Silah üretenler, savaş da üretiyor!
AKP’nin en önemli özelliklerinden biri, başarısızlığı başarı gibi sunma becerisi.
Hadi daha öncesine gitmeyeyim ama en azından son 10 yılda “bizim bölgeye” yönelik hiç bir öngörüsü tutmayan AKP, başarısızlığı da başarı gibi pazarlamaya devam ediyor, başarısızlıklardan bile hep bir “kahramanlık hikayesi” yaratıyor…
Hiçbir öngörüsü tutmadı!
Arap Baharı tutmadı, Suriye tutmadı, Mısır tutmadı. 2011’de kurdukları koalisyondan geriye bir tek Katar kaldı, uğruna üç gün yas ilan ettiğimiz Suudi Krallığı bile bizi terk etti. Üstelik Suudi Arabistan terk etmekle kalmadı, Osmanlıyı çağrıştıran sokak ve cadde isimlerini bile söküp attı!
Birkaç yıl önce abarttıkları, yere göğe sığdıramadıkları, ısrarla öne çıkardıkları “Arap Birliği” üst üste Erdoğan ve AKP karşıtı açıklamalar yapıyor…
Buna rağmen AKP’de bakış açısı da, yöntem de değişmiyor; İdlib üzerinden Suriye, PKK üzerinden Irak, Hafter üzerinden de Libya yeniden gündemimize dahil edildi…
EKONOMİK KRİZ Mİ, LİBYA MI?
Ülke Pandemi öncesi zaten krizdeydi, Pandemi ile kriz zirve yaptı. Yapılan bütün araştırmalarda ekonomik sorunlar açık ara birinci çıkıyor. Eğitim ve sağlık sorunları araştırmalarda orta sıralarda yer alırken, terör de, Libya da, Suriye de neredeyse liste dışı!
Rakamlarla oynamak gerçeği değiştirmiyor: TÜİK “işsizlik düştü” açıklaması yaparken, DİSK gerçek işsizlik rakamının yüzde 39 olduğunu söylüyor…
Ekonomik veriler önümüzdeki dönemde işlerin daha da kötüleşeceğini gösterirken, AKP iktidarı 2020 bütçesi revize edeceğine, devletin olanaklarını vatandaş için seferber edeceğine tam tersini yapıyor, adına “savunma sanayi” dediği silahlanmayı arttırıyor…
Ülke ekonomik olarak çökerken, Korona krizinin bunu daha da hızlandıracağı, sosyal-siyasal gerilimi daha da arttıracağı görülürken, “içeriye dönüp” ana gündemleri çözmek varken, “dışarıya dönmek” Suriye’yi, Irak’ı, Libya’yı gündeme taşımak “başarı” bir yana içeride çok daha büyük ekonomik yıkım, dışarıda daha büyük bir yalnızlık anlamına gelecek…
SİLAHLANMA DA ÇATIŞMA DA ARTIYOR!
Son 40-50 yıldır, Afganistan’dan Cezayir’e uzanan “İslam coğrafyasında” silah ve savaş üzerinden yazılmış çok fazla “başarı hikayesi” olsa da, fiili olarak kazanılmış tek bir “başarı” örneği bulunmuyor. Afganistan’ın, Irak’ın, Suriye’nin, Yemen’in, Libya’nın durumu anlamak için resim karelerine bakmak yetiyor! Buralara demokrasi ve özgürlük vaad edenler buralarda taş taş üstünde bırakmadılar. Çünkü silahı üretenler, savaşı da üretiyorlar!
Rakamlar da gerçekler de bunu gösteriyor. Silahlanmanın ve savaşın asıl kaynağı ABD'nin silah ihracatı 2015-19 yılları arasında, bir önceki döneme oranla yüzde 23 artmış. Silah üretimini sürekli arttıran ABD, silahlarının yarısını her daim savaş ve çatışmanın yaşandığı Ortadoğu’ya satmış. Bölgede Suudi Arabistan, 61,4 milyar dolarlık silah ithalatıyla başı çekerken, Türkiye 20,4 milyar dolarlık silah ithalatıyla ikinci sırada!
Son 15 yılda Ortadoğu ülkelerinin silahlanmaya ödediği para tam tamına 1 trilyon dolar. Yalnızca 2019’da küresel düzeyde askeri harcamaların toplamı ise 1,9 trilyon dolar…
Tablo bu kadar netken, dünyada da, bölgede de, ülkemizde de eşitsizliğe, yoksulluğa, açlığa ve adaletsizliğe tavır almanın birinci koşulu, silahlanmaya karşı çıkmaktan, savaşı reddetmekten geçer. Adına “savunma sanayi” denen silahlanmaya harcanan paralar insanlığın refahı için harcansa ortada evsiz, yersiz, yurtsuz, sağlıksız insan kalmaz!
Bunu becermek ise, bakış açımızı değiştirmekten, silahlanmaya, savaşa, şiddete, sonu gelmeyen ve asla gelmeyecek olan askeri operasyonlara tavır almaktan, kamuculuğu, hukuku, demokrasiyi, barışı savunmaktan geçiyor!