Pınar'la farklı açılar: Çağdaş Erçelik
ÇAĞDAŞ ERÇELİK
2005’te Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Heykel Bölümü’nü bitirdikten sonra aynı bölümde yüksek lisans öğrenimini ardından doktorasını tamamlamıştır. Birçok karma sergi ve sempozyuma katılan Erçelik, 2007 Kemal Türkler Anıt Heykel Yarışması Başarı Ödülü, 2007 HSBC Bankası Heykel Yarışması Başarı Ödülü başta olmak üzere birçok ödül kazandı.
Çağdaş Erçelik: “Türkiye'de heykel yapıyor olduğum için kendimi şanslı hissediyorum ve bu alanda çok bereketli bir dönemde yaşadığımın farkındayım.”
Sanata olan ilginiz ilk ne zaman başladı?
Aslında bütün çocukluğum boyunca ilgim vardı diyebilirim. İzmir’de Güzel Sanatlar Lisesi resim bölümüne giderek ciddi olarak üzerine eğilmeye başladım ve ardından Mimar Sinan Üniversitesi Heykel bölümü okudum ve 2005 te mezun oldum. O gün bu gündür atölyelerle çalışmalarıma devam ediyorum.
Çalışmalarınızı genel hatlarıyla bize anlatır mısınız?
Heykellerimde biçimsel olarak üzerine en çok kafa patlattığım konu mekan öğesi oldu. Figürleri mekanın içine yerleştirerek roman karakterlerini romandaki sahneleri ile birlikte ortaya koymaya çalıştım. Genelde heykeltraşlar sanat tarihi boyunca mekanı heykelin çevresiyle olan ilişkisi olarak algılar ama ben daha çok mekansal öğeleri heykelin içine nasıl yerleştiririm diye düşündüm. Bu da belki çalışmalarıma bir öyküsellik hissi veriyor genelde de bu yönde yorumlar alıyorum. Mekan imgesi üzerine çok fazla araştırma ve denemeler yaptım hatta doktora tezimi de yine b konu üzerine hazırladım.
Bize biraz da kişisel sergilerindenizden bahseder misiniz?
3 tane kişisel sergim oldu ve aslında ard arda olan bir üçlemeydi diyebilirim. Birbirinin devamı niteliğinde sırayla Türk Edebiyatı, Dostoyevski ve Türk Sineması ile ilgiliydi. Türk Edebiyatı Dostoyevski’den çok etkilenmiş, Türk sineması da yine Türk Edebiyatından çok etkilenmiştir. Dolayısıyla üç konu birbiriyle çok ilişkili olduğundan bu üç sergi bir seri niteliğindeydi benim için.
Uzun süredir de bu sergilerin konsepti üzerinden ilerleyerek devam ettim fakat şimdi artık daha farklı konulara yönelmek istiyorum.
Geleceğe yönelik bir projeniz var mı ?
Benim en büyük hayalim yapmış olduğum çalışmaları gerçek boyutlarında gerçek mekanlara taşımak. Yani mesela bir odayı tamamen heykele dönüştürerek, insanlarım benim heykelimin içinde girip gezinebilmesi sağlamak bir gün gerçekleşmesini umduğum bir projem diyebilirim.
Bize biraz müzikle olan ilişkindeniz de bahseder misiniz?
Galata’da bir atölyemiz vardı adı da Kamayor’dü bir de Kamayor Kabere adında bir grubumuz vardı. Uzun yıllar hem kendi sahnemiz hem de birçok sahnede tiyatro şarkıları çaldık. Tiyatro müziğine özellikle Ferhan Şensoy müziklerine büyük ilgim var. Ferhan Şensoy’un aramızdan ayrılmadan önceki son kitabının kapağında benim çizimim var. Kendisinin bizzat isteğiyle uzun yıllardır duvarında asılı olan çizimim kitabının kapağında basıldı. Bu benim için çok büyük bir gurur oldu.
Neden hep Beyoğlu?
Mimar Sinan Üniversitesi'nde okuduğum için doğal olarak Beyoğlu çevresinde başladım İstanbul hayatıma. Sonrasında tesadüfler ve benim buraya olan ilgim, merakım. Bir şekilde Beyoğlu'ndan kopamadım yıllar yılı. Umarım hiç bir zaman da ayrılmam, çünkü tüm elektriğin kaynağı burada sanki.
Peki Yurt dışı?
Aslında pek yurtdışı merakı olan birisi değilim, daha ziyade atölye tiryakiliği durumum var. Fakat yurtdışında sempozyumlara katılıyorum. Sempozyumlarda kamusal alanlar için ahşap ya da taş heykeller yapılıyor, ben de vakit buldukça proje yolluyorum. Son dönemde İsrail'de üst üste bir kaç sempozyumda çalıştım. Dünyanın çeşitli ülkelerinden sanatçılarla bir arada iş yapmak verimli bir deneyim oluyor benim için.
Türk toplumunun heykel sanatına bakışını nasıl buluyorsunuz?
Türkiye'de heykel sanatının kökleri bilindiği üzere çok eskilere dayanmıyor, çok yeni bir alan sayılır. Fakat çağı yakalama konusunda bence çok hızlı ilerlemiş, batı sanatını yakın takipte gayet başarılı olmuş. Klasik figüratif heykel konusunda belki çok iddialı işler ortaya koyamamışız ama modern bakış açısını içselleştirmiş ve önemli sanatçılar çıkartmışız. Toplum tarafından ilgi gösterilmiyor olabilir ama ben yine de Türkiye'de heykel yapıyor olduğum için kendimi şanslı hissediyorum ve bu alanda çok bereketli bir dönemde yaşadığımın farkındayım.