Kılıçdaroğlu’ndan CNN Türk boykotuyla ilgili ilk açıklama
Hem aradığınız haberlere hızlıca ulaşabilmek hem de Haber3.com'a destek olmak için Google News'te Haber3.com'a abone olun.
Haber3'e Google News'te abone olun
Abone OlCHP’nin CNN Türk’ü boykot etme kararı ile ilgili ilk açıklamayı yapan CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, “tartışma programlarında CHP’lilere nasıl tuzak kurabiliriz diye özel bir yayın politikası izlendiğine tanık olduk” dedi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, katıldığı radyo programında CNN Türk’ü boykot etme kararı ile ilgili ilk kez konuştu.
Kılıçdaroğlu, Kafa Radyo canlı yayınında, gazeteci Candaş Tolga Işık'ın gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Elazığ'da depremin ardından bölgede kurulan çadırların bir tarafında AFAD, diğer tarafında Kızılay yazdığını belirterek, "152 yıllık bir kurumu, Kızılay'ı AFAD'ın kapsama alanına sokamazsınız. Yazıktır, günahtır. 152 yıllık bir kurum kimliksiz olamaz. Benim itirazım o." dedi.
CHP'lilerin CNN Türk yayınlarına çıkmama kararının sorulması üzerine Kılıçdaroğlu, rahatsızlıklarının seçim öncesinde başladığını ifade ederek, televizyon kanalında partilerinin zor durumda bırakılması için özel bir yayın politikası izlendiğini savundu.
Yaptıkları görüşmelere rağmen televizyon kanalının bu politikasından vazgeçmediğini belirten Kılıçdaroğlu, "Biz CHP'yiz kimse bizi eleştiremez." gibi bir düşüncelerinin olmadığını vurguladı. Pek çok televizyon, radyo, gazetenin kendilerini eleştirdiğini hatırlatan Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
"Bir televizyon doğrudan doğruya CHP'yi hedef alıp zor durumda bırakabilecek yanlı haberler, yanlı yorumlar yapıyorsa bu doğru değil. O televizyon kanallarına çıkmamız onlara meşruiyet kazandırır. Biz de böyle bir meşruiyet kazandırma ayağı değiliz. Ayrıca CNN kanalının uluslararası bir markası var. O markanın da kendine özgü bir ağırlığı var dünya kamuoyunda, dünya medyasında... O ağırlığını da büyük ölçüde CNN Türk kaybetti. O nedenle uzun uzun kendi aramızda oturduk, konuştuk, böyle bir kararın verilmesine karar verildi."
"Yayın politikasına müdahale etmiyoruz"
Kılıçdaroğlu, pek çok televizyon kanalını hiç izlemediklerini, bunların yazılı medyasının da okunmadığını savundu. Yorumcuların istedikleri gibi konuyu yorumlayabileceklerini ancak haberin doğru verilmesi gerektiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, "Haberi sağından solundan kırparak, anlamsız hale getirerek, sadece bir siyasal partiyi zor durumda bırakmak, bir siyasal partiyle ilgili algıyı kamuoyunda kendi istedikleri gibi yönlendirmek ya da algıyı o şekliyle oluşturmak için çaba harcamak, bizim kabul edebileceğimiz bir uygulama değil." dedi.
CHP'nin CNN Türk'ün yayın politikasına müdahale etmediğini belirten Kılıçdaroğlu, kararlarının, basın özgürlüğüne müdahale olup olmadığının sorulması üzerine, şunları aktardı:
"Biz CNN Türk'ün yayın politikasına müdahale etmiyoruz ki. Sadece 'Biz sizin televizyonlarınıza çıkmayacağız.' diyoruz. 'İzlemeyin.' de diyoruz, şunun için diyoruz, biz kendi partililerimize diyoruz. Onun dışındaki insanlar izleyebilirler. Bu televizyon kanalı objektif haber yapmıyor bize göre. Biz nasıl A Haber'i seslendiriyoruz gayet rahat bir şekilde, 'CNN Türk de A Haber gibi olmaya başladı. Bu kanalın CHP'ye yönelik verdiği haberlerin hiçbirisi doğru değil, bunlara inanmayın. Dolayısıyla seyretmeseniz de olur.' diyoruz. Yoksa biz gidip de 'CNN Türk'ü ele geçirelim, onu bizim yandaşlar satın alsın, satın aldıktan sonra bizim istediğimiz gibi program yapsın.' Hayır böyle bir arayışımız hiçbir zaman olmadı."
"Medyanın ana işlevi gücü denetlemektir"
Halk TV'nin CHP'nin kanalı olmadığını, bu kanalda zaman zaman partinin eleştirildiğini belirten Kılıçdaroğlu, eksiklik varsa eleştirilebileceklerini dile getirdi.
Gazetecilerin evrensel kurallar çerçevesinde iktidar ya da muhalefeti eleştirebileceğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Muhalif gazeteler var. Cumhuriyet, Birgün... Muhalif demeyelim de objektif yayın yapmaya çalışan gazeteler ve yorumcular var. Yorumcuların her birisi siyasal iktidarı eleştirirler, zaman zaman bizi de oldukça sert eleştirirler. Bunlara Basın İlan Kurumundan reklam verilmeme cezası verildi. Bizde hiç böyle bir şey olmadı. İlk kez AK Parti iktidarları döneminde oluyor. Niçin? Yayın yapıyor mu gazete? Basın İlan Kurumunda toplanan paralar belli objektif kurallara göre gazetelere veriliyorsa burada ayrım yapamazsınız, verirsiniz. Eğer bu gazete habercilik dolayısıyla sağlıklı ve tutarlı bir gazete değilse zaten okuyucu kitlesini kaybediyor. Bunun dünya kadar örneği var. Baktığınız zaman çok sayıda gazete, bir dönem 500 bin, 600 bin, 700 bin satarken 30-40 bine düşmüş. Böyle dramatik tablolar da var. Bütün bunların sonucuna baktığınız zaman siyasal iktidarın medya özgürlüğüne müdahale etmemesi lazım. Medya, bağımsız, tarafsız davranmalı, objektif haber vermeli, sağlıklı eleştiri yapmalı. Medyanın ana işlevi, gücü denetlemektir."
Medyanın yasama, yürütme ve yargının ardından dördüncü güç olduğunu hatırlatan Kılıçdaroğlu, yanlışlara "Doğru" demeye başladığı andan itibaren medyanın denetleme gücünü kaybedeceğini dile getirdi.
Deprem vergileri
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, soru üzerine deprem vergisinin hayat kayıpları yaşanmadan önce önlem almak amacıyla toplanmaya başladığını söyledi. 1999'da yaşanan depremin ardından toplanmaya başlanan vergilere rağmen Türkiye'de halen depremlerin ardından ölümler yaşanması üzerine vatandaşların bu paraların nereye gittiğini sorgulamaya başladığını belirten Kılıçdaroğlu, fay hatlarının ve hareketliliğinin bilindiğini, hatta bir bilim insanının doğuda meydana gelen depremi aylar öncesinden tam yeriyle söylediğini anlattı.
Bunun üzerine kendisinin deprem vergilerini sorduğunu hatırlatan Kılıçdaroğlu, "Ben bunu sordum, sorunca da kıyamet koptu. Önce 'Cevap vermem.' dedi. Sen cevap vermek zorundasın kardeşim. Eğer ülkeyi gerçekten sağlıklı yönetmek istiyorsan vatandaşın ödediği vergiyi nereye harcadığını açıklamak zorundasın." diye konuştu.
Sakarya'da 1999 depreminden sonra 17 okulun yıkılıp yeniden yapılması yönünde bir karar alındığını anlatan Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bunu nereden biliyoruz? Valiliğin hazırladığı brifing raporundan biliyoruz. Ne kadar paraya ihtiyaç olduğu, o brifing raporunda yazıyor. 99-2020. O okullarda çocuklar okudu, mezun oldu, üniversiteyi bitirdi. Kimi avukat oldu, kimi hakim oldu, kimi doktor oldu vesaire... 99-2020. 17 okul için ne zaman yıkım kararı alındı biliyor musunuz? Salı günü toplantıda ben Sakarya örneğini gösterdim, akşam haber geldi, '17 okulun yıkım kararı verildi.' diye. Aynı şekilde Elazığ'da yapılan okullar var, binalar var. Bunların depreme dayanıksız olduğu, bu binaların yorgun olduğu biliniyor muydu? Biliniyordu. Neden önlem alınmadı? Vatandaş üzerine düşen görevi yaptı mı? Yaptı. Vergi istediler verdi. O neyi taahhüt etmişti, 'Biz depreme dayanıklı konutlar yapacağız.' Depreme dayanıklı konutlar yapmadın. Parayı harcadın. 'Üstelik daha fazlasını harcadım.' diyor Van örneğini gösteriyor. Doğru Van'da depremde 604 kişi hayatını kaybetti, 604 kişi hayatını kaybettikten sonra konutlar yaptılar. Niye 604 kişi ölmeden önce konut yapmadılar? Oranın deprem bölgesi olduğu biliniyor muydu? Biliniyordu."
Kızılay çadırları
Çağdaş ülkelerde önce önlemin alındığını, sonrasında sorun çıkarsa ikinci aşamanın kriz yönetimi olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, Türkiye'de ise bugün ve geçmiş iktidarlar dönemlerinde önlem alma konusunda üzerine düşenin gereğince yapılamadığını savundu. Türkiye'de kriz yönetiminin iyi yapıldığını ifade eden Kılıçdaroğlu, "Bakanlar, başbakanlar, cumhurbaşkanları gidiyor, partilerin genel başkanları gidiyor ama insanlar ölmüş. İnsanlar ölmeden bu önlemleri almak lazım. Onu nasıl alıyoruz? Onun da kuralı devlette liyakattir." dedi.
Bilim insanlarının depremin olacağı yeri söyleyerek görevini yaptığını belirten Kılıçdaroğlu, bunun üzerine ikinci aşamanın söylenen yerdeki konutların depreme dayanıklı hale getirilmesi olduğunu kaydetti. Bunun yapılmadığını savunan Kılıçdaroğlu, "Demek ki devletin içinde bir sorun var. İyi yönetilmiyor devlet ve orada çürüme var. O çürümenin sonucu da insanların hayatına mal oluyor, insanlar hayatlarını kaybediyorlar." diye konuştu.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Elazığ'ı ziyaretinde Kızılay çadırı görmediği yönündeki sözlerinin hatırlatılması üzerine, şunları kaydetti:
"Kızılay çadırı görmedim dedim. Onlar AFAD'ın çadırı. Bir tarafında AFAD, bir tarafta Kızılay yazıyor. Kızılay nedir? 152 yıllık bir kuruluş. 152 yıllık bir kuruluş bir yerde deprem olduğu zaman hemen gider, her türlü insani yardımı yapar. Kriz yönetimi için vardır Kızılay. AFAD depreme dayanıklı binaları yapmak, tespitleri yapmak, Kızılay'ın yetişemediği yerlere yardım etmek... Bütün bunlar olabilir. 152 yıllık bir kurumu, Kızılay'ı AFAD'ın kapsama alanına sokamazsınız. Yazıktır, günahtır. 152 yıllık bir kurum kimliksiz olamaz. Benim itirazım o. Daha önce biz giderdik, her yerde Kızılay'ın çadırları vardı. Ama bu sefer Kızılay'ın çadırları yok, bağımsız Kızılay çadırı yok. AFAD'ın çadırı var. Ön tarafında AFAD, yan tarafında da Kızılay yazıyor. Niçin, niye Kızılay yok? Kızılay neden yok orada bizim aradığımız o. Efendim Kılıçdaroğlu görmemiş, çadırın yan tarafında da Kızılay yazıyor. Ben onu sormuyorum ki. Neden Kızılay'ın çadırları yok? Bugüne kadar çocukluğumdan bu yana nerede bir deprem olsa, sel olsa, felaket olsa biz Kızılay çadırlarını görürdük. Neden bu sefer bağımsız Kızılay çadırı yok. Biz bunu söyledik sadece."
Seçiniz...
Hem aradığınız haberlere hızlıca ulaşabilmek hem de Haber3.com'a destek olmak için Google News'te Haber3.com'a abone olun.
Haber3'e Google News'te abone olun
Abone Ol