Cumhuriyet gazetesine ağır ceza

Cumhuriyet gazetesine ağır ceza
Güncelleme:

Cumhuriyet gazetesi genel yayın yönetmeni Aykut Küçükkaya, gazeteye verilen ilan cezasını bugün köşesine taşıdı.

Basın İlan Kurumu’nun Cumhuriyet’e verdiği 28 günlük ilan cezasına yapılan itirazın mahkeme tarafından reddedildiğine dikkat çeken Aykut Küçükkaya, “Cumhuriyet’i böylesi cezalarla susturamazlar... İlhan Selçuk’un, Uğur Mumcu’nun çizgisinden bir milim dahi sapmayacak olan Cumhuriyet, her zaman bildiği tek işi yapacak: ‘Gazetecilik!..’” diye yazdı.

Aykut Küçükkaya’nın yazısı şöyle:

“Neleri atlattık, bu ilan cezasını da aşacağız:

Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün “Bırakın kıyamet kopsun, yeter ki adalet yerini bulsun” dediği günlerde ulaştı resmi tebliğ gazetemize... Şöyle buyurmuş mahkeme:

“Basın İlan Kurumu’nun Cumhuriyet Gazetesi’ne verdiği 28 günlük cezaya gazetenin yaptığı itirazların reddine...”

Basın İlan Kurumu da 28 günlük cezayı uygulamaya koydu... Ne yapmış Cumhuriyet? Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un Vakıflar’dan kiraladığı arsada yaşananları yazmış... Tarih: 13 Nisan 2020... İstanbul Büyükşehir Belediyesi ekipleri, Altun’un Kuzguncuk’ta Vakıflar’dan kiraladığı arsada yaptığı incelemede izinsiz yapılaşma tespit etmiş. Aynı gün belediye ekipleri Altun için çalışan işçilerle arsaya yapılan çardak, şömine, peyzaj düzenlemelerini yıkmış, sökmüş. Cumhuriyet bir gün sonra 14 Nisan 2020 tarihinde Türkiye’nin en büyük kentinde yaşanan bu gelişmeyi okurlarına duyurmuş...

Suçumuzun büyük olduğunu biliyoruz: Habercilik!.. İlk önce açılan davalarla “sopayı” gösterdiler; şimdi de “ekonomik sopayı” gösteriyorlar... Cumhuriyet’e, “Habercilik yapmayacaksın... Hele hele Saray’daki üst düzey bürokratla ilgili olumsuz bir haber hiç yapmayacaksın” diyorlar...

Büyük bir yanılgı içindeler!.. Cumhuriyet’i böylesi cezalarla susturamazlar... İlhan Selçuk’un, Uğur Mumcu’nun çizgisinden bir milim dahi sapmayacak olan Cumhuriyet, her zaman bildiği tek işi yapacak: “Gazetecilik!..”

Hukuk “guguk” olurken, basın özgürlüğü “yerlerde sürünürken” tepkilere kulak tıkayanlar, ekonomik çöküşle birlikte hukuku, özgürlükleri hatırladılar... Yandaş basında “reform” çığlıklarıyla başlıklar atılıyor... Sanki 18 yıldır ülkeyi başkaları yönetmiş gibi...

Haaa... Bir dönem ülkeyi yönetmediler, doğru... Koskoca Türkiye’yi bir cemaate teslim ettiler, “ne istediyse verdiler!..” Sonra ne mi oldu?.. FETÖ’nün kanlı darbe girişimiyle bu ülkenin insanları bu topraklardaki en büyük travmayı yaşadı... Milletin Meclis’i FETÖ’cülerin kendi uçaklarımızdan attığı bombalarla vuruldu!..

Evet... Bir rüzgâr estiriliyor!.. Laikdemokratik bir ülkede yapılması gerekenler şimdilerde halka vaat olarak sıralanıyor. Sanki iktidar partisi muhalefetteymiş gibi bir hava yaratılıyor... Samimiyeti büyük kuşkular taşıyan bir rüzgâr!.. O yüzden anımsatalım... Basın İlan Kurumu’nun Cumhuriyet’e verdiği ilan kesme cezaları kesinleşmeden önce, eski Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Yargıcı Rıza Türmen şunları söylemişti:

“Basın özgürlüğü, demokrasinin çok temel bir unsurudur. Basın özgürlüğü demokrasinin bekçisidir. Basının görevi, yanlışları görüp eleştirmek, yanlışları halka göstermektir. Basının görevi bu. Tabii bu, demokratik ülkeler bakımından böyle. Demokrasi ile yönetilmeyen ülkelerde basın özgürlüğü çok tehlikelidir. Gerçekleri halka bildirmek, ışık tutmak, rejim bakımından çok tehlikelidir. Onun için demokrasi ile yönetilmeyen ülkelerde yapılan ilk işlerden biri, basın özgürlüğünü ortadan kaldırmaktır. Halkın tek bir elden, tek bir sesten bilgilendirilmesini, kendi propaganda mekanizmasını sağlamak şeklinde tezahür eder. Türkiye’de de bu böyle oluyor galiba. Basın özgürlüğü Türkiye’de son derece sınırlandırılmış. Zaten sınırlandırılmış, üstüne bir de haberler engelleniyor. İşin şu tarafı, herkesin tanıdığı, kamuoyunun yakından bildiği kişileri eleştirme hakkı çok daha geniştir. Yukarısı eleştirilince basına her türlü baskı ve engelleme geliyor. Cumhuriyet’e verilen cezalar AYM’de ne çıkar bilmiyorum ama AİHM’de mutlaka ve mutlaka basın özgürlüğü olarak değerlendirilecektir. Sözleşmenin 10. maddesinin ihlali olacağından hiçbir kuşkum yoktur. Türkiye’de özgürlüklerin sağlanması AİHM’ye mi bırakıldı bir tek. Giderek bu böyle oluyor.”

Neleri atlattık... Basın İlan Kurumu üzerinden uygulanan ilan cezasını da “gazetemizin gerçek sahibi okurlarımızın, sivil toplum kuruluşlarının, Cumhuriyetçilerin, Atatürkçülerin” desteğiyle aşacağız... Muhabirlerimizle, yazarlarımızla gerçekleri yazmayı sürdüreceğiz...

Sahi!.. İnsan yine de sormadan edemiyor:

“İstanbul 3. Asliye Ceza Hukuk Mahkemesi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Adalet Bakanı Gül’ün ‘adalet çağrısı’ yaptığı bugünlerde, Cumhuriyet’e yönelik ağır bir yaptırım içeren dava dosyasını inceleyerek mi karar verdi? Yoksa...”

Bu sorunun yanıtını da “Adalet yerini bulsun, gerekirse kıyamet kopsun” diyen Adalet Bakanı Gül versin!..”

Aykut Küçükkaya'nın yazısının tamamı için...