Kanal İstanbul
Türkiye’de Kanal İstanbul tartışmaları devam ediyor.
Türkiye gündemine 2011 yılında Çılgın Proje olarak girdi.
75 milyar lira maliyeti olduğu söylenen ve 7 yılda bitirilmesi öngörülen projeye tepkiler de devam ediyor. Bu şimdinin öngörülen maliyeti ve hiç bir zaman evdeki hesap çarşıya uymuyor. Uzunluğu 45 kilometre, derinliği 20,75 metre olacak. Kanal dev gemilere kapalı olacak.
Kanal savunucularının dile getirdikleri en önemli gerekçeleri boğaz trafiği ve gerçekleşen kazalar.
İnternette bir araştırma yapınca görüyoruz ki; ortalama 10 yılda bir kaza gerçekleşmiş. Yani sürekli olan bir şey değil!
“Kanal İstanbul”un, Montrö Anlaşması’nı bitireceği, Karadeniz’de NATO’nun isteklerine uygun şartları sağlayacağı ve ABD tarafından desteklendiği rivayetleri de cabası.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Ekrem İmamoğlu Kanal İstanbul için bilimsel veriler ışığında ısrarlarını ve itirazlarını sürdürüyor.
Çıkan hafriyatlarla oluşturulacak adacıkların Marmara’nın ekolojik sistemine vereceği tahribatı kafanızda canlandırın. Bu işin uzmanları sadece denizin altı ile çekincelerini paylaşmıyorlar, tuzluluk oranı, akıntı değişimi deniz altı oksijeni gibi bilimsel çekinceleri de var.
Bu hat üzerindeki ağaç kıyımları şehrin ciğerlerini parçalamaz mı?
EYT'lilerin hak edilmiş hakları kaynak olmadığı için verilmiyor. TOBB'den yapılan açıklamaya göre Temmuz ayında kapanan şirket sayısı yüzde 56.07 artarak bin 119 oldu.
2012 resmi işsizlik rakamı yüzde 9.2 iken, 2018 resmi işsizlik rakamı yüzde 11...
Yine TUIK verilerine göre enflasyon 2012 yılında 6,16 açıklanmıştı. 2018 enflasyon rakamı yüzde 20,30...
Anadolu Üniversitesi 2018 yılında ekonomik kriz sebebiyle ders kitabı basmadı.
Tank Palet fabrikasının modernizasyonu için 50 milyon dolar gerektiğini açıklamıştı Cumhurbaşkanı Erdoğan Katar ortaklığına satılmasına istinaden yaptığı açıklamada..
Düşünün askeri modernizasyon için sadece 50 milyon dolar...
Marmaray'ın 8 Milyar liraya tamamlandığını düşünürsek, güncel rakamla ortalama sekiz veya dokuz Marmaray yapılabilir. Deprem riski taşıyan İstanbul'a Kanal için harcanacak parayla, depreme dayanıklı okul ve hastane yapılmasını kimse önermedi mi?
2018 yılında, krize yönelik çalışmalar kapsamında, "ihalesi yapılmış ama başlanılmamış, ihale aşamasında ve henüz ihalesine çıkılmamış yapım, onarım ve büyük onarım işlerinin durdurulmasına" yönelik talimatın ilgili bakanlık ve kurumlara gönderildi. En basitinden şunu demek istedi... Para yok, kemer sıkıyoruz.
Ekonomik krizi yoğun bir şekilde yaşıyorken, riskleri olan bir projeye para yatırmak normal midir?
Yıldız Teknik Üniversitesi Doğa Bilimleri yöneticisi Prof. Dr. Şükrü Ersoy; beklenen İstanbul depremi için binaların yüzde 90’ının yönetmeliğe uymadığını bu yüzden eski depremlere nazaran hasarın daha fazla olacağını söyledi. Ersoy ayrıca, “Bu koşullara bakıldığında depremin bize maliyeti minimum 40 milyar dolar olacak ve bu da bir ulusal güvenlik sorunudur” Dedi.
Ekonomiyi inşaat hayranlığının çökerttiğini ne zaman göreceğiz. Kötü gidişten ders almazsak ileride yaşanacak ekonomik felaketleri tahmin bile edemeyiz.
Eğmeye bükmeye, ötelemeye, yok saymaya gerek yok. Ekonomik kriz can acıtıyor ve acıtmaya da devam edecek gibi görünüyor. Dahası bu para vergi veren her vatandaşın cebinden karşılanacak.
Yani Hakkâri’deki bakkal, Artvin'deki tarım işçisi, Mersin'deki sanayici, çiftçi, İzmir'deki turizmci bu kanaldan geçmeyecek muhtemelen, büyük ihtimalle etrafından arsa veya ev sahibi de olmayacak ama gereksiz maliyetini vergileriyle karşılayacak.
Peki, öyleyse bu inat nedir?
Bu riskli ve maliyetli proje kime ne fayda sağlayacak?
Kanal İstanbul çevresinden Katarlılara satılan arsanın maliyeti bizi kurtaracak mı?
Hadi geçtim bilimi, verileri, riskleri, her şeyi… Yapılsın da zamanı bu zaman mıdır?