Zorunlu Din Eğitimi !

Güncelleme:

Zorunlu din eğitimi sözü beni hep çok rahatsız etmiştir. Çünkü dinde zorlama yoktur sözü ile taban tabana zıttır.

Her kim okullarda küçük çocuklara zorunlu din dersi uygun görüyorsa, yanlış yapıyor derim.
Din dediğimiz olgu eğer bir insan yavrusuna  öğretilecekse, hem tüm dinler öğretilmeli, hem de küçük yaşta öğretilmemelidir.

Bir çocuğa, ileride günah işlerse, cehennemin dibine gidip, sonsuza kadar orada kalacağını söylemek, onun ruhsal gelişimine ne kadar katkı sağlayabilir?  Tam tersi çocukta büyük bir korku ve endişe yaratacaktır. Benzer şekilde Allah korkusundan bahsedilir. O’ndan korkan günah işlemez denir. Oysa bu da tam tersidir.

Korku insana faydalı bir duygu değildir, en temel ve kuvvetli iç güdülerden biridir. Havanlarda korkarlar ve korkunca da saldırırlar….Yani Allah’ tan korkmak değil, sevmek ve saymak tabiri kullanılabilir ancak….

Ama dini anlatan ve dindar diye tabir edilen insanlardan hep bu korkunun duyulması gerektiği, bu korkuyu duymayan insanların, isyankar ve kötü olduğu empoze edilir. Oysa inançlı insanlar arasında, Allah korkusu taşıyan ve O’ nun için savaşan insanların içinde çok kötü ve diğer insanlara zarar veren şiddet eğilimli insanlar olduğunu görürüz. İslami terör örgütleri gibi….Kimin için olursa olsun, şiddet ve zulümün mantıklı sebebi olmaz bence…

Kaldı ki dinlerin demografik yayılımına baktığımızda dünya üzerinde kayıtlı sayıca en fazla toplulukların 1. Sırada Hristiyanlık, 2. Sırada Müslümanlık, 3. Sırada Yahudilik, 4. Sırada Budizim olduğunu görüyoruz. Hristiyanlık içinde bilinen 46.000 tane mezheb olduğuda biliniyor. Keza Müslümanlar içerisinde de bir çok mezheb var…

Yani inanç ve ibadet olarak o kadar renk ve çeşitlilik var…

Bunların hepsini bilebilmek çok mümkün değil. Günümüzde,  isteyen istediği bilgiyi alıp, yorumlayıp işine geldiği gibi kullanıyor.  En çok da hadisler ve fıkıhlar konusu yorumları değiştiriliyor. Yani dindar olmak, her hangi bir dine inanmak insanı pir-ü pak tertemiz yapmıyor maalesef. Tam tersi kendi dinine inanmayana karşı, aşırı bir hoş görüsüzlük, tahammülsüzlük ve ona karşı aşağılama duyguları gerçekleşiyor.

İnsanlar doğdukları andan itibaren, ailelerinin seçtiği dinle doğuyorlar, aileleri de kendi ailelerinin seçtiği daha doğrusu ‘ mensup’ olduğu dinle doğuyorlar. Yani kimse dinleri araştırıp ben araştırdım, mantık süzgecimden geçirdim ve yüreğime danıştım bana en yakın olan dini seçtim demiyor. Mensubu olduğunuz dinin dışında bir din seçmek, hiçbir dinde makbul sayılmıyor tam tersi, çok çeşitli ve sert yaptırımlara uğruyor. Dine hakaret eden, dine aşağılayıcı ifadeler kullanan insanlar, o dinlerin bazı şiddet eğilimli tarafları eliyle öldürülüyor.

Bu açıdan baktığımızda din konusunda, rahat davranmak, din üzerine tartışmak, burası bana mantıklı gelmedi demek hala kabul görmüyor.

Bakınız en son yaşadığımız olayda ; Müslümanlara hakaret ettiği söylenen film yüzünden bir çok Müslüman ayağa kalktı ve şiddete başvurdu. Geçmişte de böyle oldu maalesef, yüzyıllar önce Haçlı Savaşları’  Hristiyanlık tarihinin en acımasız savaşlarına sahne olmuştur.

Yani dinin eğer dünyayı güzelleştirmek ve insana fayda sağlamak olduğunu düşünüyorsak, tüm insan toplulukları olarak yanlış yoldayız.

Din olgusu zorlama ve korkuyla insanları idare edip, bölmek ya da onları kendinden değil diye ötekileştirmek  lisanını,  onu saptıran insanlar tarafından,  yanlış kullanıyor  demektir… Yok öyle değilse de,  demek ki biz insanlar olarak, verilen mesajları doğru alamıyoruz demektir….