Sunucu ve İş Adamı Aşkı...
Bayramı öksürük, tıksırık ve griple geçirdikten sonra bu gün internet sitelerini gezinirken Ali Eyüboğlu’ nun yazdığı bir haber gözüme çarptı. İş adamı ve sunucu aşkı diye.
Bu magazin gazetecisi ağabeyimiz toplum için son derece rahatsız edici bir örnek teşkil eden, ünlü sunucu ve ünlü iş adamı arasında tatsızca sonuçlanan, özel bir ilişkiyi yazmış.
Ben okuyunca hemen kim olduklarını anladım, keza o haberde yazıldığı özel durumu da yani bebek olayını, bildiğim için hemen anladım. Tabii ki isimlerden bahsetmeyeceğim.
Yalnız gazetecinin yorumunu da hayretle karşıladım. Onu da söyleyeyim. Çünkü gerçekten mağdur olan insanlarla ilgili kalem oynattıklarını yani sadece o beyefendi değil, başka gazetecilerin de hiç görmedim, genelde mağdur olandan değil de hep kuvvetli olandan yanadırlar. Bu da benim tecrübemle sabit diyelim…
Neyse efendim konu şu; sunucu hanım ekranlarda sık sık gördüğümüz, benim gözlemim çok da fazla yeteneği ve güzelliği olmayan ama hırsları büyük olan bir hanım. Arkadaşı da büyük bir holdingin sahibi, zengin bir iş adamı malum hikaye.
Sonra bu sunucu hanım, günün birinde hamile kalıyor ve iş adamına söylüyor. O da ben çocuk istemiyorum, aldır çocuğu oluyor.
Burada bir noktada iş adamında da suç buluyorum. Madem çocuk istemiyorsun, o zaman niye dikkat etmiyorsun. Çocuk aldırmak kadın için kolay bir olay değil.
Sonra hanım aldırmam için bana para yolla 100.000 lira kadar yoksa başına geleceklere karışmam diye iş adamı sevgilisini tehdit ediyor. Bu da olacak bir şey değil, yani para yolla konu kapansın ne demek? Hani duygular, incinmişlikler para ile tamir olacak mı, ilk düşünülecek konu para konusu mu?
Derken iş adamı tabii işini, büyük bir holding haline getirene kadar kırlarda bahçelerde dolaşmamış akıllı adam sonuçta. Sunucunun teklifine karşı, parayı götüren adamın üzerine gizli kamera yerleştirip, kadını parayı alırken veya konuşurken artık nasılsa o durum, o şekilde çekiyor ve ertesi gün avukatlarla, parayı geri istiyor. Kadın da parayı mecburen geri veriyor.
Gerçekten kötü ve ibretlik bir durum. Muhtemelen önümüzdeki günlerde mahkemeye de taşınır.
Şimdi bu haberden yola çıkarsak, kadın erkek ilişkileri hakkında 2 kelime laf etmek isterim.
Yani biz niye ilişkilerimizde bu kadar kötü davranır olduk birbirimize? Kadın ya da erkek fark etmez, hep bir çıkar, kazanmak ve kaybetmek üzerine kurulu ilişkilerle sınanıyoruz. Severken, karşımızdaki insana güvenemiyoruz. Hep gardımızı alıyoruz, gard aldıkça da daha çok darbe alıyoruz.
Tabii ki önümüze gelen tanımadığımız insana hemen güvenmek söz konusu olamaz.
Ama her halde ip ucu; ilişkilerde beklenti içinde olmamız ve çıkar hesabı yapmamız.
Hele bir de ailesi olmadan doğan çocukları düşünün. Onların durumu daha da zor.
Onlara yazık, günah değil mi? Kendini bilmez, anne baba sorumluluğundan uzak kişilerin çocuğu olarak bu dünyaya gelmek ve acı çekmek zorunda mı?
Biz kendimizi akıllı zannedip bir şeyleri oldu bittiye getirmek istediğimiz sürece, bu oyunlardan zarar göreceğiz, bu kaçınılmaz, yukardaki örnekte olduğu gibi…
Ebeveynler olarak üzerimize düşen en önemli şey; Bir çocuğu kız ya da erkek fark etmez, ayağının üstünde durmaya programlı yetiştirmek. Evlenmesi ya da evlenmemesi 1. Derece de önem taşımıyor. Önemli olan birey olarak kendi yaşamını idame ettiren, kimseye maddi açıdan bağımlı kızlar, kadınlar yetiştirmemek. Gerekiyorsa maddi sıkıntı çeksin, açlıktan kimse ölmüyor, daha da güzel oluyor, fazla yemekten insan ölüyor.
Şaka bir tarafa hayatı boyunca beyaz atlı prensini bekleyerek yaşayan tüm kızlar, gerçek yaşamın içinde büyük hayal kırıklıkları yaşıyor.
Çünkü maalesef, Pamuk Prenses ya da Cindrella sadece masallarda yaşıyor…