Diz ağrısı deyip geçmeyin: Kireçlenme habercisi olabilir

Diz ağrısı deyip geçmeyin: Kireçlenme habercisi olabilir
Güncelleme:

Diz ağrısının kireçlenmenin habercisi olabileceğini belirten Doç. Dr. Gökhan Bülent Sever, ''Dizlerde şişme, bacak kaslarında atrofi, eklem hareket kısıtlılığı, bacaklarda eğrilik oluşması şikayetleri de zamanla oluşur. Diz kireçlenmesi çok ilerlediğinde hastaların hareket etmesini zorlaştırarak önce sadece ev içinde hareket edebilen, daha ileride de hareketi imkansız kılarak hareketsiz bireyler oluşturabilir. Hasta yaşam kalitesini bozan bir diz ağrısı yaşar'' dedi.

Diz kireçlenmesi hakkında uyarılarda bulunarak, bilgiler veren Medical Park Bahçelievler Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Doç. Dr. Gökhan Bülent Sever, “Diz artriti olarak da tanımlanan diz kireçlenmesi, diz eklem kıkırdağının aşınarak görevini yerine getirememesidir. Kireçlenmede normal durumda birbiriyle temas etmeyen ve kıkırdakla kaplanmış olan diz eklemini oluşturan kemikler kıkırdağın görevini yerine getirememesi sonucunda birbirine sürtünür. Bu sürtünme sonucunda eklemde sertleşme, hareket kısıtlılığı, ses gelmesi ve şişme gibi bir dizi sorunlar yaşanır. Diz kıkırdağı, uyluk kaval kemiği, diz kapağı kemiklerinin eklemi oluşturan yüzeylerini kaplar. Kıkırdak hastalanıp aşındığında eklem aralığı daralır. Ağrı reseptörü içermeyen kıkırdak dokusunun kaybı ile ağrı reseptörü içeren kemikler birbirine sürtünür ve hasta yaşam kalitesini bozan bir diz ağrısı ile yaşamaya başlar” diye konuştu.

DİZ KİREÇLENMESİ ÇEŞİTLERİ

Doç. Dr. Sever, diz kireçlenmesinin iki yaygın türünü şöyle sıraladı:

“Primer: Kireçlenmeye yol açabilecek herhangi bir hastalığı olmayan hastalarda görülebilen diz kireçlenmesidir. Bu hastalıklar osteoartrit ve senil artroz olarak iki şekilde oluşur. Senil artroz ileri yaşta ortaya çıkan ve eklemlerin çok uzun süre kullanımına bağlı kıkırdak aşınması olarak tanımlanır. Osteoartrit ise daha çok orta yaşta ve kadınlarda görülen bir kıkırdak hastalığıdır.

Sekonder: Kireçlenmeye yol açabilecek altta yatan bir hastalığı olan hastalarda oluşan diz kireçlenmesidir. Geçirilmiş kırık, diz enfeksiyonu, geçirilmiş diz cerrahisi, romatoid artrit vb. bu kireçlenmeye yol açan hastalıklar arasındadır.”

Diz ağrısının kireçlenmenin habercisi olabileceğini belirten Doç. Dr. Gökhan Bülent Sever, ''Dizlerde şişme, bacak kaslarında atrofi, eklem hareket kısıtlılığı, bacaklarda eğrilik oluşması şikayetleri de zamanla oluşur. Diz kireçlenmesi çok ilerlediğinde hastaların hareket etmesini zorlaştırarak önce sadece ev içinde hareket edebilen, daha ileride de hareketi imkansız kılarak hareketsiz bireyler oluşturabilir. Hasta yaşam kalitesini bozan bir diz ağrısı yaşar'' dedi.

ORTA YAŞLI KADINLARDA DAHA FAZLA GÖRÜLÜYOR

Osteoartritin toplumda görülen diz kireçlenmesinin en sık sebebi olduğunu ifade eden Doç. Dr. Sever, “Osteoartrit orta yaştaki kadınlarda daha sık görülen, büyük eklemleri asimetrik tutan bir hastalıktır. Buradaki neden tam olarak bilinmemekle beraber, genetik ve çevresel etmenler suçlanmaktadır. Genetik olarak kıkırdak dayanıklılığının az olduğu hasta grubunda erken yaşta kıkırdak hastalığı (kireçlenme) görülebilmektedir. Bu genetik yapıdaki insanlar eğer obezite, geleneksel yaşam tarzı gibi çevresel etmenlere de sahiplerse kıkırdak bozulması hızlı bir şekilde ilerlemektedir” dedi.

AĞRI HAREKET ETMEYİ ZORLAŞTIRABİLİR

Diz kireçlenmesi belirtilerine değinen Doç. Dr. Sever, “Diz kireçlenmesinin aşamalarına göre hasta şikayetleri değişebilir. Kireçlenmede en sık şikayet ağrıdır. Başlangıçta daha çok merdivende, engebeli yollarda veya oturup kalkarken oluşabilen diz kapağı ağrısı varken, ilerlemiş kireçlenmede ağrı hareket etmeyi ileri derecede sınırlandırabilir. Dizlerde şişme, bacak kaslarında atrofi, eklem hareket kısıtlılığı, bacaklarda eğrilik oluşması şikayetleri de zamanla oluşur. Diz kireçlenmesi çok ilerlediğinde hastaların hareket etmesini zorlaştırarak önce sadece ev içinde hareket edebilen, daha ileride de hareketi imkânsız kılarak hareketsiz bireyler oluşturabilir” ifadelerini kullandı.

MUAYANE İLE TANI KONULUR

Diz kireçlenmesinde tanı koymanın zor olmadığını kaydeden Doç. Dr. Sever, “Hasta doktora diz ağrısı şikayeti ile gelir. Muayene ile çoğunlukla tanı konulmuş olur. İlerlemiş kireçlenmede röntgenle inceleme yeterlidir. Erken evrelerde ise MRG (manyetik rezonans görüntüleme) yönteminden faydalanılabilir. Laboratuvar incelemesi, sekonder kireçlenme dediğimiz romatoid artrit gibi romatizmal hastalık varlığında anlam taşır. Primer osteoartritte sık kullanılmaz” dedi.

ROBOTİK CERRAHİ TERCİH EDİLEBİLİR

Diz kireçlenmesinde tedavi yollarından bahseden Doç. Dr. Sever, “Diz kireçlenmesi tedavisini konservatif (cerrahi olmayan) ve cerrahi tedaviler olarak ayırabiliriz. İlerlemiş diz kireçlenmesinde (bu hastalar genelde 60 yaş üzerindedir) tedavi cerrahidir ve çoğunlukla da protez cerrahisi uygulanır. Protez cerrahisi dizdeki hasta kıkırdağın tamamen tıraşlanması ve yerine metal protez yerleştirilmesi işlemidir. Bu metal protez ile diz eklem yüzleri kaplanır. Protez kıkırdağın vazifesini görür ve kemiklerin sürtünmesini önleyerek ağrı şikayetini ortadan kaldırır. Protez cerrahisi klasik yöntemle; cerrahi tecrübe ve kılavuz diz setinin kullanımı ile yapılabilir veya son zamanlarda popüler olan robotik cerrahi şeklinde yapılabilir. Robotik cerrahide robot yardımlı cerrahi uygulanır ve hata ihtimali çok azaltılır” ifadelerini kullandı.

FİZİK TEDAVİ UYGULANABİLİR

Diz kireçlenmesinde tedavinin zor olduğu hastaların 40-60 yaş arası, hafif ve orta düzeyde kireçlenme problemi olan hastalar olduğunu söyleyen Doç. Dr. Sever, “Bu hastalarda cerrahi olarak unikondiler (yarım diz protezi), yüksek tibial osteotomi (kemik düzeltme), artroskopik cerrahi uygulanabilecek cerrahi yöntemlerdir. Konservatif (cerrahi dışı) yöntemler ise; fizik tedavi, kaplıca tedavisi, diz içi enjeksiyonlar, kıkırdak güçlendirici ilaçlar olarak sayılabilir. Konservatif tedavilerin amacı hasta şikayetlerini azaltmaktır. Kıkırdağın bozulmasını etkilemeyeceği için kalıcı tedaviler değildir. Diz içi enjeksiyonların da (PRP, kök hücre, viskosüplementasyon) zamanla tedavide sıra dışı bir etkisi olmadığı anlaşılmıştır” dedi.

DHA