İşçinin Kırmızı Çizgisi: Kıdem Tazminatı
Küçük direnişlerin gölgesinde büyük hak kayıplarının yaşandığı bir yıldı, 2012.
“Sendikasız” Sendikalar ve Toplu İş İlişkileri Yasası, Meclis’ten geçti…
Birleştirilen iş kolları nedeniyle, baraj yüzde 3 olsa da, 29 sendika ıskartaya çıkacak…
Bu; 6 milyon 298 bin işçinin fiilen sendikal haklarını kullanamaz hale gelmesi demek.
Taşeronlaştırma ve esnek çalıştırmayı savunma adına AKP, 12 Eylül’ü bile solladı.
O arada, Tekel dayanışmasında etkin olan Tek-Gıda İş gibi sendikaların yetkileri ‘kuşatılıyor’.
Öte yanda, Denizli örneğin, bir “tekstil kenti”…
45 bin işçinin bir teki; (yanlış okumadınız) 1 işçi bile sendikalı değil!
Boynu bükük, umutları büyük bir kitle emekçiler; düzenin asıl “zencileri” olarak direniyorlar..
BMC işçileri fabrikalarına döndüler, 305 THY çalışanı ise, şimdilik grev hakkını kurtardı.
Fakat o arada 572 Şişe Cam işçisi “topun ağzına” konuldu…
Evet, iniyor sömürü, biniyor sömürü, bir emekçinin sırtından inip diğerine biniyor sömürü.
O arada, Asgari ücret 35 lira(cık) artabilirken (!) sıra “Kıdem tazminatı”na geliyor…
Kıdem Tazminat’ının Fon’a devredilmesi demek; mezarda emekliliğin yeni bir biçimi olsa gerek…
Yükü 8,3’ten yüzde 3’e inecek işverene yaptırım yok, işçiye hak arama yolu ise daralmakta…
İşçinin son aldığı ücret temeli ‘kayıyor, “ortalamaya” göre hesap yapılacak, deniyor…
Tabii, bu hakkı seksen bahaneyle -çoktan- gasp edilmemişse...
Özel istihdam bürosundan “iş gücü ‘kiralanırsa” işverenin fon’a ödeme yükümlülüğü sıfır.
Ve kayıt-dışı çalıştırılan 10 milyon işçi için, kıdem tazminatı artık hayal olacak.
Kıdem Tazminatı’na hak kazanılsa bile ancak 10 yıl sonra alınabilecek,
Devlet ise fonu 10 yıl istediği gibi kullanabilecek…
İşçi için, emekçi için çalışma koşulları ve ortamı tuzaklarla dolu…
Tuzaklı yol, zikzaklı yürümek, güven duygusunun aşınması, dayanışmanın kırılması demek…
Fakat her yolculuğun olduğu gibi, bir asra dayanan “emek yolunun” da deneyimleri var.
Bu kadar karanlıkta, ışığı aramanın en geçerli yöntemi, emek ile demokrasiyi birleştirmek…
Yaptığı açıklama ile Sendikal Güçbirliği Platfromu, buna dair güzel bir örneği sergilemiş;
“ODTÜ öğrencilerinin yanındayız”…
Gerçekte bir kamu hizmeti olarak eğitimin metalaştırılmasına itiraz eden o öğrenciler ile sendikal hakları ve ekonomik kazanımları giderek gerileyen işçilerin,
derdi de dermanı da bir’dir…
Bu, bu gece yarısı yine her şeye zam yağacak olan Türkiye’nin büyük tablosudur.
Bu tabloyu çerçevelendirmek; sosyal köprüler üzerinden, daha da geniş kesimlerle birlikte çözüm üretmek ise, siyasetin, ödevidir.
Mutlu yıllar…