Refah mutlak anlamda yaşam kalitesi sağlar mı?
Yani eski Türk filmlerindekini çağrıştıran soru şu: Zengin kız mı, fakir oğlan mı?
Şaka bir yana, son söyleyeceğimizi ilkin diyelim: Refah eşittir kaliteli yaşam diye bir şey yok.
Yaşamın kalitesi: insan hakları, fırsat eşitliği, sağlık, eğitim ve hoşgörü ortamına dayanıyor.
Yaşam Kalitesi, Sosyal Gelişmişlik Endeksi ile ölçülüyor…
Türkiye’miz dünyada 58’inci sırada. Brezilya bizden iyi, Paraguay is bizden sonra geliyor.
Elbette eğitim, sağlık hizmetleri açısından belli bir refah düzeyi ön koşul ancak..
Sosyal gelişmişlik ile refah düzeyi arasında mutlak bir ilişki bulunmuyor…
Örneğin, insanlar, ceplerindeki parayla kolaydan “özgürlük satın alamıyor”.
Fakat hemen herkes insanca bir yaşamı düşlüyor, diliyor, özlüyor…
Sosyal Gelişmişlikte 2106 yılı verilerine göre en yaşanılabilir ülke; Finlandiya.
Onu sırasıyla, Kanada, Danimarka, Avusturalya ve İsviçre izliyor.
Lütfen dikkat bu ülkelerin milli gelir düzeyleri birbirlerinden farklı!
Öte yandan “fakirlik” ile de sosyal gelişmişlik düzeyi arasında kopmaz bir bağ yok.
Nitekim Gana ve Nijerya aynı paraya sahipler fakat birincisi çok daha insani…
Demek ki, mutluluk, elbette mutlak olmayan bir kalkınma ama mutlak anlamda bir anlayış sorunu…
Sosyal Gelişmiş Endeksi, dış ve iç yatırım kararları üzerinde de etkili bir olgu/veri.
Bir ülkenin kısıtları ve olanaklarını bu tabloya bakarak kestirmek mümkün.
Yıllardır “bütüncül kalkınma” anlayışını savunduk…
Ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasal alanda kalkınma…
Bu tanımı artık yaşam kalitesi ve çevre dostluğunu da içine alacak şekilde “bütüncül gelişme” olarak adlandırıyoruz.