İsrail-Hamas savaşında aysbergin görünmeyen yüzü
İsrail’de kan gövdeyi götürüyor. Yaşlı, kadın, çoluk çocuk demeden masum insanlar katlediliyor.
Terörizmin her türlüsü lanetliyorum!
Bu çağda “kan dökülmesi” insanlık adına büyük utanç!
Sürekli bu satırlarda dikkatinizi çekiyorum: Artık dijital devrim sayesinde bir de sosyal medya savaşları yapılmakta.
Her ülkenin trolleri ve o ülkelerden mama yiyen yerli temsilcileri (postmodern lejyonerler), işaret edilen her hedefe hunharca saldırıyorlar sanal alemde.
Aman dikkat edelim! Uyanık olalım. Öyle her komplo teorisine de inanmayalım.
Uyarımızı yaptık, o vakit gelelim analizimize.
İlk bakışta akla gelen sorular:
- Bu saldırının ardında kim var?
- Hamas, bu kadar mühimmat ve insan gücünü tek başına mobilize edebilir mi, böyle bir kapasitesi var mı?
Ancak bu sorulara cevap ararken, sosyal medyada ucuz kahramanlık yapan klavye silahşörlerine de değinmeden edemeyeceğim.
Kimisi, “Bu saldırı Netanyahu’nun 15 Temmuz’udur” şeklinde saçmalıyor.
Dahası, saldırının İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu tarafından organize edilmiş bir “tiyatro” olduğu saçmalığını öne sürenler bile var.
Avrupa’dan gelen ve İsrail’i kuran eğitimli Museviler yeni devleti kurarken belli bir devlet geleneğini de beraberlerinde getirdiler.
Öyle ki Adolf Hitler’den önce Museviler, Avrupa devletlerinde yüksek mevkilerde bulunmuşlardı.
Belli bir sistemin işlediği hiçbir devlette bir başbakan 1100 vatandaşını öldürmek için “tiyatro” sahneye koymaz.
Bazı siyasal İslamcılar daha da ileri giderek “ABD’nin 9/11 senaryosunun tekrar ettiğini” söylüyorlar.
Defalarca yazdım: ABD’de bir vatandaşının öldürülmesi Başkanın yazılı iznine tabidir. Kim 5500 vatandaşının ölümü için emir imzalar? Bu emirin yarın bir gün ortaya çıkması halinde, tarih önünde bunun sorumluluğunu kim alır?
Devrim muhafızlarından başlarsak…
Ayetullah Humeyni’nin yaptığı İslam Devrimi’nin kremasını yıllardır bu grup yer. Bu grup, fazla aç gözlü davrandıkları için Sanjani ve Zarrab’ ı da kıyma makinesinden geçirmişti.
İran’ın organizasyonlarına bakarsak…
- Gazze’de Hamas ve Harakat al Jihad al İslami al Filistin.
- Lübnan’da Hizbullah.
- Irak’ta Kataib Hizbullah, Asaib Ahali al Hak, Hakakat Hizbullah al Nujaba ve Bedir organizasyonu.
- Yemen’de Huti aşiretinin Ansar Allah.
- Pakistan’da Zeynebiyun Tugayları ve Afganistan’da Fatimimun Alayı.
- Bahrain’de Saraya al Ashtar ve Saraya al Muhtar.
Gördüğünüz gibi İran’ın geniş bir terörist ağı bulunmakta!
Eğitimlerini Devrim Muhafızları’ndan alıyorlar ve istedikleri ülkede kendi çıkarları doğrultusunda ortalığı karıştırıp kaos çıkarıyorlar.
Tabii yıllardır “plak iğnesi Filistin Devrimci davasında takılmış” olan bazı solcular da örneğin TİP gibi, daha ilk günden Hamas’ı destekleyici demeçler verdi.
İran’ın Putin’e danıştığını düşünüyorum. ABD saçmaladı ve Ukrayna’yı NATO’ya almaya kalktı. Sonuç malum: Halen devam eden bir savaş var.
ABD, Rusya’ya karşı Ukrayna’yı destekliyor.
ABD’nin Hamas’a karşı İsrail’i desteklemesi de kaçınılmaz! Çünkü ABD’nin Ortadoğu’daki kilit taşı İsrail’dir.
Böylece, Vladimir Putin’in de satranç masasına yeniden oturduğunu söyleyebiliriz.
Peki, asıl soru şu: İran durduk yerde niçin topa girdi?
Bazı net cevaplar var-ki bazı spekülasyon cevaplar da eklenebilir-
Suudi Arabistan ve İsrail, Prens Salman üzerinden İsrail’le ilişkileri düzeltiyor ve bu süreçte BAE vekil.
Türkiye İsrail’le ilişkileri düzeltiyor. Öyle ki Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin bastırması ve ABD’nin Türkiye tarafında yer alması; Mısır, İsrail, Yunanistan ve Türkiye’yi doğal kaynakların kullanımı konusunda belli bir noktaya getirdi.
Bütün bu gelişmeler defakto doğru!
Biraz devre dışı kalıyor gibi görünen İran ise gelinen noktada kendini kundaklanmış hissediyor.
Bir de spekülasyon düşüncem var: İranlıların barışçıl niyetlerine ve söylemlerine kanmazsak; İran, Atom bombası konusunu toparladı ve yakında bombayı patlatacak. Kaldı ki bu ortamdan daha güzel bulanık su mu bulacak?
Türkiye, geleneksel olarak Arap-İsrail çatışmasında her daim tarafsız kalmıştır. Tüm güncel siyasi liderler arasında en yatıştırıcı konuşmaları da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yaptığını söyleyebiliriz.
Temennim o ki Türkiye bu duruşuyla bölge barışına katkı yapar. Kendisi de yıllardır terörist faaliyetlerden muzdarip bir ülke olarak her türlü terörün karşısında olur.