösteren Yavaş, “Biz de yaşanan süreci not aldık. Zamanı gelince halkımıza anlatacağız” açıklamasında bulundu.

Deprem bölgesinde Ankara Büyükşehir Belediyesi ekiplerinin arama kurtarma yaptığı yerden uzaklaştırılmasına tepki gösteren Yavaş, “Daha önceki depremde polis jopuyla alındılar oradan ‘çabuk terk edin’ diye. Resmen arama kurtarma çalışmaları esnasında kavga çıktı. Görüntüleri var elimde ama bunları sonra paylaşalım” dedi.

Yavaş’ın açıklamalarından öne çıkan başlıklar şöyle:

“Kızılay’dan çadır satın almadım ama başka yerlerden satın almakta çok güçlük çektik. Hangisine gitsek, hepsinin AFAD tarafından bağlandığını söylediler. Zorlukla temin ettiğimiz 3 bin çadırı dağıttık. Halen yaptırmaya devam ediyoruz ama Kızılay’dan almadık. Sabah 06.00 birinci günü afad toplantısı yapıyoruz. Toplantı esnasında Kızılay da var. 35 kamyonumuz Hatay’a gidiyor. ‘Boş gitmesin Kızılay’ın çadırını gönderelim’ dedik. ‘Çok iyi olur’ dediler. Ama kendilerinden geri dönüş almadık. Bu kamyonlar maalesef boş gittiler.

Ellerinde çadır varsa çok daha çabuk Hatay’a götürmüş olacaktık. Kamyonlarımız boş gidinceye kadar götürürdük. Kızılay’ın ya da AFAD’ın elinde 150-200 bin çadır hazır olması gerekir. Bunu da belediyeler vasıtasıyla çok çabuk ulaştırabilirlerdi. Hatay’da inanılmaz çadır talebi vardı, hala var. Kahramanmaraş’ta da çadır talebi var. Çadırkentler kuruluyor. Ama bu çadırkentlerin ne kadar devam edeceği konusunda tereddüt var. İnsanlar evlerinin yakınında bulunmak istiyor. Şu anda söz verdiğimiz ve telefon numarasını alıp temin ettikçe yerine ulaştıracağımız Kahramanmaraş’taki çadır sayısı 2 bini geçmiş durumda.”

“HATAY’DA İNSANLAR ÇADIR BEKLİYOR”

“Kırsalda yaşayan insan çadırkentte yaşayamaz. Hatay’da canhıraş şekilde insanlar çadır bekliyor. Ben şunu bekliyordum, Kızılay ve AFAD kuruluş varsa, zaten her zaman ellerinde bulunduruyor olmalıdır diye düşünüyorum.

Evdeydim, televizyonu açtım, 7 şiddetinde olduğumu duyar duymaz belediyeyi aradım. Sabah 05.00 gibi sayın valimiz aradı. Neler yapabileceğimizi konuşmaya çalıştık.

Ekipmanların hazırlanması yarım saati geçmişti. Daha sonra yapılan görüşmelerde bir grubu havaalanına gönderdik. Bu arada bir grup iş makinasını Hatay’a yönlendirdik. Uçak sanıyorum 11.00’de kalkmış. Gaziantep’ten Kahramanmaraş’a geçmiş. Uçakta yer yok denince 100 kişilik personel 30 araçla yola çıktılar.

Önce Osmaniye’ye gideceksiniz dediler, daha sonra Kahramanmaraş’a gitmeleri söylendi, burada 2 saatlik yol kaybı oldu. O günlerde Niğde Otoyolu kar nedeniyle geçit vermiyordu. İlk ekibimiz Trabzon Caddesi’nde görevlendirildi. Trabzon Caddesi’ne ilk giden ekip bizim ekibimiz.

Kayseri Belediyesi gelmiş, daha sonra Sakarya ve Kocaeli ekipleri gelmiş. Bizim elimizde gönüllüler vardı, nereye göndereceğiz dedik, maalesef cevap alamadık. Baştan sadece AFAD’ın yönlendirileceği söylenmişti. Cevap alamayınca hemen Hatay’a 150’ye yakın gönüllüyü sevk ettik.

İkinci depremden sonra Elbistan’dan sesler gelmeye başladı. Hemen oraya ekip çıkarttık. Arkasından Adıyaman’ın durumunu gördük, 60’a yakın gönüllüyü gönderdik. Kendi başımıza hareket ettik. Ekiplerimiz keşke daha seri gidebilseydi. Çok daha katkımız olurdu diye düşünüyorum.

İletişim yoktu biliyorsunuz. Zor haberleştik. Hatay ‘yardım gönderin’ demesi üzerine, görüntüler televizyona düşmeye başlamıştı. Elbistan ve Hatay’ı kendimiz gönderdik.

Koordinasyonda çok zorlandık. Herkes elinden gelen ne varsa yola koyulmuştu. Binlerce TIR arkadan yola çıktı. Bir yandan enkaz kaldırma çabası vardı.

Lütfü Bey, belediye binasının yıkıldığını söyledi. Personelden, üst düzeyden vefat edenler vardı. Personelin çoğu kendi ailelerini çıkarmaya gitmişti.

Böyle anlarda diğer belediyelerin olay yerine intikal etmeleri sağlanması lazım. Eskiden Köy Hizmetleri vardı, şimdi bunlar yok. Bunlar büyükşehir belediyelerine verildi. Zaten şehrimizde sellerle, bu tür afetlerle boğuşuyoruz, müdahale ediyoruz. Ekiplerimiz çok dinamik. Bütün büyükşehirlerin ekipleri çok dinamik. Belediyelerin bu şekilde görevlendirilmeleri, yolda iken de bir planlama yapılması lazım.

Şu anda Hatay’da İzmir, İstanbul Belediyesi, ASKİ, İSKİ oranın suyunu temin etmeye çalışıyoruz. Bunların bugünkü teknoloji ile en az hasarlı atlatılması yönünde çalışıyoruz.

Büyükşehir belediyeleri büyük güç. Doğru eşleştirilme yapılırsa AFAD kadar iş yapabilir diye düşünüyorum. Engelleme yok ama gönülsüzlük, isteksizlik var. ‘Bu belediyeler görünmesin’ şeklinde isteksizlik var.

Daha önceki sellerde yaşadığımız hadiseleri not alalım, kamuoyuna açıklayalım dedik. Herhangi bir yerde afet varsa bir an evvel hareket etmek istiyoruz.”

 “BİZ DE NOT ALDIK”

“Büyükşehirlerin hepsinde çok sayıda araç var. Karadeniz’de afet oldu. O ilin valisini aradım, ‘sayın valim nasıl yardımcı olabilirim’ dedik, ‘sağol başkanım komşu illerden yardım aldık’ dediler ve aramadılar. Kaymakam başladı ‘çabuk gidin sizlik bir şey yok’ dediler. Adeta siz niye geldiniz der gibi, böyle bir şey olabilir mi? Şu sıcak ortamlarda bu konuya çok girmeyeceğim ama bunların hepsini biz de not aldık.

Vatandaşlara bunları mutlaka duyuracağız, duysunlar, insanlar olaya nasıl bakıyorlar, nasıl davranıyorlar. Yöneticilerin bu şekilde isteksiz olmalarına inanamıyorum. Kızılay’ı anlattım, boş gidiyor kamyonlarımız. Cevap yok, dönmüyorlar. Halbuki biz orada kendi reklamımız yapılsın demiyoruz. Elbette orada üniforma görülmesi oradaki görev yapan insanlara şevk veriyor. Oraya giden 3 bin 700 personelimizin birçoğu gönüllü ve istekleri üzerine gidiyor. Bu insanların şevkini kırmamak lazım.”

“ARAMA KURTARMA ÇALIŞMALARI SIRASINDA KAVGA ÇIKTI”

“Her yerde yaşanan başka bu tip görüntüler var. Enkaz çalışmaları var, inşallah onları yayınlarız. Daha önceki depremde polis jopuyla alındılar oradan ‘çabuk terk edin’ diye. ‘Biz çıkardık’ moduna giriyorlar.

Enkaza gelen sağlıkçılara kimse bir şey diyemez ama başka üniformalılar gelince yanlış oluyor. Resmen arama kurtarma çalışmaları esnasında kavga çıktı. Görüntüleri var elimde ama bunları sonra paylaşalım.

Bizim ekiplerimiz Hatay’da bir sürü iş makinalarıyla gitmişti. Hava alanındaki molozları kaldırılmasını istemişler. Bizimkiler molozları kaldırıyorlar. Biz de tweet attık, Hatay Havalimanı’nın açılması çalışmalarına başlattı, ekiplerimiz hava alanı molozlarını temizliyor, diye. Bunun üzerine İGA isimli şirket, biz Hatay Havalimanı’nı onarıyoruz, temizliyoruz diye tweet atıyor ve bizim belediye logolarını göstermiyor. Bunun üzerine tartışma başladı.”

“EMEK HIRSIZLIĞI İNSANI ÜZÜYOR”

“Bizden sonra Etimesgut Belediyesi kamyonları geldi. Daha sonra ‘siz kimsiniz, havaalanı yapmak ne haddinize’ dedi. Havaalanında büyükşehirler artık tamiratları kendileri yapıyor. Sonuçta İGA şirketi geldi onardı, gitti. Keşke ilk gün başlasalardı. Buradaki emek hırsızlığı insanı üzüyor. Neden büyükşehir logosundan korkuyorsunuz. Ankara Büyükşehir Belediyesi CHP’nin, Mansur Yavaş’ın şahsı malı değil ki, kamu kuruluşu.

Her konuda aynısını yapıyoruz. Şehrin çeşitli yerlerinde bütün büyükşehirler çalışıyor. Hiçbirisi az çalıştı, çok çalıştı diyemem. En etkili büyükşehir belediyeleri. Çünkü ekipman ve personel olarak çok güçlü durumdalar. Hepsi çalıştı. Hepsinin hakkını vermek durumundayız. Arkadaşlarımız, Trabzon Caddesi kendilerine gösterildiğinde ikinci depremi orada yaşadılar. Allah korusun orada enkaz altında kalabilirlerdi.

Sonuçta kamu görev yapıyoruz, artık bu yanlışlardan bir an evvel vazgeçilmesi lazım.

Kahramanmaraş’ta 408 personelimiz vardı. Hatay’da çalışmaya katılanlar da döndüler. Şehrin su meseleleri gibi meseleler ön plana çıkıyor. Bu arada da ilk günden beri şehre yemek verilmesi, mobil fırınlarımız gitti, Hatay, Samandağ, Kahramanmaraş’a gitti. Oralara mutfakları gönderdik. Bunlar devam ediyor. 1800’e yakın TIR malzeme gönderdik.”

“REFÜJLERE BIRAKILDIĞINI GÖRDÜK”

“Bu kadar insanın yola düşmesi kaosa etkisi oldu. AFAD’a bunları teslim edilemeyince, refüjlere bırakıldığını gördük. Şehrin bir kısmında ekmeğe ulaşımda güçlük çekilirken bazı yerlerde refüjlere bırakmak zorunda kaldı. Ulaşabilen aldı. Adıyaman, Kahramanmaraş’ta, Hatay’da gördük bunu. Depo ve teslim alan olmayınca böyle sıkıntı oldu. Hatay’ın altyapısı ile ilgili ASKİ şirketimizin elemanları halen yoğun şekilde çalışıyorlar. Fen İşleri araçlarımız da orada yoğun çalışıyorlar.

Belli bir zaman sonra hijyen söz konusu oluyor. Orada ilaçlama ekibimiz çalıştı. Kentin tehlike alan her yerin ilaçlamasını yapıyoruz. Kahramanmaraş’ta büyük ekibimiz var. İlçelere, köylere giderek çöplükten mezarlıklara kadar ilaçlıyoruz.

Ben oralarda kalınca birkaç gün, oradaki çocuklar kimi enkaz tozlarından dolayı yıkanamadıklarını görüyorsunuz. Çamaşırlarını, kıyafetlerini almadan çıkmış insanlar. Hemen oraya mobil duş yaptık. Kahramanmaraş’taki üssümüzü büyüttük. 30-40 dönüm yere taştık. Orada şimdi hem seyyar duşlarımız var otobüslerle. Elbistan’a gidiyor, bir tanesini Hatay’a yönlendirdik. Bu talebin çok olduğunu görünce TIR dorselerinde ortam oluşturduk.”

“KENDİ BAŞIMIZA İŞ YAPMIYORUZ”

“Orada şampuanı, havlusu, terliği veriliyor. Hatta iç çamaşırı da kendilerine temin etmek için çalışıyoruz. Çadır kentlere berber gönderdik. Aynı zamanda yine ileride sıkıntı olur diye sağlık ekiplerimiz var. Uyuz ve bit ilacı da gönderdik. İleride olabilecek tehlikelere karşı çalışırken KASKİ ile görüştük ve onların yönlendirdiği yerlerde çalışıyoruz. Köylerden talep çok geliyor. Bir kısmı çökme yaşamış, kanalizasyon yoluyla, içme suyu yoluyla su temin edemiyorlar. Oraların hepsinin suyunu tamir ettik.

Temiz su kaynaklarına ulaşmasını sağlıyoruz. Dün oradaydım, hibe arıtmalar geldi. Onları da çeşmeleri takmak suretiyle sağlıklı suya ulaşmalarını sağlıyoruz. Kahramanmaraş’ta su yoktu. Oraya ASKİ’nin paket arıtma tesisini taktık. En azından orada ameliyat hizmetlerinin verilmesini sağladık. Malatya’da hastanede faaliyetler sürdü. Oraya ekmek ve su gönderdik. Biraz önce Malatya’dan su istediler, tekrar su gönderiyoruz.

Adıyaman, Gölbaşı’nda asfalt tamiri yapıyoruz. Kahramanmaraş’ta AFAD’a iş makinası listemizi verdik, ’emrinizdeyiz, bizi yönlendirin’ dedik. Daha sonra bizden iş makinası istediler, oraya yönlendirdik. Hep birlikte gayret edeceğiz.

Onların gösterdiği yere gidiyoruz. Enkaz kaldırmada savcılık izni gerekiyor. Orada bizi nereye yönlendirirlerse oraya gidiyoruz. Kendi başımıza iş yapmıyoruz.”

“PROTESTO HERKESE TANINAN HAK”

“Daha göç başlamadan mesaj yazmıştım. 4 bin kişilik konaklama tesisimiz hazır demiştik. Birkaç gün içinde doldu. Bazı tesisleri açıyoruz. Yenikent’te eski spor kulübünden kalma otel vardı, orayı restore ettik. Çeşitli barınma yerleri, misafirhaneler, şefkat evleri var. Buraya düzenli yemek gidiyor. Yemekver.org diye kampanya yaptık. İnanılmaz şekilde günlük yemek ihtiyacı arttıkça onu kesip, form gönderdik. ‘Ben evde kalıyorum, yemek yapabilecek durumdayım’ diyenlere koli gönderiyoruz.

Travmayı atlatmak için depremzede çocuklara eğlence yaptırıldı. Onların psikolojik travmalarını en aza indirmek, eğitimlerini sürdürmek için ücretsiz üniversite kursu, LGS hepsini açtık.

Önümüzde hukukçuyum. Önümüzde anayasa var. Protesto herkese tanınan hak. Ben hakarete karşıyım. AİHM, politikacıları bizleri de dahil, bizlere binlerce hakaret yapılıyor. AİHM kararları gösterilerek politikacılar, toplumun önde olan sanatçılar ve kişiler bunlara katlanmak zorundalar diye kararı var.

Bence tezahüratlara çok müdahale etmemek lazım. Hakaret olmamalı, eğer bu protestolar şu veya bu şekilde önlenirse bunlar başka türlü patlar. Avrupa’ya karşı, dünyaya karşı sanki böyle hiçbir şeye izin vermeyen toplum, devlet gibi gösterileceğiz.

Bu konu 6’lı Masa’nın konusu. 6’lı Masa en uygun kararı verecektir. Daha önce görüşlerimi belirttim. Onun üzerine tekrar bir şeyi söylemeye gerek yok. Ne karar verilirse biz o karara uyacağız. Sayın genel başkanlar, sayın Kılıçdaroğlu, sayın Akşener’in ortak iradesine karşı bir hareket yapmam mümkün değil, böyle bir şeye girmem asla.”