Liselere geçiş sistem değişikliğinin analizi
Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş ( TEOG) Yerleştirme modeli, veli ve öğrencilerden korku yarattığı basına yansımıştır. Etkileri halen devam etmektedir. Başarısız öğrencilerin eve en yakın okula yerleştirileceği açıklamasına tepki gösteren veliler, o zaman her genel lise açılsın, çocuklarımızın meslek ya da imam hatip liselerine gitmesini istemiyoruz dedikleri basında yer alan ifadeler arasındadır.
AKP öncesinde imam hatip lisesi öğrenci sayısının 70 bin olduğunu şimdi ise bu sayının 2013- 2014 eğitim- öğretim yılında 474.090 olduğu istatistiklerde yer almaktadır. Yine aynı eğitim ve öğretim yılında toplam İHL sayısı 12 yıl öncesine göre yaklaşık 854’e çıkmıştır. Demek ki, AKP iktidarı bu sayıyı yeterli görmüyor arttırmak istiyor.
Milli Eğitim Bakanlığı, ortaöğretimde öğrencileri ucuz işgücü olarak yetiştirmek amacıyla meslek liselerine, bağımlı bireyler yetiştirmek amacıyla da imam hatip liselerine yerleştirmek istemektedir.
Türkiye’de okulların fiziki donanım ve alt yapı sorunları sürerken, fiziki alt yapı sorunları en az olan, teknik olarak en donanımlı okulların imam hatipler olması, siyasi iktidarın kamu okulları arasında siyasi tercihleri üzerinden resmen ayrımcılık yaptığını göstermektedir.
AKP iktidarı eğitimin bütün kademelerinde benimsemiş olduğu dayatmacı tutum ile eğitimde yaşanan sorunları daha da derinleştirmekte, velilerin ve öğrencilerin tercihlerine saygılı olmak yerine onların hangi okula gideceğini, hangi dersleri okuyacağını bizzat kendisi belirlemek istemektedir.
Yine özelleştirmeyle birlikte de okullar yoksul öğrencilere kapılarını kapatmaktadır. Yoksul öğrencilerin İHL’lerine yönlendirilmesinin olası sonuçlarına farklı bir perspektiften bakmak istiyorum. İHL müfredat programları, mezunlarının düşünme yöntemleri ve bağımlılık ilişkisi, bu perspektifin sacayaklarını oluşturmaktadır.
Müfredat proğramı öğrencinin neler öğreneceğine ilişkin bir algı dayanağıdır. Genel anlamda, İHL müfredatı ezberci eğitime yol açan ve yoruma kapalı olduğu görülmektedir. Bu durumda İHL mezunlarının düşünme yöntemlerini olumsuz bir biçimde etkilemesi kaçınılmaz görünmektedir.
Ezberci eğitim ve yoruma kapalı İHL müfredat proğramına göre yetişen bir öğrencinin, bir konuyu maddi ve düşünsel anlamda temel parçalara ayırarak daha sonra parçaları ve aralarındaki ilişkileri tamamlayarak sonuca gittiği düşünülebilir mi? Diğer taraftan, olgular ve olaylar arasında bir ilişki kurabilir mi? Toplumsal olgu ve olayların nedenleri, ilişkileri konusunda parçadan bütüne doğru bir yön saptayabilir mi? Yine, sorunlara yeni çözümler üretebilme, özgün düşünceler oluşturabilir mi? Bunlara ilaveten, gözlenen olaylar ve olgular arsındaki ilişkilere yönelik açıklama taslağı yapabilir mi?
Kuşkusuz, bu sorulara verilecek yanıt, kesin olarak hayır ifadesidir. Çünkü, İHL müfredat proğramı, büyük ölçüde olay ve olguların nedenini, niçin ini, nasılını vb. sorgulamaya kapalı bir içeriğe sahiptir. Düşünme yöntemlerine ve sorgulama yeteneğine sahip olmayan gelecekte de çoğalması beklenen bu İHL mezunları çağdaşlık ve uygarlık adına neler verebilirler.
Aslında, AKP iktidarı İHL’nin artırılmasıyla düşünme yöntemlerine ve sorgulama yeteneğine sahip bireyler yetiştirmekteki temel amacı bağımlı (simbiyotik) bir kitle yaratmak istemektedir. Başka bir ifadeyle, AKP kendisi için benliğinden vazgeçen bireyler istemektedir. Yine, AKP iktidarına bağımlı olmamanın sonucu olarak toplumsal yaşamın etkin bir üyesi olamayacağını hisseden bir kitle yaratmak istiyorlar. Başka bir ifadeyle, toplumun etkin bir üyesi olmak için AKP’ye bağımlı olmak bir önkoşul olarak hissettirilmek isteniyor. Ancak, uygar ve çağdaş yaşam, bağımlılık (simbiyotik) ilişkisinden çok Türkiye Cumhuriyetinin temel değerlerine bağlılıktan geçmektedir.