Deniz Zeyrek'ten Ensar Vakfı'na giden para hakkında ilginç yazı !

Deniz Zeyrek'ten Ensar Vakfı'na giden para hakkında ilginç yazı !
Güncelleme:

Sözcü Gazeteci yazarı Deniz Zeyrek, Kızılay, Ensar Vakfı ve Torunlar GYO arasındaki para trafiği hakkında çarpıcı açıklamalarda bulundu.

Deniz Zeyrek, Torunlar GYO'nun Kızılay üzerinden Ensar Vakfı'na aktardığı 8 milyon doları yazdı.

Sözcü Gazetesi yazarı Deniz Zeyrek, Torunlar GYO'nun Kızılay üzerinden 'vergi kaçırarak' Ensar Vakfı'na aktardığı 8 milyon doları yazdı.

Deniz Zeyrek'in "Devletin parasını Manhattan’a vakfetmek" başlıklı köşe yazısı şöyle:

"“Vakıf”, kişilerin kendi arzusu doğrultusunda bağışladıkları para ve mülklerle, imkanı olmayanlara (hatta hayvanlara, bitkilere) bir hizmet sunmak ve bu hizmeti gelecekte de kesintisiz sürdürmek için kurulan kuruluşlara deniyor.

Daha anlaşılır bir söylemle vakıf, varlıklı kişilerin, varlıklarının bir bölümünü dayanışma amacıyla yoksullarla, muhtaçlarla paylaşması için kurulur.

Fark etmişsinizdir ama ben yine de tanımdaki esas önemli sözcüğün altını çizmek istiyorum: “Kişilerin.”

“Devletin” ya da “kamunun” değil, “kişilerin”.

Bunun anlamı şu:

Devlet, yurt yapılması gerekirse doğrudan yapar.

Devlet, imarethane açması gerekirse doğrudan açar.

Devlet, sokak hayvanlarını, kuşları beslemek isterse doğrudan besler.

Devlet, camileri, kamu binalarını onarmak isterse doğrudan onarır.

Yani, devletin imkanı olmayanlara, hayvanlara, bitkilere, binalara hizmet sunması için hiçbir aracıya ihtiyacı yok.

Ne yazık ki İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin kaynaklarını bazı vakıflara aktarması meselesinde olduğu gibi Kızılay meselesinde de gördük ki AK Parti iktidarında “vakıf” kavramının anlamı değiştirilmiş.

Artık isimlerine aşina olduğumuz, iktidara yakın bazı vakıflarda kurucuların servetleri ihtiyaç sahipleriyle paylaşılmıyor, tersine kamu kaynakları denetimsiz bir şekilde vakıf kurucularına tahsis ediliyor.

Kızılay işine bir bakın:

Başkent Doğalgaz (özel sektör şirketi), Ensar Vakfı'na bağışta bulunmuş ama bunu doğrudan yapmamış. Parayı Kızılay üzerinden Ensar'a transfer etmiş.

Neden mi?

Çünkü Kızılay'a yapılan bağış, bağışçının devlete ödemesi gereken vergiden düşüyor.

Başkentgaz, o parayı Ensar'a doğrudan verse, para kendi kasasından çıkacaktı. Kızılay üzerinden verince, kasasından çıkıp vergi dairesine gitmesi gereken parayı vermiş oldu. Yani Ensar'a giden o para, Başkentgaz'ın kasasından değil, Ankara Vergi Dairesi'nin kasasından çıkmış oldu.

Ne oldu o para?

New York'un gözde mahallesi Manhattan'da Türken Vakfı tarafından inşaata dönüştürüldü.

Ensar ya da Türken kurucularının/bağışçılarının değil, Başkentgaz'ın değil, devletin parası Manhattan'da lüks bir binaya “vakfedilmiş” oldu.

Para Başkentgaz'dan (özel sektörden) çıksa, (Manhattan'da kurulan binanın sadece Ensar'ın ya da Türken'in ideolojik çemberinde bulunan insanlara hizmet vermesi dahi) sıradan bir durum olabilirdi.

Ancak para kamu kaynaklarından çıktığında durum değişiyor.

Her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşına hesap sorma hakkı doğuyor."

Deniz Zeyrek'in yazısının tamamı için tıklayınız