''Yarın sabah uyandığımızda enflasyon sıfır olsa ne fark edecek?''

Güncelleme:

Haber3.com yazarı Haluk Özdalga yazdı: ''Yarın sabah uyandığımızda enflasyon sıfır olsa ne fark edecek?''

Eski dostum Necati Bey uzun yıllar devlet memuru olarak üst düzey görevler yaptı, kısa süre önce emekli oldu. Geçen hafta rutin sohbetlerimizden birinde yaşanan ekonomik sıkıntıları ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in enflasyonun yakında düşmeye başlayacağı açıklamalarını konuşurken, yüreğinin derinlerinden gelen bir sesle haykırdı:

“Yarın sabah uyandığımızda enflasyon sıfır olsa ne fark edecek? Bu canavarlaşmış fiyatlar değişmeyecek ki! Nasıl yaşayacağız?”

Tabii enflasyon yarın sabah sıfır olamayacak, canavar fiyatlar uzun süre daha da ürkütücü seviyelere tırmanmaya devam edecek.

Değerli iktisatçı Prof. Burhan Şenatalar’ın son yazısının başlığı, tam da Necati Bey’in şikayetini dile getiriyor: “Enflasyon Düşecek, Ama Fiyatlar Değil”.

Ekonomik sorunlar toplumsal travmaya dönüştü. Ekonomi derken yüksek fiyatlar ve önü alınamayan artışlar, gelir adaletsizliği, yoksulluk, işsizlik hepsini katıyorum.

İnsanların ve sokağın gündemi bu.

İktidara alternatif olmak isteyen muhalefet partilerinin öncelikle doğru bir stratejiye ihtiyacı var. Çok basit olarak, muhalefetin merkezine ekonomiyi koymaları gerekiyor. Elbet başka pek çok önemli konu var. Ancak muhalefet, enerjisini ve eylemini net şekilde ekonomiye, yani toplumun gündemine odaklamak zorunda.

Bence ikinci sırada, açık arayla da olsa, göçmenler sorunu geliyor.

Doğru strateji iki ayaklı olmalıdır. Öncelikle olumlu (pozitif) muhalefet. Öncelikle sorunların üstesinden nasıl geleceğini, neler yapacağını, yani kendi önerilerini siyaset dili ile topluma anlatmalıdır muhalefet.

İkinci planda olumsuz (negatif) muhalefet gelir. Yaşanan sorunların mevcut iktidarının kötü yönetiminden kaynaklandığı ısrarla anlatılmalı, açıklanmalı, vurgulanmalıdır.

Bu iki ayaklı yaklaşım; uzun dönemli başarı için popülizme kaçmadan, olumsuz muhalefetin (iktidar eleştirisi) öne geçmesine ve olumlu muhalefeti (biz ne yapacağız) gölgelemesine izin vermeden, kesintisiz ve güçlü bir siyaset dili ile yürütülmelidir. Esasen gündem yaratmanın doğru yolu da budur.

Bütün bunlar aslında siyasi mücadelenin en basit ve temel ilkelerinden başka bir şey değil.

Peki, tüm muhalefet içinde böyle bir yol haritası izleyen var mı? Hayır.

Zaten muhalefet böyle bir yaklaşımı uygulayabilseydi, hayati Mayıs 2023 seçimlerini Kılıçdaroğlu’nun adaylığına rağmen kazanırdı.

AKP lideri Erdoğan son zamanlarda darbecilerin anayasası ile olmaz, anayasa değişmeli söylemine gaz verdi. Ancak muhalefet tuzağa düşmemeli. Şurası kesin ki, Erdoğan’ın en büyük motivasyonu gündemi değiştirip toplumun öncelikli sorunlarının, o arada ekonomik sıkıntıların üstünü olabildiğince perdelemek.

Sayın Özgür Özel’in ana muhalefetin başına gelmesi henüz yeni, zaman tanımak ve bekleyip görmek gerekiyor.

Ancak aradan geçen yedi ay içinde, yukarıda önerdiğimiz türden bir muhalefet stratejisine yönelişin işaretleri görünmedi. Erdoğan’ın gündemi değiştirme ve perdeleme taktiklerine gereğinden fazla prim veriliyor.

Sayın Şenatalar da yukarda değindiğimiz makalesinde hemen aynı şeyi öneriyor: “İktisat politikalarında bugüne göre geniş kapsamlı ve cesur adımlara ihtiyaç olduğu açıktır… CHP’ye düşen görev hem böyle bir politikayı hazırlamak hem de toplumu buna ikna etmektir.”

Şenatalar hoca CHP’yi yakından tanır. Yukarıdaki ifade, partinin henüz böyle bir noktada olmadığını ve bizim yukarıdaki gözlemimizi doğruluyor.

Ancak daha iyisi, ana muhalefetin söyleminin basit bir analizini yapalım. Partinin resmi sitesinde yayınlanan metinlerden, Sayın Özel’in son üç grup toplantısında ele aldığı konuların başlığını aşağıda sıraladım.

4 Haziran grup toplantısı:

Normalleşme ve demokratikleşme. Partiye katılımlar, ittifaklar ve seçimler. Rize çay üreticileri mitingi. Hakkari’de belediye başkanının görevden alınması ve kayyum atamaları. Son AYM kararı AKP’nin yaptığı her şeyi iptal etti. Memleket hukuksuz yönetiliyor. Deprem bölgelerinde insanlar hesap sorulmasını istiyor. Atanamayan öğretmenler ve öğretmen maaşları. Seçimden birinci çıkan CHP dar gelirlilerin sesi olacak. CHP hem normalleşmeyi savunacak hem iktidarla mücadele edecek.

28 Mayıs grup toplantısı:

Gezi Parkı eylemleri nedeniyle haksız yere içerde tutulanlar. Azerbaycan’ın Cumhuriyet Bayramı, Filistin sorunu, Srebrenitsa katliamı. İliç altın madeni faciası. Esnaf sorunları. Kur Korumalı Mevduat eleştirisi. Buğday taban fiyatları. Sahipsiz sokak köpekleri. Emekli maaşları. Rize çay üreticileri mitingi.

21 Mayıs grup toplantısı:

Yeni yargı paketi. CHP’nin Adıyaman seçim başarısı. Cumartesi anneleri. Kobani davası kararları. Sinan Ateş cinayeti. Siyasette normalleşme. Etki ajanlığı ile Rusya ve Gürcistan benzerliği. Esnaf kredilerinde faiz artışı. Motor kuryelerin sorunları. Atanamayan öğretmenler.

Diyebiliriz ki, son üç grup toplantısının başlıkları CHP’nin kamuoyuna yansıyan genel muhalefet söylemini isabetli şekilde temsil ediyor.

Bu başlıkların hepsi önemli. Hiçbiri gereksiz değil. Bir muhalefet partisi kesinlikle bu konuların hepsi hakkında konuşmalı.

Şimdi bir de, burada önerdiğimiz iki ayaklı muhalefet stratejisi acısından bakarak, bu başlıklardan çıkan sonuçları özetleyelim.

 – Ana muhalefet partisinin siyasi söyleminde, bizim önerdiğimiz gibi ekonomiyi merkeze alan bir tercih yok. Ayrıca, belirlenmiş bir başka strateji de görülmüyor. Söylemin büyük kısmı, iktidar uygulamalarının veya çoğu CB Erdoğan tarafından gündem yapılan güncel konuların genel eleştirisi.

– Ekonomiye ilişkin konular toplam söylemin küçük bir parçası. Bu oran toplumun gündemiyle sağlıklı bir uyum içinde değil. O küçük parçanın içinde de “Peki, CHP ne öneriyor, ne yapacak?” (olumlu muhalefet) sorusunun cevabı neredeyse hiç yok.

–  Ekonomide iktidar eleştirilirken (olumsuz muhalefet) ciddi bir ihmal söz konusu. Başta canavarlaşan enflasyon, ekonomide yaşadığımız ağır sorunların ana nedeni uygulanan akıl dışı faiz politikası. Bunun da neredeyse tek sorumlusu, hem sistemin tek karar vericisi hem akıl dışı o politikayı kamuoyu önünde en yüksek sesle savunan kişi olduğu için, CB Tayyip Erdoğan. Israrlı ve sürekli şekilde bu gerçek hatırlatılmalı, vurgulanmalı ve sorumlu kişi kamuoyu önünde sıkıştırılmalı. Ama muhalefet bu hususa da yeterince enerji ayırmıyor.

– Açık arayla da olsa topumun gündemindeki ikinci kritik konu göçmenler, ana muhalefetin gündeminden düşmüş görünüyor. Burada da benzer şekilde inandırıcı çözüm önerilerine (olumlu muhalefet) ve iktidarın ağır sorumluluğunun sürekli vurgulanmasına ihtiyaç var. Unutmayalım ki göçmen sorunun ana nedeni, 100 yıllık Cumhuriyet tarihinin en berbat dış politika örneğini oluşturan AKP’nin Suriye siyasetidir. Muhalefetin bu noktada da ciddi eksiği var.

Türkiye’nin şiddetle ihtiyaç duyduğu iktidar değişikliğinin en güvenceli yolu, öncelikle sağlam bir muhalefet stratejisidir.

Bakalım muhalefet içinden bir başarı hikayesi çıkabilecek mi?