Türkiye kendi uçağını yapabilir mi?

Güncelleme:

Cevabım net. Bütün kalbimle dilerim ki yapsın. Hem de dünyanın en iyisini.

Tabii hemen belirtelim, konuştuğumuz 5. kuşak savaş uçağı veya Milli Muharip Uçak. Türkiye’nin bugüne dek yürüttüğü en büyük proje. Maliyeti 10 milyar dolar tahmin edilen Kanal İstanbul’un yaklaşık 15 katı bir bütçe öngörülüyor.

Ana yüklenici TUSAŞ’a göre proje bedeli motor geliştirme hariç 70-80 milyar dolar, dahil edilirse bunun iki katı olacak (Star, 1.9.2013). Motor geliştirme sonradan kapsama alındı.

Ayrıca proje Türkiye’nin stratejik çıkarlarıyla doğrudan ilişkili.

Soruya sağlıklı bir yanıt için, öncelikle dünyada olup bitenler hakkında kısa bir ufuk turu yapalım.

Dünyanın ilk iki 5. kuşak uçağını ABD üretti. 2005’te F-22’yi ve 2015’te F-35’i hava kuvvetlerinin hizmetine verdi.

Ardından 2017’de Çin, J-20’yi Halk Kurtuluş Ordusu’nun envanterine yazdırdı. Ama J-20’nin motoru eski model, süpersonik seyir yapamıyor ve o nedenle radarda görünmez olamıyor. Henüz tam anlamıyla 5. kuşak değil. Yeni geliştirilen motorun yakında hazır olmasıyla bu özelliği kazanacak.

Rusya 5. kuşak Su-57’nin 2019’da Kızıl Ordu envanterine gireceğini açıklamıştı. Ama o yıl test uçuşu yapan bir prototip Sibirya ormanlarına çakıldı, program uzadı. 5. kuşak motor hazır değil, değişik sorunlar var ve seri üretime henüz geçilemedi. 

Bu arada ABD, Çin ve Rusya 6. kuşak savaş uçağı çalışmalarına başladı.

Bu üçü dışında 5. kuşak uçak geliştirmeyi hedefleyen dört ülke var: Türkiye, Hindistan, Pakistan ve İran. Hepsi henüz erken aşamada. 

Güney Kore 5. kuşak için Endonezya ile ortak çalışmalara başladı, ama daha sora yüksek maliyetler nedeniyle hedef 4,5 kuşak olarak revize edildi.

Japonya ekonomik nedenlerle tek başına üretim planlamıyor ve sadece araştırma amaçlı bir prototip geliştirdi.

Havacılıkta güçlü birikimi olan İsveç’te 5. kuşak için bazı ön çalışmalar yapıldı. Saab şirketinin elinde yeni geliştirilen 4,5 kuşak Gripen var. Ama İsveç daha sonra, aşağıda değineceğimiz Britanya öncülüğündeki 6. kuşak Tempest projesine katıldı.

Dikkat çeken bir husus, hiçbir Batı Avrupa ülkesi 5. kuşak uçak üretimi planlamıyor. Bunun başlıca iki nedeni var.

Britanya, Almanya, İtalya ve İspanya işbirliğinin ürettiği Eurofighter Typhoon 2003’de servise girdi.

Havacılıkta güçlü Fransa da başlangıçta bu gruptaydı. Ama anlaşmazlık çıktı, ayrıldı ve tek başına ürettiği Rafale’i 2001’de hizmete soktu.

Eurofighter ve Rafale 4,5 kuşak ve henüz teknolojik ömrünü tamamlamadı. Üretici ülkeler daha uzun yıllar bu uçakları kullanmayı ve satmayı arzuluyor.

İkinci neden, yüksek maliyetler nedeniyle hiçbir Avrupa ülkesi yeni bir uçak projesini tek başına yüklenmek istemiyor. Nihayet 2018’de Fransa, Almanya ve İspanya anlaştı. Başka ülkelerin 6. kuşak tasarımına başladığı dönemde 5. kuşak işine kalkışmanın isabetli olmayacağı değerlendirildi ve “Geleceğin Savaşı Hava Sistemi” adı verilen 6. kuşak platformu geliştirme kararı aldılar.

2019’da Britanya, İsveç ve İtalya, benzer düşüncelerle, 6. kuşak platform Tempest’in ortak üretimi için anlaştı. Britanya liderliğindeki gruba Japonya’nın katılabileceği söyleniyor. Kore de bu gruplardan birinde yer alabilir. 

Her iki projede ilk prototip uçuşun 2028-2030 civarı gerçekleşmesi, uçakların 2035-2040 arası hizmete girmesi bekleniyor.

Bazı uzmanlar, beheri 300 milyon dolar tahmin edilen 6. kuşak platform için iki ayrı proje sürdürmeyi yanlış buluyor ve Avrupalı tüm ülkelerin birleşmesi gerektiğini söylüyor. İki projeyi bire indirmenin hala mümkün olduğu, ama bu kez olmasa bile Avrupa ülkelerinin 6. kuşak sonrasında birleşmek zorunda kalacağı vurgulanıyor.

Yukarıda adı geçen ülkelerin hemen hepsi daha önce kendi 4. kuşak savaş uçağını geliştirdi ve üretti. Bu tecrübeye sahip olmayan sadece İran ve Türkiye var. F-35 satın alanlar ise Britanya, İtalya, Japonya, Kore ve belki Türkiye.

İki ülkenin durumuna daha işaret ederek ufuk turunu tamamlayalım. 

İsrail ileri teknoloji imkanları ve güvenlik bütçesi yüksek bir ülke. 4. kuşak savaş uçağı Lavi için 1980’lerde çalışmaya başladı, prototipi uçurup test aşamasına geldi. Zamanın en ileri teknolojisine sahip uçağı üretmek istiyorlardı. Ama yüksek maliyetler ve başarılı olsalar bile gelecek on yıllarda bu alanda yarışa devam edemeyecekleri gerekçesiyle projeye 1987’de son verdiler. İsrail Hava Kuvvetleri’nin belkemiğini şimdi, Türkiye gibi, F-16’lar oluşturuyor. F-35’leri almaya başladılar. 

Latin Amerika kıtasının en güçlü ekonomisi Brezilya’da gelişmiş bir havacılık birikimi var. İsveçli Saab firmasıyla yukarıda değindiğimiz 4,5 kuşak Gripen modeli için kapsamlı teknoloji transferi ve yerel üretimi içeren işbirliği yapıyorlar.

Son olarak bir savaş uçağını 5. kuşak yapan özellikler nedir, kısaca görelim.

Tartışılan değişik ölçütlerden sadece ikisine işaret edeceğim. Birincisi hayalet uçak (stealth) özelliği, yani düşman radarları tarafından tespit edilmesi ve izlenmesinin çok zor olması. Pek çok uzmana göre, 21. yüzyılda birinci sınıf hava kuvvetlerine sahip olmak için görünmez uçaklar şart. Medyadan öğrendiğimiz, TSK uzmanları bu konuya büyük önem veriyor.

Hayalet uçak yapmak ilk bakışta görünenden daha zor ve daha pahalı bir iş. Özel malzeme ve uçağın dış hatlarının uygun tasarımına ilaveten, seyir sistemine entegre olacak karmaşık bir yazılım gerekiyor.

İkinci kritik özellik 5. kuşağın, pilot ve uçak kavramlarını farklı düzeye taşıyacak ölçüde yazılım temelli olması. Çok sayıda değişik algılayıcıdan (sensör) gelen bütün veriler uçağın bilgisayar sisteminde toplanıyor.

Radar, kızılötesi ve termal kamera, GPS, radyo teleskop, manyetik algılayıcı, sonar ve akustik algılayıcı, tarayıcı, vs. gibi çok sayıda aygıt uçağın kendisinde ve iletişim ağı içindeki dost askeri birimlerde (kara, hava veya denizde) bulunuyor. Bu kaynaklardan gelen tüm enformasyon kaynaştırılarak, savaş mekanı hakkında tümleşik bir resim pilotun önüne geliyor ve ne yapması gerektiği öncelik sıralaması içinde sunuluyor - neredeyse gerçek zamanda (information fusion veya sensor fusion).

Daha güvenilir ve daha kapsayıcı bir savaş mekanı analizinin yapılarak karar seçenekleriyle beraber anlık olarak pilota sunulması dev bir adım. Pilot olağanüstü bir ‘durumsal farkındalık’ avantajı kazanıyor (situation awareness). Halen pilot bu görevi, farklı kaynaklardan gelen enformasyonu kendi zihninde birleştirerek yapıyor.

Yoğun elektronik donanım ve yazılım üzerine kurulu bu uçaklar için platform ifadesi de kullanılıyor. Görüldüğü gibi bu platformların işletimi esasen yapay zeka üzerine kurulu ve pilotsuz savaş uçaklarının ilk aşaması.

Gelecek yazımızda burada sunulan özet bilgileri de dikkate alarak Türkiye ne yapmalı sorusunu ele alacağız.