Yeter yahu!

Güncelleme:
Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ Habertürk gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Fatih Altaylı’ya verdiği röportajda her türlü bilgi ve belge paylaşımı yapmasına rağmen Genelkurmaya baskının bitmediğinden yakınmış ve “bildiklerimizi açıklarız”, “yeter yahu” demişti. Elbette bu röportajı da genelkurmay üzerinde sıkıştırma yazıları yazanlar önyargılarından arınmadan okudukları için bir çocuğun bile sormayacağı soruları köşelerinden yazdılar.
 
Sadece soru sormak ve açık aramak için, yandaş hırsıyla ve birilerine yaranma çabasıyla dediler ki: Neden bildiklerinizi üst makamlarla paylaşmıyorsunuz? Okuduklarını anlamakta zorlanan bu insanların bir kısmı Genel Yayın Yönetmeni! Ve hafıza sorunu yaşadıkları kesin; çünkü yakın geçmişi hatırlamıyorlar. Eğer hatırlayabilseler Başbakan Erdoğan’ın “Başbuğ ile paslaşıyoruz” dediğini akıllarına gelirdi... Neyse...
 
Demem o ki; Türkiye ne çektiyse kısır siyasi çekişmelerden ve çıkar odaklarının güç ispatlamaya çalıştığı küçük oyunculardan çekti. Ama artık bir noktada dur demenin zamanı geldi, geçiyor. Türkiye’yi ancak bir zihniyet devrimi kurtaracaktır. Önyargıların yerini ülke menfaatleri aldığı gün Türkiye çağdaş bir hukuk devleti olacaktır.
 
Aslında her şey bir zincir halkası gibi. 12 Eylül ürünü anayasa değişse ve yerine tüm toplumun ortak anlayışını temsil eden özgürlükçü bir anayasa getirilse her şey yoluna girecek. Fakat elinde güç olmasına rağmen AKP bunu yapmıyor. Abdullah Gül bile bu konuda bir-iki söz söyledi diye yandaş kalemlerin yaptığı bombardımandan korunamadı!
 
12 Eylül yasaları ve bazı yasakları tüm iktidarlara güç veriyor. İktidarlar bu anayasayı değiştirmekten itina ile uzak duruyor. Ve tüm karmaşanın çıkma sebebi güç ispatıdır. Devlet içinde gün geçtikçe kadrolaşan muhafazakar yapılanma geçmişten gelen intikamını alıyor. Bu intikam hırsı Türkiye’yi uçuruma ve bir kırılma noktasına doğru sürüklüyor.
 
Kurumlar arası çatışma gizli bir savaşa döndü. YÖK, Danıştay ile hukuk savaşına girmiş durumda. HSYK, Yargıtay derken, Erzurum-Erzincan savaşı gün geçtikçe büyüyor. Siyasetin hukuka baskısı var iddiaları gün geçtikçe yüksek sesle dile getiriliyor. Hukuk temelindeki tartışmalar bitmek bilmiyor.
 
Cumhurbaşkanı görev süresi kaç yıl? Türkiye otoriter bir rejime doğru mu gidiyor? Cemil Çiçek Erzincan savcısına “elindekileri bırak” diye telefon açtı mı? İddialara karşı Cemil Çiçek neden suskun kalıyor? İçişleri Bakanı Beşir Atalay Haburdaki teslim törenlerindeki hukuk komedisi öncesi Ahmet Türk’e “hakimler ayarlandı” dedi mi? Hakimler hukukun üstünlüğüne inanıyorlarsa bu emirlere neden uyuyorlar? Nerede bağımsız hukuk ve nerede güçler ayrılığı?
 
Teraziyi dengede tutan kadının gözü açılırsa hukuk kuralları değil, güç dengeleri teraziye ağırlık verir. Bu yüzden geçmişte cüzdan ile vicdan arasında kalmış olan hakimler vereceği kararlarda karşıdakinin gözlerinin içine bakarak karar değiştirmemeli ve hukukun üstünlüğünü her koşulda korumalıdırlar. Eğer siyasetin hukuka baskısı varsa ve AKP içindeki hukukçular sırf tekrar seçilme korkusuyla buna sessiz kalıyorlarsa bu insanlara hukukçu demek mümkün değildir.
 
Her şeye rağmen karanlık bir yola doğru ilerlediğimizin farkına varılmalıdır. Vatandan önce vatandaşlar keskin bir çizgi ile bölünüyorlar. Hiçbir ülke bu kadar karmaşayı kaldıramaz. Vatandaşı da düşünün. Yeter yahu...
Diğer Yazıları
Bahçeli'nin tarihi çağrısı
Keşke ülkede muhalefet olsa
Bize yarınlar lazım
Atatürk'ün koltuğu işgal edilmesin
Bu yazıyı yirmi yıl sonra hatırlayacaksınız