Muhalefetin çaresizliği
Türkiye muhalefeti onca olumsuzluğa rağmen en az 10 yıldır haksızlığa hukuksuzluğa direniyor ama ne sandıkta kazanabiliyor, ne de yeni bir alternatif üretebiliyor! Krizden ve kaostan beslenen iktidar güçlenip, otoriterlik prim yaparken, “hak hukuk adalet” diyen muhalefet zayıflıyor. Haklı tepkilere, hak ve hukuk merkezli çağrılara rağmen tam bir çaresizlik hali yaşanıyor!
Hem iktidar, hem de muhalefet açısından yönetenler eskisi gibi yönetemiyor, yönetilenler de eskisi gibi yönetilmek istemiyor. Yalnızca hukuksuzluklar değil, gelir dağılımındaki müthiş eşitsizlik, milyonlarca insanı büyük bir hoşnutsuzlukla buluşturuyor ve öfkeleri biriktiriyor ama bu da değişimi sağlamıyor. Çünkü bu süreci değiştirecek, çekim merkezi olacak bir parti, bir siyasi hareket yok ortada. Hal böyle olunca muhalefet partileri haksızlığa karşı milyonları hareketlendiremiyor, çekim merkezi olamıyor. Sokaklar, meydanlar yüzbinlere değil birkaç yüz kişiye kalıyor!
“Boş tencere” iktidar devirmediği gibi, muhalefet ısrarla kendisini “iktidar eleştirisi” ile sınırlıyor. Oysa kerelerce test ettik ve yaşadık. Ortada Anayasa yok, bağımsız hukuk yok, meclis yok ama “varmış” gibi davranmaya devam ediyoruz, Can Atalay kararında olduğu gibi iktidarı iktidara şikayet ediyoruz!
Bu yüzden muhalefet açısından en önemli adım hem “bu ülkede yargı varmış, meclis varmış” gibi anlamsız bir yaklaşımı değiştirmek hem de iktidarın eleştirilerek yumuşamayacağını görerek rol yapmaktan vazgeçmeliyiz!
Elinden gelse düşünmeyi bile yasaklayacak olan iktidar bloku yumuşamayacak, tersine daha da sertleşecek. Can Atalay’ın milletvekilliğinin düşürülmesine “adalet yerini bulmuştur” diyen Bahçeli’nin ve Destici’nin protesto çağrılarına “Hiç kimse bedeli ve sonuçları çok ağır olacak bir yanlışın faili olmamalıdır” diye tehdit etmeleri de, AKP Grup Başkanvekili Özlem Zengin de "Bir grup milletvekili Meclis'i ve toplumu terörize ediyor” demesi tesadüf değil!
İkinci adım da bu olmalı; Bu gerçeği görerek sistemle hesaplaşmayı göze almalı. Bu düzen değişmeden bu ülkede siyasi cezalandırmalar da, herkesi iktidarla hizalandırma çabaları da bitmez!
TÜRKİYE’Yİ BİRLİKTE SAVUNMALI
Seçim yenilgisi karşısında bir tek özeleştiri yapmayan muhalefet, halen yenilginin derin izlerini yaşadığı için iktidara karşı meydan okumak yerine daha fazla kendi içine dönüyor. Gücü iktidara değil, en yakınındakine yetenler, Akşener örneğinde olduğu gibi “muhalefete muhalefet” ediyor! Kurgusunu CHP’ye kaybettirme üzerine yapan Akşener bu yüzden “dün” Cumhurbaşkanı adayı gösterdiği İmamoğlu’nu iktidar diliyle “Bizi engellemeye çalışan; Beştepe değil, Saraçhane” diye hedefe koyuyor, 14 Mayıs öncesi tek yer bulduğu muhalif medyayı “Yoldaş Medya” diye “Yandaş medyayla” eşitleyerek aşağılıyor!
Mühürsüz oy pusulaları, dokunulmazlık, kayyum atamaları, miting kararını iptal etmek, muhalefeti yalnızca sandığa mahkum etmek gibi CHP’ye yönelik birçok haklı eleştiri olsa da CHP’yi yerden yere vurmak ve mahkum etmek de sorunu çözmüyor. CHP’ye rağmen CHP’nin daha solunda ya da daha sağında yeni alternatifler çıkmıyor! Yani 22 yıldır sürekli yenilen bütün partiler faturayı yalnızca CHP’ye çıkararak rahatlasalar bile bu rahatlama hiçbir şeyi değiştirmiyor ve CHP eleştirisi ne CHP’yi ne de CHP dışı muhalefeti kurtarmıyor!
22 yıllık yenilgiden çıkışın kuşkusuz hazır bir reçetesi yok. Olsaydı bugüne kadar başka bir Türkiye olurdu! Demokrasi diyen, hak, hukuk diyen herkes bu “reçeteyi” birlikte bulmalı. Hep beraber “bu baskı rejiminden nasıl çıkarız, bu ceberrut rejimi nasıl yıkarız” gibi temel sorulara hep birlikte cevaplar bulmalı. Büyük laflar etmek, muhalefet muhalefet etmek yerine ortak cevap aramalı, tepkileri ortak örgütlemeli, cumhuriyet değerlerini, laik ve demokratik bir Türkiye’yi birlikte savunmalıyız!
Bilelim ki, eğer yerel seçimlerde İstanbul, Ankara, Adana gibi önemli merkezler kaybedilirse bu rejim daha güçlü bir hale gelecek ve nefes alma borularımız daha da daralacak. Demokratik olmayan yeni bir Anayasa’yı önümüze koyacaklar. Bu yüzden tartışmayı nereden kurarsak kuralım, kazanmak için sokakta, mahallede, sandıkta “Kent İttifakı”nı kurmalıyız!
Sonuçsuz kalan masa başı ittifakına itiraz etmenin haklı nedenleri olsa da, İstanbul başta olmak üzere kazanma potansiyeli yüksek her yerde sokakta ve sandıkta daha geniş bir Demokrasi İttifakı’nı, Cumhuriyetçi bir ittifakı savunmalı ve hayata geçirmeli!
Anayasayı, meclisi ortadan kaldıran iktidar bloku CHP’ye kaybettirmeye yemin etmişken, demokrasi, özgürlük, hukuk, daha yaşanabilir kentler diyenler konforlu eleştirel alanlardan çıkarak hiç değilse sandıkta daha geniş bir demokrasi bloku kurmalı ve 2019’daki gibi Büyükşehirleri bir kez daha kazanmalı!
Yeni bir siyasal iklimin yeni adımı ancak böyle atılır!
31 Ocak 2024, İstanbul
Necdet Saraç