MOD'umu Mühürledim
Önce şu popüler MOD kelimesinden başlayalım.
Efendim, MOD kelimesi “kentsel entel deyimi” olarak konuşulan Türkçeye birkaç yıl önce girdi.
“Modumda değilim, bugün modum yok…” gibi birçok söylem türedi.
Kullanılan söylem, psikolojik bir durumu özetliyor: Havamda değilim, keyfim yok, niyetim yok gibi…
Bu analizimde; 1960’lardan süregelen “kültür emperyalizmi” söyleminin, nasıl kontrolsüz ve fütursuz bir şekilde “kültür ithalatına” dönüştüğü konusuna değineceğim.
Mod kelamı, İngilizce’deki karşılığı olan “Mood” kelimesinden gelmekte…
Mood; hava, ortam, ambiyans anlamında bir kelime.
İngilizce bilenler bilir, bilmeyenlere de ben buradan sesleneyim: İngilizce’de iki ‘oo’ yan yana gelince ‘u’ olarak telaffuz edilir. Örneklemek gerekirse; Book telaffuzu kısa nefesli Buk, Moon telaffuzu da uzun nefesli Mun’dur.
Bu nedenle, “Mod” kelimesi de en azından uzun nefesli “Mud” olarak ithal edilmeliydi. Fakat “kes-yapıştır”ın bu kadar işlevsel olduğu akademik bir ortamda, bu kelimenin de hoyratça ithal edilmiş olmasına şaşırmamak gerekir.
Şimdi gelelim başlıktaki ikinci kelimemize…
Ne yazık ki “kes-yapıştır” kolaycılığı, akademi dünyasıyla da sınırlı değil.
Amerikan medyasını Türkiye’den de takip edenler, mercek altında tutanlar var. Özellikle de TV yapımcıları…
Bir sürü yarışma ve oyun programları ekranlarda boy gösteriyor. Aynı şekilde Survivor ve benzeri programlar da doğrudan ABD’den ithal…
Benim bugün burada üzerinde durmak istediğim kelime, doğrudan yemek ve yemek pişirme yarışmalarının olmazsa olmazı “eti mühürlemek” deyimi.
Konuşulan Türkçede ‘r’ ve ‘l’ harflerinin telaffuzu sürekli karıştırılır. En vurucu örnek de ‘beri’ ve ‘belli’ kelimelerinin telaffuzunda yaşanır. Örneğin, “öteden beri” derken çoğumuz “öteden belli” deriz.
Kısacası r ve l harflerini konuşurken karıştırırız. (Ha! Bu arada ekleyeyim: Ortaçağ’dan Türkçeyle akraba olan Japonca konuşanlar da bu hatayı sıkça yapar.)
İşte ikinci sihirli kelimemiz…
Yine fütursuzca ithal edilen fakat kentsel değil de bu sefer kırsal entel hatası ‘Seal’ kelimesidir. (Telaffuzu Siyl)
Kelimenin doğrusu ‘Sear’ kelimesidir. (Telaffuzu siyr) Sear fiili en yaygın anlamıyla “dağlamak”tır ve münhasıran et için kullanılır.
Kızgın ateşte eti dağlamak. Eski kovboy filmlerinden hatırladığınız gibi, sığırlar karışmasın diyerek, kızgın bir demir çubukla sığırlara çiftliğin özel damgası vurulur. Yani sığırlar dağlanır. Bu işlemin fiili de İngilizce ‘Sear’ dir.
Gel gör ki bu r ve l telaffuz kargaşalığı sear kelimesini seal olarak yanlış ithal etmiştir. İngilizce ‘seal’ fiili de en geniş anlamla mühürlemek/ mühür anlamına gelir.
Al sana, bizim ABD programlarından mülhem yemek programlarında etleri iki de bir mühürleyen aşçılara...
Şimdi geldik bizim başlığa: Modumu Mühürledim
Evet, iki yanlış iki çakma kelime.
Tabii konumuz cebir değil ki, iki eksiyi çarpınca bir artı olsun.
Ortaya ucube bir lisan çıkıyor. Lisan sonuçta bir iletişim aracı. Ne yazık ki teknoloji üreten ve teknoloji üstünlüğü olan ülkelerin lisanları başka lisanlara nüfuz ediyor, yalan yanlış kullanılıyor.
Sonuçta bugün verdiğim iki örnek kelime aslında çarpıklıkların iki semboldür.
Çarpıklıkların temelinde, eğitim sisteminin anaokulundan başlayarak üniversiteye kadar çağın gerektirdiği eğitim sistemini kuramamış olması yatmakta.
“Özel üniversite” adı altında bir yandan emlak spekülasyonu yapılırken diğer yandan da pahalı yatırım gerektiren fakültelerden uzak duran bir yüksek öğrenim sistemi geliştiriliyor.
Örneğin; ortalıkta hiçbir piyasa değeri olmayan ve lisan bilmeyen binlerce uluslararası ilişkiler mezunu işsiz genç geziniyor ama bilgisayar programlama ve kodlama eğitimi almış milyonlarca genç Hintli de sadece ABD’de değil, tüm dünyada sektörün hakimi…
Benzer sorun meslek liseleri için de geçerli.
Japon ve Alman sanayilerinin bel kemiği usta, ustabaşı meslek lisesi mezunu milyonlarca genç varken gel de Türkiye’de insanları piyasa değeri olmayan üniversite diplomalarının peşinde koşmamaya ikna et.
Ezcümle, teknoloji üretemeyen toplumlar, teknoloji üreten toplumların sadece lafzında değil, ruhunda da ‘maymunu’ oluyor. Tarihin akışı bu yönde.