Olimpiyat 2012
Sportif ruhun ve seyir zevkinin doruk noktası, olimpiyat oyunları…
30’uncusu bu gün, 27 Temmuz’da başlıyor…
Londra’yı iki kez Dünya Başkentlerinden yapacak; öyle ki, otel fiyatları ikiye kalanmış.
8 milyar sterlin harcama bütçesi var, 13 milyar gelir bekliyorlar.
Sosyal kesintiler ve işsizlik tartışmalarının anaforunda, başkası da beklenilmezdi ‘İngiliz hesabından’; Kraliyet düğününde olduğu gibi bu iş’te de artıdalar.
Dünya genelinde 4 milyara yakın izleyiciye ulaşması bekleniyor. Ülkemizde yayın hakkı TRT’nin.
204 ülkeden 10.500 sporcu 357 futbol sahası kadar bir alandaki 34 tesiste, 38 dalda yarışacak…
Türkiye 114 sporcuyla katılıyor. Okçuluk, Atletizm, Voleybol’da ve özellikle bayanlar da başarılar bekleniyor.
Suudi bayanlardan birinin “başı açık” yarışacak olması bile bir ‘yeniliğin’ kapısı olarak görünüyor…
Nereden nereye?..
Tabii güvensizliğin, yabancılaşmanın, ayrımcılığın çağı bu, aynı zamanda…
Ancak 3. kez ev sahipliği yapan Britanya’nın da değişik kökenden sporcuları var.
Yıllar önce Münih’tekine benzer bir trajedinin yaşanmasından duyulan korku pik yapmıştı.
Ne ki, güvenlik ihalesini alan özel şirket ‘savuştu, iş, bir ölçüde Ordu’ya kaldı.
Olimpiyat: ruhuna yaraşır şekilde, barış, dostluk ve insan kardeşliğine katkı yapmalı.
Gerçekten sporun önemi gitgide kavranılıyor; engelliler ve kış olimpiyatları gibi yeni düzenlemelerle, bireyler toplumla, halklar birbirleriyle daha çok kaynaşıyor…
Altın madalya barış, gümüş madalya dostluk, bronz madalya kardeşlik olmalı…
Bu açıdan, umudun meşalesi sönmeden ışımalı.
Sporun şenliği, insanın ‘kardeşliği’ ve doğaya eşliğidir.