Seçimin tek kaybedeni: Erdoğan
En son söylenmesi gerekeni yazının başında söylemek istiyorum
7 Haziran genel seçiminin tek bir kaybedeni var o da Recep Tayyip Erdoğan
Son yirmi yılda girdiği tüm seçimleri kazandı.
13 yıl boyunca hep bir seçim sonrasını düşünerek geleceğe yatırım yaptı.
13 yıl boyunca kurduğu organizasyonun kendisinden sonra da devam edeceğini sandı.
Muhtar olamaz denilen Erdoğan, muhtar hariç her bir koltuğun sahibi oldu.
En son rüya başkanlık üzerineydi…
Başkanlığa giden yolun Çankaya’dan geçeceğini düşündü.
Fakat Çankaya’da oturmak istemedi.
Meydanlara indi..
Ekranlarda sürekli seçim konuşmaları yaptı.
AKP’nin görünmez genel başkanı gibi AKP için mitingler düzenledi.
Her konuşmasında 400 milletvekili istedi.
Çünkü 400 vekil ile yine tek başına iktidar olunacak ve anayasa değiştirilerek Türkiye başkanlık sistemine dönüştürülecekti.
Hatta yarı tehdit kokan “verin huzurla hallolsun bu iş” dedi.
Elinde Kürtçe kuran salladı..
Fakat bu ısrar halkta bıkkınlık yarattı.
Kimse Recep Tayyip Erdoğan’ın tarafsız olacağını beklemezdi, bekleyemezdi.
Nitekim Erdoğan’da tarafsız ol(a)madı.
Recep Tayyip Erdoğan’ın tarafsız olmasını bekleyen kişi ya siyasi zeka ve tecrübeye sahip değildi, ya da Erdoğan’ı 13 yıl ve öncesinde tanıyamamıştı.
13 yıl AKP ile olmak kaydıyla neredeyse son yirmi yılda girdiği tüm seçimleri kazanan Recep Tayyip Erdoğan 8 Haziran sabahına yenilmiş olarak girdi.
Bu yenilgi ile Türk seçmenin Türkiye cumhuriyetinin siyasi düzeninden memnun olduğu, başkanlık rüyasına ortak olmak istemediği de anlaşılmış oldu.
Özetle halk parlamenter sistemden memnuniyetini bildirdi...
Bu çok net…
7 Haziran seçiminde AKP/Erdoğan’ın da seçim kaybedebiliyor olması muhalefete ve muhalif tabana ayrı bir güven tazelemesi yapmış oldu.
Şimdi AKP cephesi iç kavgalara ve karışıklığa gebedir.
Yağlı ekmek için tekneye binenler, gemi su almaya başlayınca kaçışmaya başlayacaklardır.
Bunu da buraya not edelim...
Seçimin tek kazananı
7 Haziran seçimimin kazananı hiç kuşku yok ki sadece HDP…
Daha önceki seçimlerde bağımsız girerek mecliste grup oluşturan Kürt siyaseti bu kez şansını parti olarak denedi.
Kuşkusuz en merak edilen konu HDP’nin barajı aşıp aşamayacağı oldu.
HDP lideri Selahattin Demirtaş’ın akıl dolu yönetimi ve illerin hassasiyetine göre oluşturulmuş olan milletvekili listeleri halka dokunmayı bildi.
Şimdilerde HDP’yi barajdan kimin kurtardığını tartışıyorlar.
Milliyetçi kılıfa bürünmüş bir cambazlıkla CHP’yi ateşe atmaya çalışıyorlar.
Neymiş CHP seçmeni HDP’ye oy vermiş..
Bu çok kötü bir akıl oyunu.
Eskiden Kürt siyaseti eli yakan bir ateşti.
Leyla Zana’yı meclise taşıyan SHP bu ateşin korunu yıllarca söndüremedi.
Fakat AKP ile birlikte Kürt siyaseti legalleşti, resmileşti ve halka indi.
Mecliste sıklıkla yer aldı.
Aydınlarla, gazetecilerle, siyasetçiler aracılığıyla AKP, Kürt seçmen ve siyasetçiyle sürekli ilişki kurdu.
Sözün özü, HDP’nin ve Kürt siyasetinin meclise girmesi artık bir korku oluşturmuyor.
AKP aydınlarının ve gazetecilerin hatta bazı akıl hocalarının AKP’nin seçim yenilgisini üzerinden atıp, HDP’yi CHP’liler meclise taşıdı yalanına sığınması komik bir Karadeniz fıkrası gibi duruyor.
Üstelik matematik yalan söylemez.
CHP 2011 seçimlerine göre yaklaşık 600 bin yeni oy almış fakat 2011 seçimlerine kıyasla yaklaşık yüzde ikilik bir kaybı var…
AKP’nin ise 2011 seçimleri ile kıyaslandığında yaklaşık 2,5 milyon seçmen kaybı var..
Yüzde olarak da yaklaşık yüzde 10 gibi bir oran söz konusuyken, topu CHP’ye atanlar sadece kendilerine güldürüyorlar.
Ya da basit bir matematik hesabı yapmaktan acizler…
HDP, AKP’den kopan, bıkan seçmenlerin tercihleriyle meclise girdi.
CHP ve diğer partilerden de kuşkusuz HDP’ye oy geldi…
Ama bu devede kulak misalidir…
Ve hiçbir oyun hesabı sorulamaz.