Paris Olimpiyatları ve Tarihi Anılar

Güncelleme:

Bugün Paris Olimpiyatları'nın açılış günü. Olimpiyatlar, gençliğimden bu yana benim için bir heyecan kaynağı olmuştur. 1972 Münih Olimpiyatları sırasında, Türkiye henüz pek ilerlemiş bir ülke değildi. O dönemde, ülkemizde yalnızca tek bir televizyon kanalı, TRT, vardı. TRT, bu önemli olayı ülke genelinde ilk kez canlı olarak yayınlama ayrıcalığını yaşatarak bir ilke imza atmıştı.

Her evde televizyon olmadığı için mahalle halkı, evinde televizyon bulunanların evlerinde toplanıyordu. Çoluk çocuk, heyecanla (her ne kadar siyah-beyaz ekran da olsa) canlı yayından özellikle Alman sporcuları hayranlıkla izliyordu.

O dönemlerde Batı Almanya adında bir devlet vardı ve savaş sonrası Münih'te düzenlenen Olimpiyatlar, bu ülkenin mükemmel organizasyon yeteneğini ispatlama fırsatını sunmuştu.
Ancak ne yazık ki, Olimpiyatlar devam ederken bir trajedi yaşandı. Filistin Kurtuluş Örgütü, Olimpiyat Köyü'ne baskın düzenleyerek İsrailli sporcuları rehin aldı. Bu olay, kan dökülmesine ve Olimpiyat ruhunun kirlenmesine neden oldu.

Olimpiyat Ruhu Nedir?
Katılımcı ülkelerin sporcuları, amatör bir ruhla yaşamları boyunca bu etkinlik için büyük bir özveriyle çalışır. Kendi yeteneklerini en yüksek düzeye çıkarırken, aynı zamanda ülkelerini temsil eder ve bayraklarını gururla gönder çekerler.

Günümüzde spora büyük paralar karışmış olsa da geniş kitleler tarafından takip edilmeyen branşlarda amatör ruh hala varlığını sürdürmektedir.

Olimpiyat Komitesi bayrağından da anlaşılacağı üzere, beş kıtadan farklı ırkları bir araya getirir ve spor aracılığıyla insanların iletişim kurmasına olanak sağlar.

Ev Sahibi Ülkelerin Rolü
Ev sahibi ülke, bu büyük organizasyonu kendi reklamını yapmak için bir fırsat olarak değerlendirir. Geçmişte, ev sahibi ülkeler bu rolü çeşitli şekillerde üstlenmiş ve farklı duruşlar sergilemiştir.

Nazi Almanyası, Berlin Olimpiyatlarını Alman ırkının üstünlüğünü kanıtlamak amacıyla kullanmıştı; ancak İkinci Dünya Savaşı'nda ağır bir darbe aldı. Çin ise Olimpiyatları, gücünü yansıtmak için bir fırsat olarak gördü. Kendi gözlerimle de gördüm ki, "Kuş Yuvası" olarak adlandırılan Pekin Olimpiyat Stadyumu şu anda virane durumda.

Yunanistan, Olimpiyatların 100. yılında Batı desteğiyle ev sahibi oldu. Ancak, Atina'nın yutamayacağı kadar büyük bir lokma ısırması sonucu, Olimpiyatların maliyetleri bütçeyi aştı ve bu durum, meşhur Yunan Ekonomik Krizi'ne yol açtı. Hani şu bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olan eğitimli cahillerin sürekli Türkiye'nin de içine düşeceğini hayal ettikleri ekonomik kriz…

Paris Olimpiyatları'nda Şu An Neler Oluyor?
Her neyse, bugün oldukça heyecanlıydım. Paris Olimpiyatları'nın açılış törenini ekranın karşısına geçip keyifle izlemeyi planlıyordum.

Bir de baktım ki, Paris’e giden trenlerde büyük bir sabotaj olayı yaşanmış. Milyonlarca insan etkilenmiş ve Paris’e giriş ile çıkışlar kilitlenmiş. Dahası, Fransız istihbaratı, başka şiddet olaylarının da yaşanabileceğini belirtiyor.

Kısacası, Paris Olimpiyatları daha başlamadan gölge düştü. Bu durum benim için üzücü oldu ve kafamda birçok düşünce şimşek gibi çakmaya başladı. Bu düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istedim.

Olası Fail ve Sosyo-Patetik Davranışlar
Belli ki, Donald Trump’a yapılan suikastın aksine, burada organize bir şiddet olayı ile karşı karşıyayız. Bu durumu düşündüğümde, ilk akla gelen ülkeler Rusya ve Kuzey Kore gibi görünüyor. Ancak, bu ülkelerin liderleri, dünya barışına katkıda bulunacak bir organizasyonu sabote edip kendilerine eksi puan kazandıracak kadar mantıksız değiller.

Sonraki akla gelen grupta HAMAS, DAEŞ, PKK gibi yapılanmalar yer alıyor. Ancak, bu grupların ortak özelliği eylemlerinin genellikle ölümcül sonuçlanması ve belirli hedefleri hedef almasıdır. Üçüncü ve son grupta ise Fransızlara özgü yurtiçi yapılanmalar düşünülüyor. Ben bu üçüncü grubun üzerinde durmak istiyorum.

Fransızlar, dünya medeniyeti üzerinde önemli bir etkiye sahip bir toplumdur. Milliyetçi bir yapıya sahip olup, kültürlerinde ve yaşam tarzlarında inatçıdırlar. Dünya nüfusunun sadece yüzde birini oluştursalar da, burjuva kavramı üzerinden tüm dünyaya orta sınıfın (adab-ı muaşeret = görgü kuralları) referansı olmuş bir toplumdan söz ediyoruz. 

 Ancak aynı Fransız toplumunun ulusal nişanesi olan 'Horoz' üzerinden, şiddet boyutu ve şiddet eğilimli bir psikoloji de görülebilir.

İster 'Horozlanma' deyin, ister 'kendi çöplüğünde ötme'.

Hatırlatmak isterim ki, Fransızlar kendi krallarını giyotine göndererek Fransız Devrimi'ni gerçekleştirdiler. Bu yetmezmiş gibi, siyasi liderleri, sanatçıları, bilim insanlarını ve sesini yükseltenleri de hedef aldılar. Afrika'yı kolonize ederek, ayaklanmaları lejyonerler aracılığıyla acımasızca bastırdılar. Son yıllarda sokaklarda 'Vandalizm' sergileyen ve ortalığı yakıp yıkan 'Sarı Yelekler' hareketini de unutmamak gerekir.

Soru şu: Bir ülke ulusal bir etkinlik düzenliyor, büyük masraflar yaparak dünya sahnesine çıkıyor. Vatandaş olarak bu durumdan gurur duyabilirsin, yardımcı olabilirsin, pozitif katkılarda bulunabilirsin. Ama ne yazık ki sen kalkıp bu etkinliği sabote ediyorsun.

Merak ediyorum, bu sosyo-patetik davranış sadece Fransızlara mı mahsus, yoksa dünya genelinde ve Türkiye'de de 'Fransız kalanlar' var mı?

 

Diğer Yazıları