Milenyum hedefleri

Güncelleme:

Dünya’nın “dünya kadar derdi var”.

Milyarlarca insan yoksulluk ve açıklıkla boğuşmakta.

Ülkelerde halklar, yerkürede devletler arasında korkunç bir paylaşım eşitsizliği var.

Savaşa ayrılan bütçe eğitime ayrılmıyor, bir çok coğrafyada su, aşı veya ilaç yok.

Bir yanda "yabancı düşmanlığı" diğer yanda sığınmacı ve mültecilerin dramatik tablosu.

Doğanın, insanın, ailenin, toplumun yıkımı çoktandır sürdürülebilir olmaktan çıktı.

Bunu “gören” ve dünya ile “dertlenen” insanlar ve kurumlar; belli bir arayış içinde.

İşte, 25 Eylül’de BM Ana Binasında “Milenyum hedefleri”ni çerçeveleyen bir toplantı yapıldı…

83 ulusta 7 milyon kişiyle yapılan anket/sondaj çalışması, yönetsel deneyimiyle harmanlandı.

Katılımcı devletler “Sürdürülebilir Kalkınma” adına on yedi temel hedefte mutabık kaldı.

Önümüzdeki 15 yıllık sürede belirlenen (kimi iddialı) ana hedefler aşağıdaki gibi açıklandı:

*Yoksulluk ve açlığın bitirilmesi,
*Sağlıklı bir çevrede yaşam,

*İklim değişikliği ve küresel kirlenme ile mücadele,
*Ekonomik ve teknolojik gelişmeden herkesin yararlanması,
*Dünya’da, her yerde barışın sağlanması…

Söz konusu toplantıda açıklanan bildirge/rapor gerçekte kolektif bilince ve küresel vicdana da bir çağrı.

Bu "davet"le eşitsizliğe, hak ihlallerine ve sömürüye savaş açılmış.

Yukarıdaki beş ana başlıktan öte üzerinde uzlaşılan başlıca hedefler ise şunlar:

-Eşitlikçi; fırsat eşitliğine dayanan bir eğitim sistemi,
-Cinsiyet ayrımcılığının üstesinden gelecek mikro programlar,
-Yenilenebilir modern bir enerji arzının sağlanması,
-Herkes için istihdam, onurunca geçinebileceği bir iş,
-Sürdürülebilir bir endüstrileşme, doğa dostu alt yapı,
-İnsan hak ve özgürlüklerinin eksiksiz noksansız geçerliliği,
-Eko-sisteminin, ormanların korunması…

Rio+20’nin özüyle örtüşen bu çalışmanın hayata aktarılması, geleceğin de kazanılmasıdır!

Bu doğrultuda BM Ekonomik ve Sosyal Güvenlik Konseyi’nin işlevi artırılmalıdır.

İnsanlığın “kayıplarının” önlenmesi / “kazanımlarının” artırılması kuşkusuz kolay bir iş değil.

Her şeyden önce; insancıl sosyal bir anlayışla insanı ve doğayı sevmek ve de yürek gerek.

Dilerim, 21. yüzyıl dünyasına, bütün insanlığa, verilen sözler tutulur.

Diğer Yazıları
Ordumuz kadar ekonomimizi de güçlendirmeliyiz…
Trump neden kazandı?
Düşmez kalkmaz bir enflasyon!
Anayasa'ma Dokunma!
Kıpkırmızı çizgiler