Referandum Bana Niçin Tuğrul Şavkayı Hatırlattı ?
Güncelleme:
Bu dünyadan göçeli 7 yıl olmuş, dün gibi.Bilen bilir, rahmetli Tuğrul, Türkiye'de gurme yemek ve onunla beraber kaliteli şarap ve benzeri unsurları kamuoyuna tanıştıran kimsedir.
Boğaziçi Muhabbetleri:
Tuğrul beraber üniversitede okuduğumuz yıllardı. 12 Eylül askeri darbesine giden yolun asfalt çalışmaları çoktan başlamıştı. Tuğrul fokur fokur, pozitif enerji yüklü, güleç. Konularımız belli. Asiye, pardon, Türkiye nasıl kurtulur ?
Sağ modeller sol modeller. Devrim şehirden başlayıp kırsalamı yayılacak yoksa kırsalda başlayıp kentemi inecek ? Şair Özdemir Asaf'ın Bebek'teki mekanında, Kampüs'te Şakir'in çay ocağında esas konu bu.
Ecevit Demirel çekişmesi işin tuzu biberi. Tuğrul dengeli bir yaklaşım içinde. Hem Cumhuriyet okuyor hem Tercüman. 'Türkiye Folklorunun El Kitabı”nı yazmış Tahir Alangu'dan, Türk romanının en üretken kalemi Kemal Tahir'den örnekler veriyor.
Geleneklere takılmış, milli burjuvaziden yoksunu bir toplumun devrim fakiri olduğuna dair sohbetler. Bu toplumda devrimin 'D' sini göremez, görse görse evrimi görür. 'Netekim', sonunda evrimi değil dört yıldızlı 'Evren'i gördük.
Neşesinde, piknik şahsiyetinde, damak tadı ve lezzet ayrılmaz parçasıydı Tuğrul'un. İster istemez konular, sonunda, Fransız kültürüne hakim birisi olarak, gastronomiye dayanıyordu.
O Günkü Türkiye:
Nüfüsu genç Türkiye'de hatırlamayan hatırlayandan fazladır. 70 yıllardı.Türkiye soğuk savaşın pençesinde kıvranan fakir bir ülkeydi. Ankara'da ki bürokratlar, politikada olduğu gibi ekonomiyide çıkardıkları kanunlarla yürütüyorlardı. Döviz kanunla yasaklanmıştı, ithalat ayrıcalık aracı olan bir faktördü. Resmi kur üzerinden yapılan ithalat büyük rant kaynağıydı.
Bırakın özel televizyonları, tek kanal resmi TV bile kısıtlıydı. Gazetelerin soğuk savaş çekişmesinde angaje oldukları kamuoyunda bilinmiyordu.
Türkiye renksiz, eğlenceden uzak bir ülkeydi. Tabu konularda sesini yükselten ya komunist, ya bölücü ya da vatan hainiydi. Üniversiteler kamplaşmış karşı görüşü mutlak olarak kabul etmeyen bir anlayış içindeydi.
Bir Yılbaşı Yemeğinin Anısı:
İşte Tuğrul böyle günlerden bir gün aşka geldi. Onu tüm Türkiye henüz tanımazken bize kendi elleriyle bir Yılbaşı yemeği hazırlamak istedi. Beyoğlu'nda Balıkpazarı'na gitti, o günkü Türkiye'de bulunması zor malzemeler aldı. Döviz darlığında bulunamıyan malzemelerden şikayet etti.
Biz üç arkadaş, Emirgan'da tarihi bir yalının kayıkhanesinden küçük bir ahşap eve dönüştürülmüş şirin mekanda, yeni yıla girdik. Hoş geldin 1975. O geceden iki şey aklımda kaldı. Birincisi Tuğrul'un bulup getirdiği Brüksel lahanasıyla tanışmam. İkincisi anlattığı bir Bektaşi hikayesi.
Bektaşi Babası Ne Demiş ?
İki şarap üreticisi kendi aralarında bitmeyen bir savaşa girmişler. Senin şarabın benim şarabım. Uzun çekişmelerden sonra ahali bunlara komşu köydeki Bektaşi Babasının hakemliğini önermiş.
İki üretici Babanın yanına varmışlar. Bektaşi Babası hakemliği bir şartla kabul etmiş; Vereceği karar nihaidir, temyiz edilemez. İki kafadar razı olmuşlar.
Bektaşi Babası rasgele bir şişeyi açtırmış ve tadına bakmış. Bizimkilere dönmüş ve öteki şarap daha iyi demiş.
Kaybeden üretici benimkinin tadına bile bakmadın diyerek itiraz eder. Bektaşi Babası omuz silker ve ekler ' Tattığımdan kötü olacak hali yok ya'
Değerli okur 12 Eylül askeri rejimin anayasasıda işte o biçim. Yeni Anayasının eskisinden kötü olacak hali yok ya.
Değerli okur 12 Eylül askeri rejimin anayasasıda işte o biçim. Yeni Anayasının eskisinden kötü olacak hali yok ya.
Yetersiz ama eskisinden daha iyi.
Diğer Yazıları