Mesele Trump Değil
Amerikan tarihinde görülmemiş olaylar yaşanıyor. Şu an yeni Başkan’ın yemin töreni için 25 bin asker Washington’da konuşlanmış durumda. Asker sayısı Amerika'nın Afganistan ve Orta Doğu’daki toplam asker sayısından fazla…
Analizlerimi takip edenler bilir.
Amerika'da her eyalet kendi içinde bir devlettir.
Dolayısıyla her eyaletin bir başkenti var.
O başkentlerde eyaletin kendi parlamentosu, kendi başkanlık sarayı (vilayet), kendi anayasa mahkemesi gibi devlet kurumları, kent merkezlerinde görkemli bir şekilde arzı endam ederler.
Başta FBI olmak üzere birçok istihbarat kuruluşu, silahlı protesto olasılığı üzerine bütün o canım binaları çelik tel bariyerle çevirdi. Yine askerler ve ulusal muhafızlar binaların çevrelerinde tertibat aldı.
Amerika’nın kalbi Washington’un sinir merkezi federal Alanlara kimlik gösterilerek ve sorgulanarak giriliyor.
Joe Biden, Washington’a komşu olan ve 48 sene temsil ettiği kendi eyaleti Delaware’den trenle gelme planını iptal etti.
Kısacası, geleneksel olarak kutlama ve bayram havasında geçen yemin töreni merasiminde hava ‘kurşun gibi ağır’ geçecek
Yukarıdaki açılış paragrafında tasvir ettiklerim konunun vitrini ve Amerika’ya yakışmıyor. Anlayacağız, Amerika’nın karpuz sergisi dağılmış vaziyette.
MESELE TRUMP DEĞİL
Arkadaşlarım, yakın dostlarım; “Niye Trump’ı tutuyorsun; niye onu destekliyorsun?” diyerek beni eleştiriyor.
Geçenlerde yılların eskitemediği gazeteci Hasan Cemal de “O bir haydut, cezalandırın” mealinden bir şeyler yazınca, artık dayanamadım ve konulara tekrardan balıklama daldım.
Liberal medyanın romantik halleri, demokrat geçinen çifte standartlıların "peygambersiz havari" gibi bazı kavramlara sarılmaları insanı çileden çıkarıyor.
Tabii ki demokrasi konusuna, ya da daha doğru deyimle; “Batı” tarzı demokrasinin nasıl gelişip gürbüz delikanlı olduğuna tarihi çerçeveden bakmamız gerek.
SOĞUK SAVAŞIN YAN ÜRÜNÜ DEMOKRASİ
Bir dünya düşünün, tüm üretimin yüzde 80'ini elinde tutan kısım ikiye ayrılmış: Amerika Birleşik Devletleri ve Sovyetler Birliği.
Amerika, faşist liderlerin ve komünistlerin önünü kesmek için Japonya'da ve Almanya'da liberal demokrasiyi kurmuş.
İtalya, Türkiye, Latin Amerika gibi başaltı güreşen ülkelerde ise durumu idare eden ‘oy-krasi’ sistemlerine yer vermiş.
Haa, işler raydan çıkar gibi olunca da kendi eğittiği subaylarla ve/veya Gladio’yla darbesini yapmış.
Amerikan modelinde medyaya da dördüncü kuvvet olarak yer var, masadaki pastada dilimi hazır.
Günümüzde medya evrim geçirirken o hazır dilim kaybolunca “Mamamı isterim!” ağlaması da demokrasi söylemiyle ambalajlanıyor.
Trump’ı Trump yapan rüzgarların nasıl estiğine girmeden, iki ufak dip nota girmek zorundayım-ki tarihsel perspektifimizi kaybetmeyelim-
Birinci tarihi dipnot Türkiye'yle ilgili…
Amerika, İsmet Paşa’ya “Demokrasiye geç…” dedi.
Çok partili rejim kuruldu. Menderes'in başbakanlığa giden yolu açıldı. Menderes’i astılar başka bir sağ lider Demirel başa geldi. Demirel’i içeri tıktılar. Sonra da Özal Başbakan oldu.
Bugünlerde mahkeme koridorlarında üzülerek izlediğimiz mizah dâhisi Metin Akpınar’ın en çok ti'ye aldığı siyasetçi Erbakan’dı.
Ne oldu?
Dikkatinizi çekerim! Erbakan Hoca’nın ‘Millî Görüş’ü 20 yıldır iktidarda…
İkinci tarihi dipnot da Almanya’dan….
Amerikalılar baktılar ki dünya savaşları Avrupa'nın iç çekişmelerinden kaynaklanıyor.
“Birleşin ve ortak bir pazar kurun; faşist liderler yetiştiren topraklar kurutulsun…” dediler.
Ne oldu?
Tarihe kara harflerle yazılan, Yahudileri sabun yapan Hitler’in ekonomik modeli bugün tedavülde. Sadece Deutsch Mark’ın yerini Euro aldı.
Demek ki neymiş: Araziyi tanımazsan muharebeyi kazanamazsın.
PORTAKAL RENKLİ SARIŞIN
Gelelim Trump’a…
Soğuk savaşın bitmesiyle tarih de bitti.
“Liberal demokrasi kazandı” derken…
Dünya değişik rüzgarları algılayamadı.
Önce Japonya’da 30 yıldır devam eden bir durgunluk başladı.
Arkadan Batılı ülkelerde sosyal devlet anlayışı içinde ülkeler borç batağına battı.
Daha sonra da Amerika büyümenin sınırlarına dayanınca “küreselleşme” adı altında Amerikan sermayesi dünyaya açıldı.
Şimdi bakıyoruz, bu işten en karlı Çin çıktı.
Amerika her yıl Çin’den 500 milyar dolarlık mal alıyor; ama sadece 100 milyar dolarlık mal satıyor. Aradaki 400 milyar dolarlık fark Amerikan halkı için “kaybolan iş gücü ve fakirleşmek” demek.
Amerika geç uyandı. Baktılar ki Çin'in küresel bir planı var ve uygulayıcısı da Komünist Politbüro.
Washington’daki politika eliti, Amerikan politik sisteminin parayla dönen çarkına kendini kaptırmış; durumun farkında bile değil. (Yakında Biden’ın oğlunun misketleri ortaya saçılır!)
Basit bir ekonomik örnek vermek gerekirse…
Herkes tarafından son derece ilerici, son derece çağdaş gözüken Apple (Teröristin telefon şifresini FBI’ya vermeyecek derecede demokratik) Çin’de 200 dolara mal ettiği İPhone meraklısına 1200 dolara kakalıyor!
Bu arada dünyada en büyük sanayi kirliliğini yaratan, en çok maden cevheri ve tarım ürününü çeken ülke de Çin. Fakat tüm liberal medya “Trump niçin Paris Çevre Koruma anlaşmasından çekildi?” diyerek yaygara yapıyor.
Bunun içindir ki, Amerikan toplumundaki o sinir ucunu yakalayabilmiş bir liderdir Trump.
Amerika'da internet oligarkları cebini doldurmaya devam ediyor. Çin’de imalat yapıp dünyaya pazarlayan küresel girişimciler dolar trilyoneri oluyor. Hal böyleyken, halk ciddi ciddi fakirleşiyor.
Demokrasi havarisi demokratlar da kendi çaplarında aynı müzikle dans ediyor.
Barack Obama kitabının yayın haklarını $20 milyon dolara sattı.
Eski Dışişleri Bakanı Albright (Kendisi DEVA lideri Ali Babacan’ın yakın dostudur.) Soros’la ortak şirket kurmuş Afrika’da 5G telefon kuleleri inşa ediyor.
Sistem demokrasi ama belli elitlerin dışında sistemden nemalanan halk yok.
Fazla teknik olmak istemiyorum, ‘Gini’ katsayısı diye bir ekonomik gösterge vardır; toplumda gelir dağılımını tanımlar. Amerika’nın Gini katsayısı Türkiye’den beter.
SON OLAYLARA BİR DE BURDAN BAKALIM
Trump çocuksu olabilir, ego manyak olabilir, devlet adamı ağırlığı ve tecrübesi olmayabilir. Hepsine eyvallah!
Fakat şunu unutmayalım! Posta yoluyla kullanılan oylarla kaybeden Donald Trump 70 milyon oy aldı ve seçimi yoruma açık…
Gelelim Parlamento’nun basılması olayına…
O gösteriye orta sınıftan (normal vatandaşlardan) katılanlar çoğunluktaydı.
Evet, bazıları şiddet kullandı-ki affedilemez-
Fakat içeri girip selfie çekenleri de unutmayalım.
Amerikan tarihinden gelen halk kahramanı David Crockett’in kürk şapkasıyla, çizgi film kahramanı kıyafetiyle, omuzunda güneyli bayrağıyla oraya girenlerin “terörist” olarak yaftalamak işin kolayına kaçmak olur.
O insanlar tarihten gelen ethoslarla bir şeyler ifade etmek istiyor.
“Burası 48 yıldır politikacılık yapan Biden’ın ya da 35 yıldır milletvekili olan Pelosi’nin değil, burası bizim, halkın, meclisidir” diyorlar.
Her toplumun bilinç altında, o toplumu toplum yapan bazı semboller var. Doğru ya da yanlış, o semboller gönüllerde seda bulmakta.
Bu bağlamda Alamo Kalesi’ni savunarak Teksas’ı Meksikalılardan alan David Crockett kıyafetiyle Amerikan Senatosuna girmek, ya da Osmanlı Paşası kıyafetiyle Ayasofya'nın açılışına gitmek, olmadı 18 Mart’ta Çanakkale Zaferi’ni kutlamak için kalpak giyip Kuvayi Milliye üniformasıyla Çimenlik Kalesi’ne varan yaşlı dede arasında hiçbir fark yok…
FARKINDAYIM!
Türkiye'deki liberal ve de romantik kalemlerin bilinç altından geçenleri okur gibiyim.
“Trump’ı bitirin, siyasi geleceğini yok edin, Trump’ı hortlamayacak şekilde gömün…” serzenişlerinin altında yatan gerçek aşikar: “Aman bize kötü örnek olmasın!”
Eee Menderes’ten bu yana siyasetin gidişatını yukarda kısacası özetledim. Toplumda karşılığı varsa, tüm alavereye ve dalavereye rağmen su akacağı mecrayı buluyor.