Şöhretin dayanılmaz hafifliği
Dün bir program izliyorum, Semra hanım, eski popstar yarışmalarından bir kız, Sacit Aslan, Nurettin Soydan, Recep Bülbülses falan var. Ben sonuna yetişebildim.
Konu; şöhret….
Bir de Arif Verimli.
Yani sabah programlarında gördüğümüz tüm medyatik şahsiyetler var.
Pop star yarışmalarına katılmış kızcağız diyor ki; İbrahim Tatlıses bana albüm yapacaktı.
Peki yaptı mı?
Yok yapmadı?
Niye yapmadı, diye kimse sormuyor.
Ben olsam sorardım, çünkü asıl tartıştıkları konunun eğer gerçekçi bir çözüm aranıyorsa, kilit noktası, o sorunun cevabı.
Ama işte Arif Verimli diyor ki; adamın alt yapısı yoksa ama hırsları çoksa, tv sayesinde gördüğü maddi şeyleri ister, bunun için de, her şeyi vermeye hazır hale gelir.
Şimdi ben yine her şeyi farklı bir taraftan algıladığım için bu konuyu da farklı bir taraftan eleştireceğim.
Bir kere herkes, zengin, güzel, sevilip, sayılan biri olmak ister.
Bunda bence bir yanlış yok.
Çok insani bir duygu.
Kimisi belki yukarda saydıklarımın bir kısmını ister.
Olabilir, kimisi zengin olmak istemez, paranın insanı kirleteceğini düşünür.
Ya da x kişinin zenginlik ölçüsü 1 milyon dolar ise, diğerinin ki, ayda 5000 liradır.
İstekler çok değişken olabilir.
Sizin ülke olarak, en popüler sanatçılarınız, inşaat işçisi, tezgahtar, fabrika işçisi iken, bu gün star olarak milyon dolarlar kazanıyorsa.
Tabii ki, sesi güzel olan her benzer statüde insan şöhret hayalleri kuracaktır.
Hiç dönüp o insanlara yetenek masalları anlatmayın.
Bu işler bir takım ilişkilerle oluyor.
Güzellik falan da bir yere kadar.
Bütün ünlü olmuş insanların ilk sahneye çıktıkları zaman ki, hallerine bir de ünlü olduktan sonra ki hallerine bakın. Ameliyatlar, değişimler, hiç biri tanınacak halde değil.
Onun için şöhretli olmak isteyen insanlara kızacağınıza, bu işlerin sadece yetenekle olmayacağını söyleyin.
Böyle insanların duygularıyla oynayan yarışmaları yapan, onun üzerinden büyük paralar kazanan insanları eleştirin.
Yoksa şöhret olup, para kazanmak, popüler olmak isteyen insanları eleştirmeyin.
Bu konular tabii ki sadece bizim ülkemize ait değil, her zaman tüm dünyada böyle çok alakasız yerlerden gelip çok sevilen, popüler olan sanatçılar vardır. Külkedisi hikayesi gibi.
Kısa süreli gazete maceramda yazdığım ilk yazıda olduğu gibi, Lary King’ in de böyle enteresan bir hikayesi var.
İki yıl yerel bir radyoda sadece kutuları oradan oraya taşıdıktan sonra, bir şans eseri, sunuculuğa geçiyor ve sonra kariyerine devam ediyor.
Yani eğitimli olmak tabii ki çok iyi bir şey, tek başına hiçbir şey.
Şöhret olmanın bence en birinci yolu, size inanan, şans veren, destekleyen kuvvetli birinin arkanızda olmasıyla başlıyor. Bu varsa, yeteneğiniz, azminiz ve isteğiniz, şansınızla birleşince star olabilirsiniz.
Yoksa çok yeteneklisiniz ama sizi destekleyecek kimseniz yok. Hiçbir şey olamazsınız.
Bütün konu bence bu.
İnsanların şöhret olma hayallerini, isteklerini, naif duygularını eleştirmeyin.
O saf duygular üstünden rant sağlamaya çalışan, onları eleştiren, ahkam kesen zihniyeti eleştirin. Bence yani….