Meristokrasi
Meritokrasi kabiliyetlerin (ehliyetlerin) yönetimi, ödüllerin ve pozisyonların (mevkilerin) yetenek temelinde dağıtılması ilkesidir.
Merisktokratik bir toplumda, eğitimde fırsat eşitliği ilkesi aracılığıyla, toplumsal kökeni ne olursa olsun herkes yaşam yarışına katılma şansına sahiptir.
Toplum içerisinde belirli toplumsal konumlara ve mesleklere yerleştirileceği varsayılmaktadır. Böylece, toplumsal ödüllerinin dağılımı içerisinde sos yo-ekonomik statü, toplumsal cinsiyet, ırk gibi atfedilmiş (verilmiş) özelliklerden ziyade kazanılmış/başarı ile elde edilmiş geçiş olduğu varsayılmaktadır. Böylece, toplumsal adalet gerçekleşmektedir.
Düzce üniversitesinde bu yakınlarda trajikomik bir atama yaşandı. Düzce Üniversitesi Araştırma ve uygulama Hastahanesine beden eğitimi öğretmeni, başhekim olarak atandı. Üstelik beden eğitimi öğretmeninin daha önce “resmi belgede sahtecilik “ suçundan 2 yıllık hapis cezasına zaman aşımı gerekçesiyle düştüğü öğrenildi.
Yine, imam hatip kökenlilerin formasyonu olmadan öğrencilerine ders verdirmesi de benzer örnekler arasındadır. Buna ilaveten imam hatip kökenlilerin hiçbir deneyimi olmadan okullara yönetici olarak atanması da meristokraisi açısından ilginçtir.
Yukarıda verilen örnekler, ne meristokrasi ne de toplumsal refah sadakatle ilgisi vardır. Bütün bunlar, adalet illüzyonu yaratarak eşitsizlikleri meşrulaştırmıştır. Hak etmeyen bir yerlerde olduğunda toplumsal eşitsizliklerin baş göstermesi muhtemeldir.
Liderliğin de meristokrasi ile ilgisi bulunmaktadır. Liderlik bulundukları mevkiinin gereği olarak halkın kendini geliştirmelerine olanak tanımalıdır. Ancak gelin görün ki, AKP’nin bütün genel liseleri, imam hatip liselerine dönüştürmesi, bilim ve sanat alanlarında olumsuz uygulamalarda bulunması, yurttaşların kendini geliştirmesine çok uzaktır.
Meristokrasi gereği AKP iktidarının yurttaşlar açısından iyi yaşama koşulların sağlaması gerekir. Ancak, sağlık ve eğitim sektörleri özelleştirilerek yurttaşların bu hakları elinden alınmıştır.
Diğer taraftan, meristokrasi açısından, liderler yurttaşların inanabileceği bir vizyon ve stratejik bir yol belirlemeleri gerekir. Ancak, AKP liderleri, bundan yoksun olduğunu görmekteyiz. Çünkü, ne dış politika ne de özgürlük alanlarında, bütün yurttaşların inanabileceği bir vizyon yaratamadılar.
AKP liderlerinin esnek olması konumları açısından önem taşımaktadır. Ancak, gezi olaylarında uzlaşma toplantısında, göstericilerin üzerine yürüyebilmişlerdir.
Diğer taraftan, liderlik konumu gereği güce değil, güvene dayalı olmalıdır. Ancak, gezi olaylarının süreci ve sonrasının yoğun baskı altına alınması, hangi güven ilişkisiyle açıklanabilir.
Sonuç olarak, meristokrasi, liderlik ve politika boyutlarında analiz edildiğinde, AKP liderleri, ödülleri, konumları yetenek temelinde dağıtmadıkları görülmektedir. Buna ilaveten, AKP liderleri işgal ettikleri konumları yetenek temelinde işgal etmedikleri görülmektedir.