Tükenmiş Münevver Sendromu ve sosyal medya
'Münevver' eskilerden kalma bir laftır.
Aydınlatılmış/ışıklı anlamına geliyor.
Kelime günümüzde 'aydın' olarak kabul görmüş.
Birçok yeni kelime gibi o da tam olarak 12’den vuramıyor.
'Münevver' terbiyeli, tahsil görmüş, malumatlı ve açık fikirli demek.
Özetle, ışıklı ve aydınlatılmış kimse.
Şimdi kullandığımız aydın kelimesi biraz yavan kalıyor; çünkü aydınlatılmış deyince aydının kim ve ne şekilde aydınlatıldığı önem kazanmakta.
KOLAY SEÇENEK
Bugün konumuz sosyal medya.
İnsanlar sosyal medyada bir şey görüyor, beğeniyor ve paylaşıyor.
'İfade özgürlüğü' var kimse karışmaz.
Paylaşır mı? paylaşır!
Doğrudur! En büyük özgürlük ifade özgürlüğüdür. Fakat konu o kadar basit mi?
Gün geçmiyor ki sosyal medya üzerinden filan şirket batıyor, falan iş yeri iflas ediyor, döviz kuru patlıyor gibi balonların uçtuğuna şahit olmayalım.
Ekonomik beklentileri baskı altında tutma uğraşı yaygın.
Buna ilaveten, dünyayı yöneten gizli örgütler, komplo teorileri, ideolojik mesajlar, ırkçılık ve nefret söylemleri sosyal medyada her yerden fışkırıyor.
Bir de insan sağlığı konusunda doğru-yanlış milyonlarca mesaj sosyal medyayı kirletmekte...
KES-YAPIŞTIR AKADEMİSİ:
İnternet çıktı mertlik bozuldu misali, günümüzde doktora tezlerinin ciddi bir bölümü kes-yapıştır modeli üzerinden tanzim edilmekte. Alıntı, çalıntı ya da eski deyimiyle intihal.
Böyle bir kültür gelişmiş. Hoca böyle yaparsa cemaat ne yapar misali, sosyal medyada önüne gelen önüne geleni paylaşıyor, işin kolayına kaçıyor.
OTO KONTROL
Bazen dikkat ediyorum!
Facebook'ta yayınlanan ABD karşıtı bir videoda konuşan ABD’li profesör İran tarafından finanse edilmiş.
Musevilerin dünyayı kontrol ettiğini yayınlayan YouTube’un da arkasından Beyaz Aryan ırkçıları çıkıyor.
Türkleri kötüleyen tweetlerin de ardında, Almanya kaynaklı eski hesap güden azınlık grupları duruyor.
Memleketin eğitim seviyesi malum.
Günlük bir buçuk gazete okuyan, iki kanalda açık oturum izleyen vatandaş, bir anda uzman havasına giriyor.
İşin içine, çay yoluyla vücuda yayılan kafeinin Akdeniz duygusallığıyla harmanlanması da girince, buyrun burdan aydınlanın.
Aydınlara ciddi sorumluluk düşüyor.
Sosyal medya ciddi sosyal sorumluluk gerektiriyor.
Arkasında troll ordusu olan, toplum içinde kendi ideolojisini yaymak isteyen, kendi çıkarı için milletin kafasını karıştırmak isteyen, devletler, kurumlar ve örgütlerin tuzağına düşmemek gerek.
Psikolojiyi anlıyorum, kolay seçim, bir tuş darbesi, paylaş gitsin.
Ama o paylaşım nereye gidiyor.
İçeriğinin ardında yatan gaye nedir?
Bunları mantık süzgecinden geçirmek gerek...
İşte bu yüzden oto kontrol diyorum. Atılan taşın nerelere gittiğini bilmek lazım.
YENİ ZELANDA’DAN ÇOK DERS ÇIKAR
Bir psikopat çıkıyor camide ibadet eden 50 kişiyi katlediyor ve bunu sosyal medya üzerinden yayınlıyor.
Bir anda görüntüler internet üzerinden sosyal medyada patlıyor.
Katil Müslüman düşmanı ırkçı gruplar ve ‘Beyaz Adamın Üstünlüğü’ gruplarının propaganda malzemesi oluyor.
Sosyal medya devleri YouTube, Facebook, Tweeter, Instagram yayılmaya engel olamıyor.
Bu tür videoların yayılmasına engel olacak Yapay Zeka ( AI ) programları yetersiz kalıyor; çünkü videoları yayanlar bir iki ufak üçkağıtla Yapay Zekayı aldatıyor.
Youtube daha sıkı denetimden söz etmeye başlıyor; bu sefer maden olarak çıkarıp pazarladığı kişisel bilgiler ve tercihler azalacağı için YouTube hisseleri Borsa’da ciddi kayıplar yaşıyor.
AYDINLAR TÜKENMİŞLİK PSİKOLOJİSİYLE Mİ HAREKET EDİYOR ?
Son zamanlarda moda bir deyim var: Tükenmişlik Sendromu.
Türk aydınında bunu görüyoruz. Son 16 yıldır Türkiye AKP iktidarıyla birlikte bir transformasyondan geçiyor.
Değişim iyi mi, kötü mü?
Bugünkü analiz konumun dışında.
Fakat bir olgu var ki, sanırım sosyal medya da sorumluluk konusunda ışık tutabilir.
AKP iktidarına gelinceye kadar Türkiye’yi belli bir orta sınıf ve bu orta sınıfa aidiyet hissi olan münevverler yönlendirdi.
Bu aydınlara baktığımızda bir çoğunun sosyolojik yapısınında bir merkezi yönetim gölgesi görüyoruz.
Aslında bir çoğu üniformalı ve üniformasız bürokrat çocuğu. Aidiyetleri merkezi yönetimden yana.
AKP iktidarıyla birlikte sözünü ettiğim grup uzun süre zaman zaman Atatürkçülüğe sarılarak ve sığınarak, zaman zaman çoğunluğu aşağılayarak, seçim sonuçlarını hor görerek 16 seneyi doldurdu ve bugünlere geldik.
Bu aydınlar şimdi sosyal medyaya odaklandı. Sosyal medya üzerinden yaptıkları, muhalefet olmayan ana muhalefetin boşluğunu doldurmakta.
16 sene uzun bir dönemdir. Bir kuşaktır. Aydınlar yaşlandı, yeni yetişen aydınlar da (ki eğitim sisteminin de kifayetsizliğiden) şaşkın durumda.
‘Bu memleket adam olmaz’ psikolojisine sığınan orta sınıf mensubu çok. Şimdilerde yurt dışına kapak atmak tükenmişlik sendromunun en pratik tedavi yöntemine dönüşmüş durumda.
Bunun adını ‘Tükenmişlik Sendromu’ koymak bence kolaya kaçmak oluyor.
Kendi hoşnutsuzluklarını sosyal medyaya yansıtmak ve bu ‘kontrölü kaybetme’ psikolojisini sosyal medya üzerinden negatif enerjiyle dağıtmak bana göre büyük sorumsuzluk.
Aydınlar arasında farkında olmadan paylaşım yoluyla başka gayelere hedef olanlar var ama içlerinde bir o kadar da ‘Bana yar olmayan kimseye yar olmasın’ psikolojisiyle nihilist, yani yokçu davranan da çok.
TÜKENMİŞLİK SENDROMU ÇOK CAZİBELİ BİR DEYİM.TUTTU!
Deyim tutmasına tuttu da...
Ancak deyim aynı zamanda bir teslimiyet içeriyor.
Aydınların düştüğü açmaza empatim var. 200 yıllık bir Batılılaşma çabasının telef olduğu psikolojisini yanlış buluyorum.
‘Memleket bizden sorulur’ psikolojisi yerine (ki bu medyadan askeriyeye kadar yaygın bir hissiyat) memleketi yakından tanıyalım, üretime yönelik eğitim oluşturalım ve hedeflerimizi kapasitemize uygun olarak tutalım, daha gerçekçi yaklaşım olurdu sanırım.