Ukrayna’nın zor günleri – büyük taarruz kötü gidiyor, NATO üyeliği balık kavağa çıkınca
Ukrayna zor günler yaşıyor. 4 Haziran’da başlayan ve savaşın kaderini şekillendirecek büyük taarruz iyi gitmiyor. Ayrıca, son NATO zirvesinden Zelenski’nin uzun süredir hayal ettiği üyelik için umut ışığı çıkmadı.
Büyük taarruzun hedefi, Batılı ve Ukraynalı en üst düzey yetkililerin defalarca açıkladığı üzere Rusya’yı “stratejik yenilgiye” uğratmak ve işgal ettiği tüm Ukrayna topraklarından atmak.
Taarruzun yakın taktik hedefi hakkında nisan ayında öngörüde bulunmuştuk: Ukrayna ordusu büyük olasılıkla, güneye doğru bir yarma harekâtı ile Azak Denizi sahillerine ulaşmak ve batıda kalan Rus birliklerinin, o arada Kırım’ın Rusya ile bağlantısını koparmak, Kırım’ı tehdit eden bir konum yakalamak isteyecek.
Şimdi medyada bol miktarda bu hedefi teyit eden yorumlar çıkıyor.
Haritadaki yeşil yuvarlaklar, taarruz sırasındaki en yoğun çatışma alanlarını gösteriyor.
Savaşın başından beri Rusya karşıtı propaganda sürdüren başta New York Times gibi pek çok Batılı medyada yer alan haberlerden, 1,5 ay geçmesine rağmen Ukrayna ordusunun yeterince ilerleyemediği, ağır zaiyat verdiği ve işlerin iyi gitmediği anlaşılıyor.
“Tanklar ve zırhlı personel taşıyıcılar dahil Batı’nın son zamanlarda temin ettiği araçlar tahrip ve imha ediliyor… Kiev’in ordusunun zaiyatları tırmanıyor” veya “karşı taarruz yavaş gidiyor, Rus askerlerinden çok Ukrayna askerlerinin öldüğü bilgisi geliyor” gibi haberler çıkıyor.
Rusya an itibariyle Ukrayna’nın %18’ini kontrol ediyor. Türkiye coğrafyasına orantılarsak, neredeyse Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinin toplamı kadar bir alan.
Taarruzun başından beri geçen 1,5 ay içinde Ukrayna sadece 243 km2 veya işgal altındaki toplam alanın %0,2’sini alabildi. Başarısızlığın değişik nedenleri var.
Askeri uzmanlar, hücum edenin savunma yapan taraftan en az üç misli asker ve malzeme üstünlüğüne sahip olması gerektiğini söyler. Ama Ukrayna böyle bir üstünlüğe sahip değil. Tarafsız gözlemciler, Batı’dan akan büyük desteğe rağmen Ukrayna ve Rusya’nın asker ve savaş malzemesi açısından yaklaşık denk olduğunu belirtiyor.
Ukrayna taarruzunun başarısı için müşterek birlik harekâtı; yani piyade, topçu, zırhlı ve hava birliklerinin ortak operasyonu gerekiyor. Ama Ukrayna havada yok; havada ve elektromanyetik savaşta üstünlük Ruslarda. O nedenle Ukrayna ısrarla Batı’dan uçak istiyor.
Diğer Ukrayna birlikleri (piyade, topçu, tank), Batı’dan son zamanlarda alınan farklı tip araçlar kullanıyor. Sınırlı eğitime sahip birliklerin böylesine değişik modellerle savaş meydanına çıkması dezavantaj. Mesela Amerikan yapımı Abrams tanklarının bakım ve tamiri kendi başına özel uzmanlık gerektiren bir iş.
Ukrayna ordusunun ilerlemeye çalıştığı arazi çoğunlukla düz ve ormanlık alan seyrek. İlerleyen birliklerin saklanabilmesi zor. Bu arazide Ruslar en az 6 aydır hendekler, dev beton dişler ve mayın tarlalarından oluşan yoğun tahkimat inşa etti, bunlar başka ciddi engeller.
Ancak taarruzun henüz ilk aşamasında olduğunu, Ukrayna’nın sadece Rus savunmasının zayıf noktalarını bulmak için ‘yoklama’ yaptığını, Batılı askeri kurmayların desteğinde hazırlanan 12 tugay ve 50 bin civarı askerin tamamının cepheye sürülmediğini söyleyen gözlemciler de var.
Büyük taarruzun nasıl sonuçlanacağı herhalde kış ayları öncesinde belli olacak.
Kritik bir husus, taarruzun tartışmasız bir başarıyla sonuçlanması için Batı’nın Ukrayna’ya uyguladığı baskı. Küçük başarılar veya yenişmezlik durumunun, Batı’nın askeri/ekonomik desteğinin mevcut düzeyde sürmesine yetmeyebileceği vurgulanıyor.
Bizim daha önce birkaç kez vurguladığımız bu eğilim, mesela taarruzun başladığı günlerde Washington Post gazetesinin kıdemli milli güvenlik uzmanı tarafından çarpıcı bir şekilde dile getirildi:
“Ukrayna’nın, kendini arazide sıkı tahkim etmiş Rus işgalcilere karşı uzun süredir beklenen karşı taarruzu başlatması, Kiev ve destekçilerini stratejik değer taşıyan miktarda toprağın geri alınması için umutlandırdı. Daha az herhangi bir sonuç, Amerika’yı ve müttefiklerini henüz cevaplamaya hazır olmadıkları rahatsız edici sorularla yüz yüze bırakacak…
Sınırlı kazanımlardan oluşan karışık bir sonuç, dolaşan bütün eleştirilere barut sağlayacak; Ukrayna ve Rusya’ya karşı alınacak tavır hakkında NATO ve Avrupa Birliği içindeki zaten muğlak tartışmaları daha da bulanık hale getirecek. ‘Ezici’ zaferden daha az herhangi bir sonuç, Kiev’i hiç hoşuna gitmeyeceği bir toprak anlaşmasını müzakereye ittirme yönünde Batı’daki baskıları muhtemelen artıracak.”
‘Ezici’ zafer vurgusu orijinal metinde yer alıyor ve metnin günlük dile tercümesi açık: Eğer Ukrayna büyük taarruzda Rusya’ya karşı ‘ezici’ zafer elde edemezse, Batı bu yükü daha fazla taşımak istemeyebilir ve işgal ettiği toprakların bir kısmının Rusya’ya bırakılmasını öngören bir barış anlaşması için Ukrayna’yı zorlayabilir.
Halbuki sadece iki ay önce Kissinger aynı şeyi söylediğinde, başta Zelenski pek çok çevre kıyameti koparmıştı.
* * *
Bükreş’teki 2008 NATO zirvesinde Ukrayna’nın kaderi tekin olmayan bir yola girmişti. Fransa ve Almanya’nın itirazlarına rağmen ABD, Ukrayna’nın NATO üyeliğinin başvurusunun kabulünü sağladı; ama kesin bir tarih veya yol haritası verilmedi.
Rusya’nın, sınırları dibinde “batırılması olanaksız bir NATO uçak gemisine” savaş yapmadan izin vermeyeceğini, konunun pek çok uzmanı o günlerde kolayca öngörmüştü.
Tekinsiz olan, Rusya’nın açık tahriki yolu seçilirken, NATO’nun Ukrayna’ya koruma garantisi vermemesiydi. Yani iki tercihin de en kötüsü seçilmişti.
Geçtiğimiz günlerde Vilnius’ta toplanan NATO zirvesi, Ukrayna için Bükreş 2.0 oldu. Zirvenin önündeki en önemli konulardan biri, belki en önemlisi Ukrayna’nın üyeliği idi.
Büyük olasılıkla Ukrayna’nın sadece şimdi değil savaştan sonra da üye olamayacağını, Amerika’nın Ukrayna için kendine bağlı özel bir güvenlik düzeni tasarladığını birkaç kez yazdık (mesela İsrail’le olduğu gibi).
Vilnius’taki gelişmeler sadece o istikamette kalmadı, üyelik için ısrarlı davranan Ukrayna Cumhurbaşkanı Zelenski’nin burnu iki kez sürtüldü.
NATO Genel Sekreteri ve Washington’un has adamı Jens Stoltenberg aldığı talimatlar doğrultusunda, Zelenski ve Ukrayna için hiçbir destek ve övgü söylemini esirgemedi.
Ama Ukrayna’nın hiç değilse savaş sonrası için ısrarla istediği ‘somut koşullara bağlı NATO üyeliği yol haritasını’ vermekten özenle kaçındı. Biden yönetiminin kararı doğrultusunda, Ukrayna’ya hiçbir spesifik üyelik taahhüdü verilmedi. Genel ifadelerle “müttefikler mutabık kalınca ve Ukrayna koşulları sağlayınca” üye olacağını söyledi.
Basın toplantısında Zelenski’nin endişelerini hatırlatan gazetecilere Stoltenberg’nin yanıtı, zirvenin ilk darbesiydi: “Zelenski’nin şimdi yapması gereken en önemli şey, ülkesinin savaşı kazanmasını sağlamak. Çünkü Ukrayna üstün gelmezse, tartışılacak herhangi bir üyelik söz konusu olmaz.”
(“Unless Ukraine prevails there is no membership to be discussed at all”).
Evet, NATO ve ABD’nin tutumu net: Ukrayna savaşta üstün gelemezse, konuşulacak bir NATO üyeliği yok!
Kendini tutamayan Zelenski patladı: “Ne davet ne üyelik için Ukrayna’ya zaman programı vermek, benzeri görülmemiş ve abes bir durum.”
Bu kadarcık gönül koyma üzerine Zelenski’ye, İngiltere Savunma Bakanı Wallace ve ABD Milli Güvenlik Danışmanı Sullivan’nın ortak darbesi geldi. İki politikacı aralarında danışmıştı; Zelenski’yi, kendisine bu kadar çok silah sağlayanlara karşı aynı sözcükle, “minnettar” olmamakla suçladılar!
Zor duruma düşen Zelenski geri adım atmak, her iki ülkeye ve tüm müttefiklere “minnettarlığını” teyit etmek zorunda kaldı.
Ukrayna’nın yaşadığı trajedi Kissinger’ın iyi bilinen bir sözünü akla getiriyor: “Amerika’nın düşmanı olmak tehlikelidir, ama dostluğu öldürücü olabilir.”
ABD-İngiltere ikilisinin Ukrayna için tasarladığı barış planını, yaklaşan ABD başkanlık seçimlerini de dikkate alarak daha ayrıntılı görmek isteyen okuyuculara, Şubat’ta yayınladığımız ama hâlâ geçerli analize bakmalarını önerebiliriz.