İftira Atmak Bu Kadar Kolay Olmamalı
Çok da önemli olmamakla beraber, en son yaptığım röportaja can sıkıcı bir yorum gelmiş. Efendim niye Mehmet Perinçek’ in insani yönü öne çıkartılmış, bu adam içeride yatmış, silahli terör örgütü üyeliği ile yargılanmış, Yargıtay cezası onarsa, suçluluğu sabit olacakmış. Derin güçler işte bu kadar güçlüymüş, adamın insani yönünü öne çıkartarak, suçlarını unutturmaya çalışırmış.
Bakar mısınız ne kadar zekice bir yorum! Ama gerçek ve insani değil o ayrı…..
Kendimi övmek gibi olmasın ama hayatta gurur duyduğum bir yönüm; ne düşüncemi ne de sanatla ilgili tarafımı hiç paraya havale etmediğimdir. İnanmadığım hiçbir işin içinde olmadığımdır. Bunları çok güçlü ya da çok varlıklı olduğumdan değil, ilahi adalete ve doğrunun öyle olması gerektiğine inandığım için yaptım. Hiçbir kurumdan, ya da hiçbir yerden maaş, para vs almıyorum, hiçbir yerle bağlantım yok, kimse için çalışmıyorum, Pr cı değilim. Tamamen bağımsız bir gazeteciyim. Kimseden yana değil, vicdanımdan yanayım….
Bu röportaj işleri öyle ki; 10 kişiyi aradınız diyelim, aradığınız 10 kişi de sizin röportaj teklifinizi kabul etmiyor. Ben illa bir tarafa ait insanları seçmiyorum, ben teklif götürüyorum, teklifimi kabul edenlerle röportaj yapıyorum.
Hiçbir görüşten yana değilim, hiçbir taraf değilim. Özel hayatımda tabii ki siyasi tercihlerim var ama işimle ilgili benim bir tarafım yok. Biri benle bir gün röportaj yapsa o zaman kendi fikirlerimi ortaya koyarım. Bir de genel anlamda merak edildiğini düşündüğüm soruları…
Burada benim kızdığım taraf şu; kalkmış birisi takma isim ya da gerçek isim ayrıntı önemli değil, böyle vicdansızca bir yorum yapmış. Medya önündeki herkese, her zaman bu tarz ağır yorumlar yapılıyor, gerçek dışı olarak tabii. Bunlara alışmak lazım ayrı…
Ben oradaki zihniyetin tehlikesine kızıyorum….
Bu tarz insanlar içimizde dolaşarak, iftira, günah alma ve acımasızca yargılamaları ile etrafa fitne tohumları serpiyorlar….Bir anlamda deccaliyet gibi…. Çok tehlikeli yani.
Röportaj konuklarımın hiç birini şahsen tanımam ancak röportaj sırasında tanışırız, sonra da bir iletişimim olmaz. Aslında derinlemesine tanımadığım insanlar olur genelde, hatta sonraları takip ettiğim zaman, şu yönünü görememişim derim.
Ben eğer taraflı olsam o insanları çok rahat köşeye sıkıştırabilirim. Çünkü sizin konuğunuz ve sizin sorularınıza yanıt veriyor. Deşifre sırasında, yazıya istediğim yorumu katabilirim. Benim bu konuşmadan aldığım koku bu derim. Bu hiç zor bir şey değil. Ama ben raiting kaygısı gütmediğim için röportajımı karşımdakinin önce insan olduğunu düşünerek yaparım.
Kötü niyetli bir gazeteci aynı şeyi bana da yapabilir işte ‘’sen siyasi röportajlarını hep ulusalcılardan seçiyorsun’’ Evet ama sor bir niye öyle diye. Sormazsa beni köşeye sıkıştırmış olur. Sorarsa öyle olmadığını görür. Çünkü her eğilimden insana teklif götürüyorum, ulusalcılar kabul ediyor…. Bütün mesele bu kadar basit.
Toparlarsam, biz toplum olarak birbirimizi böyle mesnetsiz yargılamaya, üzerlerimizde ceza vermeye devam edersek, gün gelip bu dengeler değiştiğinde, ötekilerde aynı şeyleri bize yapacak. Ve biz huzur bulamayacağız. Karalamak çok basit, ne kadarı doğru ne kadarı yanlış pek çok haber çıkıyor medya da bakın geçenlerde; Fetullah Gülen’ in malikanesi diye bir haber çıktı Reuters tarafından servis edilmiş bir haberdi az kalsın büyüklüğü karşısında kalp spazmı geçiriyordum. Ama yine de temkinli yaklaştım konuya hemen inanmadım.
Sonrasında Cemaatten açıklama yaptılar; burası bir eğitim merkezi, hoca sadece bir odasında kalıyor diye….
Fetullah Gülen’ i beğenmiyor, çok tehlikeli olduğunu düşünüyor ya da tam tersi çok seviyor ve muhterem bir insan olduğunu düşünüyor olabiliriz. Gerçek bir tane, elmalarla armutları karıştırmamak ve iftira atmaktan şiddetle kaçınmak gerekir. Beğenmemek ayrı, beğenmediğin için haksız yere karalamak ayrı. Bu ayırımı yapabilmek lazım. Bilemem anlatabildim mi?