Türkiye'nin çıkarları açısından Donald Trump mı, Kamala Harris mi?
Küresel sistemin sarsıntılı bir dönüşüm geçirdiği şu dönemde her zaman olduğundan daha çok önem taşıyan ABD seçimlerine sadece günler kaldı.
Türkiye’nin çıkarları açısından Donald Trump mı, Kamala Harris mi?
En son anket ortalamalarına göre Harris %1.7 önde. Ama başkanı genel oy sonuçları değil eyaletlerden seçilecek delegeler belirliyor. Toplam 538 delegeden 270 oyu bulan kazanacak. O nedenle pek çok yorumcu iki adayın da şansını yaklaşık eşit, 50-50 görüyor. Makul bir tahmin.
Ancak ben Trump’ın rahat bir farkla, hatta belki sürpriz yapıp 300’ü aşkın delege bularak kazanma olasılığını göz ardı etmiyorum; daha sonra mahcup olma riskine rağmen kayda geçireyim.
Bunun bir nedeni Amerika’da bol miktarda ‘gizli Trump seçmeni’ bulunması. Harris’e oy verecekler genellikle bunu açıkça beyan ediyor ama Trump seçmeni arasında siyasi tercihini saklayanlar çok.
Tabii Trump gibi çok sorunlu ve aslında kolay mağlup edilebilecek bir isim kazanırsa, bunun birinci nedeni Harris’in yetersizliği olacak. Demokrat Parti işbaşındaki Başkan Biden’ın katılmadığı bir önseçim yapsaydı, Harris büyük olasılıkla aday bile olamayacaktı.
O nedenle Trump’ın muhtemel zaferi, Harris’ten daha çok mevcut Başkan Biden için ağır bir darbe anlamına gelecek – siyasi ve ahlaki bir darbe. Zihinsel sağlığının görev için yetersiz olduğunu kamuoyundan saklamasaydı ve ön seçimde partisinden güçlü bir adayın çıkma yolunu kesmeseydi, her şey daha farklı olabilirdi.
* * *
Gelelim bizi en çok ilgilendiren soruya. Türkiye için hangi adayın kazanması daha iyi olur?
Üç kademeli bir değerlendirme üzerinden cevap arayalım. Türkiye’yi doğrudan ilgilendiren konular, bölgesel sorunlar ve küresel jeopolitik gelişmeler karşısında Trump ve Harris’in tavırları muhtemelen nasıl olur?
i- Türkiye’yi doğrudan ilgilendiren konular: Suriye ve Irak’tan Amerikan askerlerinin çekilmesi ile F16/F35 savaş uçaklarının temini
İkili ilişkilerde mevcut pek çok sorun arasında en kritik olan bu ikisi.
Trump seçilirse Suriye ve Irak’tan Amerikan askerlerinin daha hızlı çekilebileceğini ve Washington’un kuzeydoğu Suriye’de PYD liderliğindeki oluşumu desteklemekten daha kolay vazgeçebileceğini öngörebiliriz.
Benzer şekilde, Trump yönetiminde F16 savaş uçakları teslimatında muhtemelen daha az sorunla karşılaşılacak ve F-35 programına Türkiye’nin dönüş şansı biraz daha yüksek olacaktır.
ii- Bölgesel sorunlar: Ukrayna ve Ortadoğu savaşları
Türkiye’nin çıkarları iki savaşın da olabildiğince kısa sürede bitmesini, kalıcı barışın sağlanmasını gerektiriyor.
Trump seçilirse Ukrayna’da savaşın daha çabuk sona ereceğini kolayca öngörebiliriz.
Ortadoğu savaşı açısından durum daha karışık.
Harris seçilirse Biden’ın bugün izlediği siyaseti sürdürecek. Bir TV programında muhatap olduğu “Ortadoğu’da Biden’den farklı ne yapacaksınız?” sorusuna verdiği yürekler acısı yanıt, Harris’in dış politika konularına ne denli uzak olduğunu bir kez daha gösterdi: “Aklıma gelen tek bir şey dahi yok”.
Buna karşılık Trump muhtemelen daha da İsrail ve Netanyahu yanlısı bir tutum izleyecek, Ortadoğu’da hedefinin tam merkezine İran’ı yerleştirecek. İran’a çok sert saldırılar düzenleyebilir, savaş yayılabilir ve bugün olduğundan daha trajik olaylar yaşanabilir.
iii- Küresel jeopolitik
ABD liderliğindeki uluslararası düzen (the US-led international order) kaçınılmaz şekilde yerini çok merkezli, çok kutuplu dünyaya bırakıyor. Burada kritik bir husus, yeni ABD başkanının Çin’e karşı izleyeceği politika olacak.
Harris’in bugünkü Çin karşıtı Washington siyasetini sürdürmesi beklenmeli.
Trump ise muhtemelen daha da sert ve güç kullanma eğilimi daha yüksek bir Çin politikası izleyecek.
Ayrıca, Trump’un uygulayacağı yüksek gümrük vergileri ve tek taraflı müdahalelere dayanan aşırı korumacı dış ticaret politikası Türkiye’nin lehinde olmayacak.
Genel değerlendirme
Harris’in birikiminin yetersiz olması, Washington’un dış politikasında üst düzey bürokratların ağırlığını önemli ölçüde artıracak. İşbaşına gelecek kadroların niteliğine göre bunun sonuçları olumlu veya olumsuz olabilir. Ancak Washington’un sicili karanlık aşırı muhafazakar (neo-con) dış politika seçkinleri, Trump’tan hoşlanmadıkları için Harris’e yanaştılar ki bu endişe verici bir işaret.
Buna karşılık Trump dengesiz ve fevri kararlarla hareket eden bir politikacı. Ne zaman ne yapacağını öngörmek çok zor. 2028’de tekrar aday olma şansının bulunmaması hem iç hem dış politikada daha keskin ve aşırı kararlar almasını kolaylaştırabilir. Buna bir de ölçüsüz özgüvenini ekleyin!
Daha önce incelemiştik, Trump seçilirse Amerikan düzeni içerde muhtemelen ağır krizlerle yüzleşecek. Ancak bunu da Amerikalılar düşünsün!
Sonuç
Trump mı Harris mi?
Birini alıp ötekine vurarak işe pek yaramayan iki unsurun ikisinden de kurtulma arayışını ima eden özdeyiş uygun bir yanıt gibi görünüyor: Al birini vur ötekine.