Sekizli Grup
1970’li yılların başında Amerikan Başkanı Nixon, doların altın karşılığı değerini iptal edince ( 1 ons altın = $ 35 ) dünya ekonomisi türbülansa girdi. Bu sarsıntı ve çalkantı uluslararası ödemeler dengesini ve ülkeler arası ticareti kötü yönde etkiledi. Tüm dünya yeniden enflasyon canavarı ile tanıştı.
1975 Kasımında dünyanın önde gelen 6 ekonomisinin liderleri Fransa’da bir araya gelerek global ekonomik sorunlara çözüm arayışına girdiler. Bu toplantı Grup-6’nın temelini atmış oldu. 1976 senesinde Kanada’nın katılımı ile grup üye sayısı 7 ye çıktı ve toplantılar G-7 olarak anılmaya başladı. O tarihten itibaren her yıl bir üye toplantılara ev sahipliği yaptı.
1991 senesinde Sovvet lideri Gorbaçev ‘in G-7 toplantısı sonrası düzenlenen konferansa ilk katılışından bu yana Grup-7 artı 1 olarak devam eden zirveler, 1994 senesinde Rusya’nın siyasi konularla sınırlı üyeliği ile Grup-8 olarak anılmaya başladı.
Buzluktan Çıkartılan Tarih :
Ne gariptir ki 19 yüzyılın sömürgeci ve emperyalist ülkeleri, İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya, Japonya ve Amerika, emperyalist olmakta geç kalan Rusya ile Amerika’nın dublörü Kanadayı’da yanlarına alarak, tekrar dünya sahnesinde yerlerini aldılar. İkiyüz yıl önce doğal kaynaklar ve stratejik alanlar için birbirinin gözünü oyan imparatorluklar sanki 20. yüzyılı atlayıp 19.yüzyılda kaldıkları yerden tekrar işe koyuldular. 8 üye eski deyimle adeta ‘vel ba’sü bad-el-mevt’ yani yeniden dirildiler. İki yüz yıl sonra gözüken tek fark doğal kaynaklara susamış imparatorluklar yerine global sermayeye hükmeden demokratların dünyanın gidişatına yön vermeleri.
Grubun Çehresi Değişirken :
Ekonomik konulara yoğunlaşan G-8, 11 Eylül saldırılarından sonra Amerika’nın ısrarı ile uluslarararası siyasal konulara yöneldi. ABD, ulusal ve uluslararası güvenlik, terörle mücadele gibi konularda G-8’i işbirliğine zorladı. Önceleri isteksiz görünen Avrupa’lılar kendileri terör saldırılarına bizzat hedef olunca Amerika’nın çizgisine geldiler.
Geçtiğimiz hafta Savannah, Georgia’da yapılan zirvenin ana gündem maddesi Arap ülkelerinin demokratikleşmesi oldu. Daha önceki yazılarımdan tanıdığınız Bush’un ulusal güvenlik danışmanı Condi Rice’in teorisyenliğini yaptığı “BOP” projesinin açılış hamlesi geçen haftaki G-8 zirvesinde yapıldı.
Orta Doğu “BOP” a Soğuk :
Başkan Bush G-8 toplantılarına “BOP” bölgesini oluşturan ülkelerin liderlerini davet etti. Suudi Arabistan, Kuveyt, Mısır ve Fas’ın Arap liderleri Bush’un davetini kabul etmedi. Buna karşılık Türkiye, Afganistan, Ürdün ve Yemen Bush’un davetine icabet etti. Başbakan Erdoğan Bush’un yemeğine katıldı.
Bugün’e kadar Orta Doğu’da kontrolü elinde tutmak için otokratik ve baskıcı rejimleri desteklemiş olan ABD’nin şimdi birdenbire bölgede demokrasi havariliği yapması, Arap dünyasında şüphe ile karşılanmakta. Ayrıca Arap liderler Amerika’nın bu girişimini tasvip etmediklerini gizlemiyorlar.
Kulislerde konuşan Avrupalılar ve bazı Amerikalı bürokratlar, Bush’un demokratikleşme girişiminin, maddi kaynak yetersizliği ve Orta Doğu gerçeklerinden uzak olması nedeni ile şimdiden ‘sakat’ doğduğu görüşündeler.
Bush’un Kısmi Başarısı :
G-8 toplantısından Bush tamamen eli boş dönmedi. Irak konusunda çıkan BM kararı Amerikalıların istediği gibi oldu. Böylece Irak’ta yaşanan ve yaşanacak olan sorunlar bundan böyle sadece Amerika’nın problemi olmaktan çıktı. BM 15-0 oyla çıkarttığı kararla Geçici Irak Hükümetini hukuki olarak tanıdı. Amerika’nın bundan sonraki hamlesi NATO’un İstanbul toplantılarında üyelerden Irak konusunda destek ve işbirliği istemek olacak.
Bütün bu gelişmeler doğal olarak ABD’nın Irak işgaline hukuksal açıdan geçerlilik kazandırmakta. Ayrıca Irak’ta bulunan Amerikan ve İngiliz askerlerini ‘uluslararası’ güç olarak tanımlayan BM kararı, Bush ve Blair’e siyasi olarak taze cephane vermekte.
Amerika’nın diğer G-8 üyelerine BM’nin Irak kararı için ne tavizler ve rüşvetler verdiği henüz kesinlik kazanmamış olsa da, II. Dünya Savaşının mağlubu Almanlara BM güvenlik konseyinde daimi üyelik statüsü verileceği sızan haberler arasında.
Irak konusunda ABD kağıt üzerinde G-8 zirvesinden başarılı çıktı. Irak’ta arazide yaşanan gerçekler ise biraz daha farklı.
ABD henüz Irak’ta duruma hakim değil. Irak’ı ‘destabilize’ edebilecek en hassas konu olan Kürt-Şii anlaşmazlığı geçerliliğini korumakta. Kuzey Irak’a hakim Kürtler Irak anayasasında kendilerine otonomi verecek maddelerden taviz vermiyorlar. Şiiler ise Irak anayasasının İslami esaslara göre düzenlenmesi taraftarı. Bu anlaşmazlık ‘sıcak’ ve hararetini hep beraber yaşayacağız.
G-8 in Yakın Geleceği :
Ekonomik olarak başlayan G-8 forumu sosyal fay hatları kesinleşmeye başlayan dünyamızda giderek siyasal bir kimliğe büründü. Son iki yılın toplantılarında Amerika’nın uluslararası terör ve güvenlik konularında ısrarlı tutumu G-8’in içeriğini değiştirdi. Ayrıca G-8’in ekonomiden siyasete kaymasını son iki yıldır dünyada yaşanan ekonomik konjonktürde kolaylaştırdı. Şu anda dünyada ekonomik olarak belirli bir toparlanma yaşanmakta ve ufukta büyük krizler gözükmemekte. 2004 senesinin ilk iki çeyreği son 15 yıldır yaşanan en büyük ve güçlü global büyüme rakamlarını sergilemekte. Arka alanda nisbi ekonomik rahatlama yaşanınca G-8 üyelerinin ekonomik konuları bırakıp siyasi konulara yönelmesi sürpriz olmadı.
Zirvede hem Kanada hem İtalya Çin ve Hindistan’ı G-8’e üye yapıp, grubu G-10’a dönüştürmekten söz ettiler. Berlusconi’nin teklifine diğer üyeler prensipte sıcak baktılar.
Çin ve Hindistan’in G-8 grubu ile flört etmesinin ardında ise şu anda dünya ekonomisi için en büyük tehlike teşkil eden ‘ Dengesizlik’ olgusu yatmakta. Batı ekonomileri ile Asya ekonomileri arasında, özellikle Çin’le yaşanan ödemeler dengesi açıkları ciddi sorunlar yaratacak boyutlarda. Çin’in hızlı ve dengesiz büyümesi eski sömürgecilerin hem iştahını kabartmakta hem gözünü korkutmakta. Hindistan’ın uluslararası şirketlerin ‘taşaronlar’ diyarı olması, Çin’in hızla tüketime yönelmesi, G-8’i bu iki büyük ekonomiyi dünya serbest piyasalarına entegre etmeye zorluyor.