Türban Konusu
Başörtüsü olayı biz gazetecilerin sevdiği bir konudur, çünkü her daim popüler olan konulardandır.
Yine bu aralar gündem olmak üzere, bir kaç ay önce İstanbul Üniversitesi'nde, türbanlı olduğu için dersten çıkartılan öğrencinin, şikayeti üzerine YÖK tarafından verilen kararın gazetelere yansıması beraberinde yine türban tartışmasını gündeme taşıdı.
Ben kendimce yine bu konuyu objektif bir şekilde yorumlamaya çalışacağım.
Kişisel olarak türban hiç takmadım, bundan sonra da takmayacağım. Ailemde de türban kullanan insanlar yok.
Niçin hiç takmadım ve takmayacağım konusu benim özelim olduğundan merak etmeyeceğinizi düşünerek yazmayacağım.
Türban takan insanlara karşı bir alt kimlik, üst kimlik durumu ya da beğenmemezlik gibi bir durumum yok. Çok rahatsız olursam aynı ortamda bulunmam olur biter.
Çünki, beni ilgilendirmiyor, karşıdaki kişinin kendi tercihi. Yorum yapmam da doğru değil.
Aynı şekilde hangi dine inandığı, inançsız olup olmaması, kaç para kazandığı, kiminle evli ya da beraber olduğuyla da ilgilenmiyorum.
Sorarsa bu taktığım örtü sence bana yakışıyor mu diye...
İşte o zaman karşımdaki insanı kırmadan fikrimi söylerim. Kimsenin bana soracağı tabii ki yok, örnek vermek adına yazıyorum.
Buradaki ölçü, karşımdaki insanı kırmamak.
Bana katılır ya da katılmaz.
Aynı saygıyı da karşı taraftan beklerim.
Aramızdaki ilişki sahte mi olur?
Bence hayır, içinde saygı olan ilişkiler devam eder, emek verilirse de sevgiye dönüşür.
Yok ben başı açık bir insanla görüşmek istemem derse, saygı duyarım, keyfi bilir, aynı şey benim için de geçerli. Tabii bunlar böyle açık açık yapılan şeyler değil.
Ama ben samimi olan her düşünceye saygı duyar, arkasında art niyet olan her şeyi de redederim.
Yok mini eteğe mahalle baskısı varmış, türbanlılar Nişantaşı' nda dolaşamıyormuş.
Hepsi doğru olabilir, her iki davranış şeklinde, yani hem başı örtülü, hem de başı açık insanlar arasında birbirinin yaşamsal tercihine saygı göstermeyen insanlar olabilir.
Bu davranışlar, herkese mal edilmemeli. İstisnalar kaideyi bozmamalı.
Geleceğe dönük korkuların, bu günü gölgelemesine izin vermemek lazım.
Din konusunun artık bu kadar özne olmaktan çıkartılmasının gerekli olduğunu düşünüyorum.
Tabii ki bu kadar kalabalık bir dünyada sınırsız özgürlükten bahsetmek çok zor olduğu için, özgürlüklerimizi yaşarken de nasıl kişileri yıpratmak istemiyorsak, Anayasal sınırları da zorlamamak gerektiğine inanıyorum....
Aksi düşünülürse devletin yıpranması söz konusu olabilir.
Bu gün geldiğimiz noktada kısır döngü gibi, aynı konuları tekrarlamaktansa, belki de kişisel özgürlüklerin sınırlarını yeniden tanımlamak gerekiyor.
Sadece türbana özgürlüğü konuşursak, bu belli bir zümrenin haklarının korunup kollanması anlamına gelir, oysa özgürlüğün en önemli şartı, kendin gibi düşünmeyenlerin de özgürlüklerinin korunması olmalıdır.
Yoksa demokratik bir duruştan bahsetmek söz konusu olmayabilir....