Şiddetsiz okul hayal mi?
Hemen hemen her gün okullarda şiddete ilişkin haberler medyaya yansıyor. Bu köşe yazısında, öğrenciler arasında baş gösteren şiddet türü ele alınıyor.
Ülkemizde ailelerimizde görülen şiddetin oranı görmek bizi şaşırtmamalıdır. Yapılan bir araştırmaya göre, ülke genelinde yaşamın herhangi bir döneminde fiziksel şiddete maruz kalan kadınların oranı yüzde 39’dur. Kuşkusuz, bu şiddet biçiminin çocuklar tarafından taklit edilmesi ve öğrenilmesi kaçınılmazdır. Başka bir ifadeyle, kadına yönelik şiddetin çocuk için bir özenti kaynağı olabiliyor.
Ortaöğretim dönemine denk gelen, ergenlik dönemi karşı cinslerin birbirine yaklaştıkları dönemdir. Kız arkadaş sorunu, erkek öğrenciler arasında şiddete neden olabiliyor.
Yine öğretmenin otoriter tutumu öğrencide öz saygıyı düşürücü etki yarattığından, öğrenci şiddete başvurabiliyor. Özellikle; kayıtsız şartsız itaat isteyen, ceza sistemine sık sık başvuran; övgüye çok az yer veren; notu bir silah olarak kullanan, öğrencilerle ilişkilerde mesafeli; dersi kendisi hazırlayan ve kendisi yürüten; öğrencilerin görüş ve düşüncelerine çok fazla önem vermeyen öğretmen şiddete neden olabiliyor.
Diğer taraftan, öğrencinin arkadaşına uyguladığı şiddette medyanın yeri tartışılamaz. Televizyonda şiddet içeren öğelerin gösterilmesi taklide ve dolayısıyla öğrenmeye yol açtığından şiddet nedenleri arasında yerini almaktadır. İngiltere’de yapılan bir araştırmada, bir gruba şiddet içeren filmler, programlar gösterilmiş; yapılan testler sonucunda sözel ve fiziksel saldırganlık düzeyinin yüksek olduğu saptanmıştır. Yine, araştırmalar, günümüzde 25 milyondan fazla çocuğun internette saatlerce sörf yaptığını gösteriyor. Bilgisayar oyunlarının şiddeti özendirdiği göz önünde bulundurulursa, bu durumun azımsanmayacak oranda olduğunu gösteriyor.
Çocuklarımızın şiddete yönlendiren saldırganlık güdülerini giderecek olanakların yetersizliği de yine şiddet açısından önemli sorunlar arasındadır. Öyle ki, Türkiye’de çocuk oyun alanlarının çocukların hem nicelik hem de bedensel, ruhsal, akılsal ve sosyal ihtiyaçlarını karşılamada yetersiz kaldığı tespit edilmiştir.