Türkiye’de sol ne zaman öldü?
CHP Grup Başkan Vekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun ODTÜ Mezunları Derneği’nde yaptığı açıklamalar, CHP’nin solu kucaklamakta eksikliği olup olmadığı ve solda yeni partiye ihtiyaç olup olmadığı sorularını gündeme getirdi. Kılıçdaroğlu, “Türkiye’de sol sorunu var. Halktan ve sendikalardan koptu. Türkiye’de CHP dışındaki sol öldü” dedi.
Gazeteler Türkiye’nin sol siyaseti ile ilgili yazı dizilerine hemen başladılar. Dikkatinizi çekti mi bilmiyorum; açıklama yapanlar hep benzer yazılara fikir beyan eden isimler. Tartışmaya yeni isimler bile eklenemiyor. Bu kadar sığ! Çalınan kapı aynı olduğundan işitilen fikirlerde aynı oluyor. Ve muhafazakar, dinamik sağ, fikir adamı bile yetiştiremeyen sol’u solluyor!
Türkiye’deki solcular sermaye sahibi olunca sosyal adalet duygusunu yitirdiler. Halk ile araya mesafe koydular. Halkın gündemi ile kendi gündemleri hiç benzeşmedi. Oysa sağ siyasetçiler halkla ilişki kurmaktan çekinmiyorlar. Anam, bacım edebiyatı ile damarlarına giriyorlar. Çocuğuna iş isteyen bir babayı dinliyorlar, belki toplumdaki işsizliği çözmüyorlar ama oğluna iş dilenen babayı boş çevirmiyorlar. Paylaşmak kavramı solun evrensel değerlerinde var. Sadece maddi paylaşım değil önemli olan. Ve “halk” sadece seçim zamanlarında hatırlanmaz...
Toplumun ezilen kesimi ile duygu, düşünce birlikteliğini kuramayanlar sadece ayna karşısında tebrik alır. Türkiye’de kendisine sol diyen partiler sandıkta halktan tebrik alamıyorsa bunun sorumlusu halkı anlamayan, halkla iletişim kuramayan, devletçi bürokratik anlayıştır. Neredeyse iki aydır tekel işçileri eylem yapıyor... Bir iki küçük sol gazete, dergi ve İnternet sitesini saymazsanız, kaç tane sol parti temsilcisi çadırda kahvaltı etti, akşamı birlikte geçirdi bu işçilerle. Bu yeni değil. İşçi kesimi ile sol ayrılığı uzun yıllara dayanır. Sebebi sarı sendikalardır.
Sarı sendikaların gittikçe yaygınlaşmasına göz yumanlar son yirmi yılda politika sahnesinde yer alan isimler. Sarı sendikalar işçiler üzerinden emek sömürüsü yapıyorlar. Proletarya diktatörlüğü kurmaya çalışan ve daha çok sol siyasette yer almaya çalışan sarı sendikacıların asıl hedefleri ekmeklerine daha fazla yağı sürebilmektir. Sol, paylaşmak ve işçi sınıfı çoğunun umurunda bile değil!
Marks, 18,yy’da Louis Bonapart’a destek veren işsizlere, gelecek umudunu yitiren emekçilere, bürokrasiden kovulanlara lümpen proletarya adını vermiş. Türkiye’deki günümüz uyarlaması sarı sendikalardır. Sol görünümlü liberal siyasetçilerdir.
Sendikalar sarılaşırken, özelleştirme adı ile peşkeşin en büyüğüne göz yumulurken, her geçen gün emekçinin elindeki ekmeğin gramı düşerken, çalışanlar teri soğumasına rağmen hakkını alamıyorken, sessiz kalan siyasetçiler günümüzün emek hırsızlarıdır. Sol, sadece emek, sendikalar ve işçi sınıfından referans almıyor. Dünyadaki örneklerinden anlıyoruz; ezilmiş halkların, haksızlıkların, bürokrasinin karşısına hep sol düşünce ile çıkılmıştır. Dünyadaki sol örgüt ve partiler Emperyalizmle mücadele etmişlerdir. Dayanışma önemli bir gerekliliktir.
Bağımsızlığı referans alan Kemalist ideolojiye bağlılık, Türkiye solu için bir tehlike değil aksine geliştirici bir dinamitti. Oysa Kemalist ideolojiyi anlayamayan insanlar bu ideolojinin gölgesinden geçindiler. Sol ile özdeşleşen Kemalizm işe yaramaz, çıkarcı ve bencil siyasetçilerin elinde heba edildi. Harcandı ve yıpratıldı. Türkiye’deki sol siyasetin tüketilmesinin sorumlusu çok fazla eksikleri ve hatası olmasına rağmen Kemalist CHP değildir. Birleşemeyen, koltuk hırsıyla sandık sömürüsü yapan, bencil ruhlu sonradan görme sosyal demokratlar CHP ile birlikte Türkiye’deki sol hareketi de zedelediler.
CHP'nin en önemli hatası sağ siyasetçilerin yaptığı sosyal dezenformasyona karşı etkili bir politika üretememesi, ürettiği politikayı reklam edememesi, ezilen, yoksullaşan arka mahalleleri görmezden gelmesidir. Sağ siyasetçiler din, iman siyaseti ile kömür ve erzak yardımı yaparlarken siz, aç ve işsizlere istediğiniz kadar bilimden, siyasi ahlaktan masallar okuyun.
Kısacası Türkiye’de sol, ne Rusya’nın çökmesi ile ne de 12 Eylül ile tükendi. Türkiye’de sol emeğin sermaye ile buluşması ve sendikaların sarılaşması ile öldü. Bugün yapılan tartışmalar cenazenin defin işlemleri ile alakalıdır.
Ne demiş Kılıçdaroğlu: “Oturduk, sıcak evlerimizde gazete okuduk. Ankara’da sosyolojik uçurumlar var. ‘Ankara’nın öbür tarafına gidelim’ dedik mi? Altındağ’da bir aileye misafir olduk mu, onları misafir ettik mi? Onlar bunu yapıyor, biz yapmıyoruz. Rahata alıştık, tatillere gidiyoruz.”
Ne diyelim... İyi tatiller...