Uysa da yaptım, uymasa da...
Masal bu ya, teknolojinin imkanlarının henüz bu kadar geniş olmadığı yıllarda, yani çok eskiden, ülkenin birinde trafik cezaları trafik polislerinin iki dudağının arasındayken, ceza yememenin en pratik yolu kara kaplı ruhsatın arasına yerleştirilen bir miktar paradan geçermiş.
Hangi trafik suçunu işlerseniz işleyin, yeterli parayı verdiğiniz zaman daha büyük ceza yemeden oradan ayrılabilirmişsiniz. Hatta nüktedan zeka bu konuda bir fıkra bile üretmiş.
Fıkra bu ya; Kurallara harfiyen uyan bir adam bir gün bir trafik kontrolünde durdurulmuş, çevirmeyi yapan polis ehliyet ve ruhsatını istemiş, tabii adam kendinden emin hiçbir kuralı ihlal etmemiş ki… kedinden emin bir şekilde ruhsatın içine para koymadan uzatmış, polis ruhsata bakmış, bir şey görmeyince başlamış araçta hata aramaya, sinyallerini çalıştır bakiim demiş sinyaller çalışıyor, farları yak bakiiim demiş farlar çalışıyor. Ne kadar aradıysa da bir hata bulamamış. Ama para almadan da göndermeyecek ya ….. kararlı, “Sende oyun havaları kaseti var mı?” diye sormuş. Var cevabını alınca koy bakiim o kaseti teybe demiş. Teypten oynak bir oyun havası namesi yükselince… Şimdi ben oynayacağım sen de bana para yapıştıracaksın demiş.
Zafer partisinin Genel başkanı Ümit Özdağ’ın başına gelenlere baktığımızda bu fıkradaki durum gibi bir durumla karşılaşıyoruz. Alttan baktılar olmadı üstten baktılar uymadı doluya koydular almadı boşa koydular dolmadı. Sonunda verilen karar Uysa da yaptım uymasa da yaptım anlayışı ile katledilen adalet…
Milletin gözünün içine baka baka, sadece bizim değil, evrensel hukuk kurallarını da yok sayacak şekilde bir uygulama….
Ne demokrasi ile bağdaşan bir tarafı var, ne de ülkeyi yönetenlere bir menfaat sağlayacak yönü var.
O halde soru şu? Bu durumun kime ne faydası var?
Bu, eğer demokrasiden vaz geçme hali değilse bir cinnet hali olmalı. Yoksa bir iktidar, halkının güven duygusunu yok etme pahasına böylesi haksız, hukuksuz, adaletsiz uygulamaların bir parçası niye olsun ki? Ancak, bana ne halktan, halk ne düşünürse düşünsün diyen bir serdengeçti ruh hali ile böyle şeyler yapılabilir.
Bu eğer mutfaktaki yangını unutturmak adına yapılıyorsa bu mümkün değil. Çünkü yangın o kadar büyük ki, insanların bu yangın unutmaları mümkün değil. Çünkü yangını seyredenler bile bu yangının kavurucu sıcağını iliklerine kadar hisseder hale geldiler.
Eğer konu, teröristlerin başı olan Abdullah Öcalan’ın salınması önündeki engelleri kaldırmaksa, ya da Türkiye’nin üniter laik demokratik cumhuriyet rejimini dönüştürmek ve yerine federatif bir rejim inşa ederek milleti kürt ve türk bölgesi şeklinde bölmek ise geçmiş olsun, ona da geç kalındı, Çünkü Ümit Özdağ bu planı deşifre etti. Zaten toplumdaki genel kanaat de, Özdağ bu planı deşifre ettiği için haksız yere hapsedildi kanaati. Bu konuda da minareye hangi kılıf dikilirse dikilsin artık milletin kahir çoğunluğu için ikna edilemez bir durum oluştu. Daha şimdiden sokaklarda, hem pankartlarda hem de duvar yazılarında, “kahrolsun istibdat yaşasın özgürlük”, sloganları yazılmaya başladı.
Bu aksiyonlar polisiye tedbirlerle engellenebilseydi 12 eylül öncesi engellenebilirdi. Bardağı taşırmanın ve toplumsal barışın tahrip edilmesinin bu ülkeye düşman olanların dışında kime ne faydası olabilir ki.
Bakın, AK Parti eski İzmir milletvekili Hüseyin Kocabıyık twitter hesabından bir açıklama yapma ihtiyacı duymuş.
Demiş ki: Devleti yöneten arkadaşlar, yargıçlar, hakimler, valiler…bu mecradan bir süredir sizleri en dost duygularla uyarıyorum. Hukuksuzluğu durdurun. İnsanlara zulmetmeyin. Toplumun üzerine korku bulutları sermeyin. Bundan kimse fayda görmez.
Yarın bir savcı çıkar bugün bu kararları alanları ve uygulayanları, çığırtkan gazetecileri, yani hepinizi, “Anayasa Dışı Devlet Kurma Girişimi” iddiasıyla suçlar ve müebbet hapis istemiyle dava açabilir.
Uzunca bir süre, bugün mağdur ettiğiniz insanlar gibi siz ve sizin aileleriniz de acı çeker. Arkadaşlar, hepinizin bu ülkeyi sevdiğinize eminim ama okuduk, yaşadık, biliyoruz ki, gücün sınırsız kullanımı, denetim dışı olması yöneteni baştan çıkarabiliyor.
Güç şehveti kadar berbat birşey yoktur. Yöneticiyi, devlet adamını insanlıktan çıkarır. Ne hale geldiğinin farkına bile varmaz.
Bu satırların yazarı olarak ben de bu denetimsiz güce sahip olsam inanın aynı yanlışları ben de yaparım.
İnsanlık ve insan aklı demokrasiyi, hukukun üstün olduğu düzeni boşuna bulup geliştirmedi. Medeniyet bu kavramlar üzerinde gelişti. İnsanlık geriye gitmez. “Yeni normal” filan gibi uyduruk kavramlara inanıp hukuksuzluğu siyaset zannedenleri çok kötü günler bekliyor.
Hala düzeltme şansınız var. Ben şimdiden haber vereyim...
Bu uyarının bir AK Parti milletvekilinden gelmesi orada da hala bir aklı selimin çalıştığını göstermesi bakımından umut verici. Hadi inşallah diyelim şimdilik bu konuya bir nokta koyalım.