Süper Gücün Virüsle Sınavı
Salgın nedeniyle dünyadaki hemen hemen her ülkede insanlar eve kapandı.
Sosyal medya patlamış durumda.
Bu patlamayla birlikte komplo teorileri de en az virüs kadar büyük bir hızla etrafa yayılmakta.
Peşinen söyleyeyim, bu virüsün Amerika, Çin, Rusya veya bir grup tarafından biyolojik silah olarak insanlığın üstüne salınmış olması sadece bir kurgu-bilim senaryosudur.
Çin’e gidip gelen ve dünyada uluslararası kurumların nasıl çalıştığını bilen birisi olarak söylüyorum; Virüs Çinlilerin beslenme kültüründen türemiş bir virüstür. Ki bu ne bir ilk ne de son virüs olacaktır.
Geçmişteki yazdıklarımla bağlantımı koruma adına ekliyorum; dünya çok kalabalık, nüfus patladı, herkes daha fazla tüketim peşinde ve bu dünya bu nüfusu taşıyamıyor.
Tüm dünyada insanlar doğayı katlederken doğa da kendi adına savunma refleksi göstermekte.
Yaradan’a inanırsınız, inanmazsınız o ayrı.
Fakat şu veya buşekilde, bir üst sistem dünya vatandaşlarına bir uyarı sinyali göndermekte.
Bu uyarı sinyali insanoğlu tarafından dikkate alınır mı? Emin değilim!
Esas konumuza, yani ABD’nin virüsle sınavına geçerken, ara sıcak olarak bir anekdotla düşüncelerime devam etmek isterim.
İngiltere’den Türk asıllı bir arkadaşım aradı ve şöyle sordu: “Üstat sence bu virüs olayının sonu ne olacak?..
Kendisine hatırlattım; ‘Hani geçen sene seni gezdirdiğim ve senin de çok beğendiğin AVM’leri hatırlıyorsun. İşte oradaki lüks mağazalarda $18 bin dolara kadın çantası satılıyor’
İşte sorun da tam olarak bu.
Dünyalılar tüketimde çıldırmış durumda.
Eskiden filmlerde izlediğimiz Afrikalı kabile reisleri, zenginlik ve güç gösterisi olarak leopar kürkü giyerlerdi, şimdilerde aynı davranışı, tüm orta sınıf zenginler sergiliyor. Marka olsun, pahalı olsun, havam olsun.
Adeta herkes kendi kabilesinin reisi olmuş.
ABD FENA ÇUVALLADI
Amerikan başkanlık seçimleri konusunda yazdıklarımı hatırlayanlar bilir.
Demokrat aday Sanders’den çok bahsettim. Sanders’in en büyük seçim kozu Amerika’da olmayan ‘Ulusal Sağlık Sigortası’ konusuydu.
Virüs bunun ne kadar önemli ve Amerika'nın bu konuda ne kadar aciz olduğunu gösterdi.
Test-Kit yok, solunum cihazı yok, yoğun bakım ünitesi yok. Test olmaya giden arkadaşlarım var; 2 saat sırada bekliyorsun, sonra da ‘kriterlere uymuyorsun’ diye geri gönderiliyorsun.
Doktor arkadaşlarla konuştum.
Hastaneye virüs nedeniyle yatarsan, eğer sigortan varsa, maliyet $ 9 bin dolar.
Sigortan yoksa, maliyet $ 50 bin dolar.
Yani fakirsen veya serbest çalışıyorsan soygunda ödediğin pay daha yüksek.
SÜPER GÜÇ OLMANIN KRİTERLERİ OLMALI
Nükleer başlıkların var, uçak gemilerin var, dünyanın her yerinde askeri üslerin var, fakat seni seçimle başa getiren vatandaşına verecek basit bir sağlık hizmetin bile yok.
Büyük bir hastanenin kanser bölüm başkanı arkadaşım paylaşmış.
Amerika'nın bir yıllık nükleer harcamasının $35 milyar dolar olduğuna işaret eden arkadaşım, bu harcamayla 300 bin yoğun bakım ünitesiile 35 bin solunum cihazının alınabileceğini ve üzerine 75 bin doktorun da yıllık maaşının ödenebileceğini söylüyor.
Bu bilgi ışığı altında soru şu: 10 bin nükleer başlıkla 5 bin nükleer başlığa sahip olma arasında ne fark var?
Dünyayı batırmak için 100 nükleer başlık yetmez mi?
Amerikan halkından şu soruyu bekliyorum; ABD vatandaşı olmak bu sefil duruma düşmek midir?
Aynı tip sorular AB’de üye ülkelerinden de gelecek. İtalya, İspanya ve diğer ülkelerde AB üyesi vatandaş olmak bu mudur?
DÜNYA DEĞİŞECEK
Virüs tecrübesi dünyayı değiştirecek, çünkü kalıcı ekonomik ve siyasi etkileri büyük olacak.
Yıllar önce yazdığım gibi, AB ‘Şarapçılar ve Biracılar Avrupası’olarak ikiye bölünecek.
ABD süper güç olarak kendine çeki düzen verecek.
Çin yaratılan boşluktan nemalanmaya çalışacak, ama kendisinin iç dinamikleri de tehlikeli boyutlara çıkabilir. Kısacası evindeki bulgurdan olabilir.
GENELDE HAKİM OLAN İKİ GÖRÜŞ...
Bir görüşe göre, dünya daha koordine çalışıp birbirine ve gezegene sahip çıkacak.
İkinci görüşe göre, ulus devlet daha öne çıkacak, popüler liderler daha az demokrasi ortamı oluşturacak ve ülkeler kendi içine kapanacak.
Bunların hangisinin olacağını kestirmek zor.
Biliyorum insanlar ve devletler önce ekonomik tahribatın altından kalkmaya çalışacaklar.
Öncelik bu. Arkasından yeni siyasi arayışlara geçilecek.
Yaşlı dünyanın insanları belki de şu anda yayılmış olan tüketim alışkanlıklarına aynen geri dönecekler.
Bilmiyoruz!
İnsanoğlu bu. Ne yapacağı belli olmaz.