Uşak Dövme, Kadın Taşlama..
Yok ediciliğin en vahşi görüntüleri medyaya düşüyor…
Kısa metrajlı bunalım çağı bu: Elezerlik ya da öz-ezerlik!
Gizli kameralar, cep telefonları ve fotoğraf kadrajları kanlı mı kanlı.
Suçlar; genel, özel, kitlesel ve sistematik formda; patolojik zihinlerin iktidarı bu!
Londra’da bir Suudi prens, “uşağı ve cinsellik arkadaşını” döve döve öldürmüş.
Hedef aldığı içindeki “suçluluk duygusu”. Uşağı kümes envanterinden saymanın sonucu.
İran’da Sakine adlı bir kadın “kamusal cinsel kuralları” ihlalden idama gidiyor…
Kadın taşlama (recm) haberleri sıklaştı... Pakistan’da Talibancıların infazı kameralara yansıdı.
Gerçekte coğrafya ve kültürlere hapsolmayan tanıklıklar içindeyiz:
En gelişmiş İskandinav ülkelerinde kızlarını tecavüz kölesi yapanlar,
ABD’nde akli melekeleri tartışılır bir kadının idamının kamuoyunu karpuz gibi ikiye bölmesi,
Mesleğinin doruğuna çıktığı halde sapkınlığın dibine kadar inen rol modeller,
Varlıklı bir aileden gelmesine karşılık aşağılık ve büyüklük kompleksleri arasında ezilenler…
Ya benim zavallı ülkem! “At, avrat, silah”a gömüldükçe hiçbirinin de hakkını tam veremeyen,
Trafikte yol bağlayan, kız arkadaşının kafasını kesen, bir manga olup on üçlük kıza çullanan,
En bayağı suçları vecd içinde işleyip, elini kolunu sallayan bir dolu örneği görmedi mi?..
Marabayı ezen ağaya geçmiş olsun denmedi mi?
Gerçekte yaşadığımız “deli bir çağdır”. İki boyutlu akıllarız. Üç boyutta ahkam kesiyoruz.
Siyahların da kanının kırmızı aktığı “Mandela Afrika!” olana kadar görmezden gelindi.
Bosna’da, Somali’de, Ruanda’da utancın tavan yaptığı sistematik kırımlar yaşandı.
Orada, burada, Sinoplu Diogenes gibi elimizde fener aradığımız “insanlık”tan geriye ne kaldı?
Ve son soru şu: Acaba siyasal/toplumsal düzeni de etkileyen bu hastalıklı ruhbilimsel ve psiko-sosyal iklim midir?.
Yoksa, insanlığı ezerek ve sömürerek yöneten siyasal paylaşım kavgaları mı toplumları hastalandırmaktadır?
Varsa, bilen söylesin!