Ukrayna krizinde Türkiye arabulucu olabilirdi, ama mevcut koşullarda mümkün değil
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan özetle, Ukrayna ve Rusya arasında barışın hakim olmasını isteriz, iki ülkeyle de aramız iyi, biz aracı olabiliriz dedi. Sorunun barışçı yoldan çözümünü temenni eden Sayın Erdoğan’ın yaklaşımı o açıdan tamamen isabetli.
İkinci Dünya Savaşından bu yana Avrupa’da istikrarı tehdit eden en büyük krizin barışçı çözümünde arabuluculuk ve barışa katkı, Türkiye için olağanüstü olumlu sonuçlar doğururdu. Neticede kriz, tarih ve coğrafya açısından Türkiye’nin güçlü bağlara sahip olduğu bir bölgede yaşanıyor. Evet, bu mümkündü.
Ama şimdi böyle bir ihtimal görünmüyor. Karmaşık sorunu bütünlüğü içinde ve olabildiğince basite indirgeyerek açıklamaya çalışalım.
Moskova birbiriyle yakından ilişkili iki resmi anlaşma tasarısı hazırladı, görüşmeler o çerçevede yürüyor.
Birincisi, ABD-Rusya arasında anlaşma taslağı. Doğal olarak konu bu iki devlet arasında müzakere ediliyor.
İkincisi, NATO-Rusya anlaşması taslağı. Görüşmeler esas olarak yine ABD-Rusya arasında yapılıyor. ABD, NATO’nun lideri olarak diğer üye ülkelerle koordinasyon içinde işi yürütüyor. NATO’ya yeni üye kabul edilmesi, kısa ve orta menzilli füzelerin konuşlandırılması, askeri tatbikatlar dahil değişik Kremlin taleplerini kapsayan paketle ilgili görüşmeyi ABD’nin yürütmesi makul.
O paket içinde en önemli sorun Ukrayna’nın NATO üyeliği. Bu konuda anlaşma sağlanırsa, diğer taleplerin bir bölümünü NATO muhtemelen kabul etmeyecek ama geriye kalanların çözümü epey kolaylaşacak.
İkinci paketin içindeki Ukrayna sorununu ayrı tutulup, o noktada Ankara’nın Rusya ve Ukrayna arasında arabuluculuk katkısı mümkün olabilir mi?
Yukarıdaki çerçeve açıkça gösteriyor ki, bu öncelikle hem ABD hem Rusya uygun bulursa mümkün. Ama mevcut koşullarda, ikisinin de diplomatik nezaket içinde hayır diyeceği muhakkak. Hatta belki duymazdan gelecekler.
Türkiye’de kamuoyunun kaçırdığı önemli bir ayrıntı var. ABD Başkanı Joe Biden geçen ay Rusya lideri Vladimir Putin’le doğrudan konuşmadan önce İngiltere, Almanya, Fransa ve İtalya liderlerini aradı, görüşlerini aldı. Putin’le görüşmesinden sonra aynı liderleri tekrar aradı, bilgi verdi. O arada ABD Dışişleri Bakanı, müttefik ülkelerdeki meslektaşları ile benzer istişareler yürütüyor.
Ama Washington benzer temasları Ankara ile yapmıyor. Sadece alt düzey diplomatik kanallardan rutin bilgi veriliyor olmalı.
Türkiye bugün NATO içinde güvenilir değil, konumu tartışılan üye olarak görülüyor, nedenlerini daha önce inceledik.
Krizin ana unsurlarından biri, Ukrayna’nın toprak bütünlüğü içinde özgür ve demokratik bir rejime kavuşması. Bugün NATO’nun 30 üyesi içinde ‘özgür olmayan’ tek ülke Türkiye. Ne acı ki, o açıdan NATO üyesi olmaya çabalayan Ukrayna’nın bile gerisine düştü.
Ukrayna sorununu çözmek için ABD’nin veya NATO’nun Türkiye’nin aracılığını istemesi kendi içinde çelişki, kendi ilkelerinin inkarı olurdu. Savundukları duruşun ikna ediciliği aşınırdı.
Asker sayısı açısından NATO’nun ikinci en büyük ordusu Türkiye’de. Sadece Kırım değil, Ukrayna topraklarının bir bölümüyle tarihi bağlara sahip, kriz coğrafyasına yakın, kritik suyolu Boğazları ve Karadeniz’in en uzun sahilini kontrol ediyor. Üstelik Ankara’nın, Rusya’yı çevreleme konusunda ABD’yle işbirliğine hayli hevesli olduğu biliniyor.
Ama Ukrayna istişareleri için İtalya liderini arayan Biden, Türkiye liderini aramadı. ABD’nin Türkiye’nin aracılığını kabul etmesi gerçekçi beklenti değil. Veya NATO’nun diğer önde gelen ülkelerinin.
Büyük bir sürpriz olsa ABD kabul etse, Rusya’nın hayır diyeceği belli.
Rusya Türkiye’nin değişik tavrından rahatsız. İnsansız Hava Aracı satışı kesinlikle tek neden, hatta muhtemelen en önemli neden değil. Aylarca önce “100 yılın en ehliyetsiz dış politikası – Ukrayna ve Mısır sadece iki örnek” yazısında açıkladığımız gibi Türkiye, birçok Avrupa ülkesinden hatta ABD’den bile daha katı şekilde Ukrayna’nın NATO üyeliğini savunuyor. Sanıyorum hesaplanmış bir stratejiden çok, üstünkörü kararlarla atılan paldır küldür adımlar söz konusu.
Ama esas neden başka. Rusya sorunu artık sadece Amerika’yla konuşmak istiyor. Haklı veya haksız, artık Kiev’le müzakereye yanaşmıyor, son çare olarak sadece onun patronu Amerika’yla görüşürüm diyor. Daha önceleri Normandiya formatı adı altında Ukrayna sorununu Almanya ve Fransa ile görüşüyordu, artık oradan da umudunu kesti, Almanya ve Fransa’nın taleplerini dahi geri çevirdi.
Ankara’nın arabuluculuk önerisini Washington ve Moskova diplomatik dilde nasıl yanıtlar bilinmez; ama Biden ve Putin’in zihninden benzer şeylerin geçeceği tahmin edilebilir: Hadi canım sen de.
Olmayacak duaya amin diyen durumuna düşmek uluslararası ilişkilerde üzücü bir durum. Bunun başlıca nedeni herhalde Ankara’nın yukarıda özetlediğimiz gelişmeleri iyi analiz edememiş olması.
Ama Türkiye arabulucu olabilirdi. O amaçla krizin erken tarihlerinden, tercihan yıllar öncesinden itibaren doğru bir çözüm seçeneği geliştirip, o doğrultuda çalışmalıydı. Mesela, Ukrayna’nın NATO üyesi yapılmaması ve bunun karşılığında Rusya’nın Ukrayna’nın toprak bütünlüğü ve bağımsızlığını garanti etmesi gibi.
Böyle bir seçeneğin olabilirliği başlıca üç önkoşula bağlıdır.
Her şeyden önce NATO içinde güvenilir bir üye olarak görülmek gerekir. Kendisi özgür olmayan, hukuk devletinin işlemediği bir ülke için bu mümkün değildir.
İkinci olarak, siyasi karar vericiler ve çevresi, Ukrayna sorunu hakkında böyle bir öneriyi geliştirip savunabilecek ölçüde birikime sahibi olmalıdır.
Üçüncü olarak, işin becerikli ama sessiz bir diplomasiyle, kamuoyu önünde tartışmaya girmeden götürülmesi gerekir. Mesela sorun NATO zeminlerinde defalarca müzakere edilirken, önerinin dikkatli bir yaklaşımla ortaya koyulmasını ama çoğunluk kararını engelleyici bir tavra asla girmemeyi gerektirir.
Ne yazık ki Ukrayna krizinin çözümüne ciddi katkı için gerekli önkoşullardan hiç biri Ankara’da bulunmuyor.
Amerika ve Rusya dışişleri bakanları arasında Cuma günü Cenevre’de yapılan görüşmede müzakerelerin devamı kararı alındı. Kremlin’e yakın kaynaklar, iki ülke arasında medyaya yansıyandan çok daha kapsamlı müzakereler yürütüldüğünü vurguluyor.
Ukrayna krizi nasıl çözülürse çözülsün Türkiye ve Avrasya için tayin edici sonuçlar doğuracak, biz de yorumlarımıza devam edeceğiz.