Tik Tok
Son günlerde Amerika'da ilk ve orta okullarda ilginç olaylar yaşanıyor.
Bir challenge akımı başlatan Tik Tok, genç beyinlere çağrıda bulundu: “Okullarınızdaki tuvaletleri tahrip edin!”
Çağrı karşılık buldu. Challenge oyun zanneden genç beyinler, içlerindeki öfkeyi dışa vurarak tuvaletleri tahrip etti.
Konu o kadar iğrenç boyutlara ulaştı ki, çocuk yaştaki öğrenciler, tuvalet duvarlarını kendi dışkılarıyla boyadı.
Birçok eyalette okulların tuvaletleri kapandı. Her gün yerel haberlerde, başka bir eyalette, başka bir okul yönetiminin tuvalet kapatma haberini izliyoruz.
Veliler ekranlara çıkıp çocukların davranışlarını kınıyor. Aynı şekilde okul yönetimleri de uyarılarda bulunuyor ama ne çare!
Kısacası bir başka sosyal medya fenomeni ile karşı karşıyayız.
Donald Trump son seçimi kaybetmeden önce, Tik Tok’u Çinlilerin sosyal medya kuruluşu olduğu gerekçesiyle yasaklamıştı.
Trump’ın Tik Tok’u yasaklama kararı, “Çinlilerin eline kaldıraç olarak kullanılacak bir silah vermemek” olarak algılanmıştı.
Peki, sonra ne oldu? Önceki başkanlardan birinin atadığı liberal/demokrat bir Federal hakim ifade özgürlüğünü engellediği için Başkan Trump'ın kararını iptal etti.
AMERİKAN ADALET SİSTEMİ
ABD’de Başkan’ın atadığı üst düzey yargıçları, Senato onaylar. Atanan yargıçlar ideolojik bir süzgeçten geçirilir. “Peygamber Koltuğu”na oturdukları için, aldıkları bazı kararlar da aynı şekilde ideolojik renkler taşır. Nihayetinde Amerikan yargısı da bazen o kadar bağımsız olmayabilir.
Öyle ki toplumsal konumdaki hassas kararlar da genelde ideolojik/siyasi karakter taşırlar. Kürtaj, göçmenler ve nihayetinde sosyal medya konularında bu tür yargı olaylarına rastlamak mümkün.
SOSYAL MEDYANIN ULUSLARARASI BOYUTU
Ne kadar paranoyak olmak gerekiyor! Emin değilim.
Tik Tok’dan başlayalım. Son dönemin yükselen sosyal medya platformu Tik Tok Çinlilerin elinde. Ali Baba olayı (analizimi hatırlarsınız) Çin’de kapitalist sistem olmadığını ve mülkiyetlerin geceden sabaha el değiştirdiğini gördük.
ABD-Çin ılık savaşında sosyal medya kullanılıyor mu? En azından bu soruyu soracak duruma geldik.
Facebook, Amerikan firması ama gayesi kar etmek olduğu için her türlü gruba açık. Bu gruplar içinde başka ülkelerin iç siyasetini etkileyecek yapılanmalar var. Ruslar, İranlılar ve Çinliler devlet destekli faaliyet içindeler. ABD de darbeler için sosyal medyayı kullanıyor.
CIA bir zamanlar Pablo Escobar gibi yasa dışı örgüt liderlerini TV’ler üzerinden kullanırdı. Şimdilerde ise YouTube, Twitter daha revaçta.
Sanıyorum statü değişiklikleri öncesi Amerikan oyun kurucular içi boş vaatlerde yeraltı dünyasının umutsuzlarını (Desperados ) artık sosyal medya üzerinden yer yüzüne çıkarıyor.
Evet, artık yazılı basın ve TV demode oldu. Varsa yoksa sosyal medya...
ÇARŞAMBA PAZARI OLARAK SOSYAL MEDYA
İŞİD, gönüllü katılımcıları sosyal medyayı kullanarak ağına düşürüyor. Aşı karşıtı radikal gruplar sosyal medyayı kullanıyor. Tarikatlar sosyal medya üzerinden insanları kandırıyor. Devletler sosyal medya üzerinden savaşıyor. Sanatçılar kendilerini sosyal medyada parlatıyor.
YENİ ŞEYTAN MI?
Eskiden bir psikopat bir düzine insanı öldürür ve ondan sonra da hâkimin karşısına çıkar “Şeytana uydum, özür dilerim…” derdi. Yani “ben psikopatım” itirafı en cahil suçlunun bile kurnazca sırtına almaktan imtina ettiği bir samur kürktü.
Şimdilerde şeytan tahtını sosyal medyaya bıraktı.
Terörist gruba katılan “sosyal medyaya uydum” diyor.
Çocuk yaşta cinsel tercihler konusunda kafası karışan çocuklar “sosyal medya” diyor.
Aşı olmayıp Kovid’den ölenlerin yakınları da “sosyal medya” diyor.
Önüne gelen topu sosyal medyaya atıyor.
İşin ilginç yanı, sosyal medya erişimlerine kısıtlama getiren toplumlar da özgürlükler açısından kötü puan alıyor.
Kısacası bir açmaz, bir ikilem söz konusu…
Artık ok yaydan çıktı. Sosyal medyadan geri dönüş yok.
Aynı özdeyişi hem Mevlana’dan hem Nietzche hem de Marx’dan duymaya alıştık.
Yalan haber, bomba haber, çakma haber; hepsi sosyal medyada…
Siz siz olun sosyal medyada çıkan haberleri ‘tuzlamadan’ değerlendirmeyin.
Yıllardır yazıyorum.
Bir ara kulağa hoş gelen fakat içi boş bir slogan vardı: “Temiz Türkiye”
Benim de ona karşılık söylediğim şuydu: “Önce temiz medya sonra temiz Türkiye”
Tabii 80’lerin o medyası Babıali’deydi ve en yakın hamam da Cağaloğlu Hamamı’ydı.
Ana akım medya sonradan oralardan İkitelli’ye taşındı ve oradan da dağıldı gitti.
Şimdi artık ‘Temiz Toplum = Temiz Medya’ denklemi sorunu çözmüyor.
Artık yeni denklem: Temiz Sosyal Medya = Temiz Toplum.
Romalı kadim filozof zamanında raconu kesmiş: “Duyduklarının hiçbirine, gördüklerinin yarısına inan. Birincisi yorumdur ikincisi perspektif.”
Yani “temizlik” her gördüğünüze inanmamakla birlikte tıklamanın dayanılmaz hafifliğine kapılıp her önünüze gelen bilgiyi paylaşmamaktan geçiyor.
Çocuk denecek yaştaki öğrenciler okul tuvaletlerini kirletirken siz de eleştirel duruşunuzla sosyal medyayı temiz tutup çöplüğe çevirmeyin. En azından şeytanın platformu sosyal medyada şeytana alet olmayın.