Her şey raiting için.
Türkiye’ de gündemde olmak ve gündemde kalmak aslında zor. Saçma sapan ve eksik olursanız da gayet kolay.
Mesela bu gün Saba’ nın bir demecini okuyorum diyor ki; ben buralara kolay gelmedim, herkes arkadan kuyu kazıyor, sonra karşıma gelince aptalı oynuyor.
Kimin için söylediğini bilmiyorum . Doğru söylemiş, katılıyorum ama bir noktayı da kaçırıyor bu arada o da; Nuri Çolakoğlu’ nun yeğeni olması mevzuunu.
Saba’ nın NTV’ de haber okuduğu sıralarda, Nuri Çolakoğlu’ da NTV’ nin başındaydı. Diyeceksiniz ki, sadece nüfuzlu bir akraba kalıcı olmaya yetmez.
Haklısınız bende öyle düşünüyorum. Kaldı ki, Saba’ yı kişisel olarak çok samimi, hoş, pozitif enerjili buluyorum. Kahkahasını over dozdan, biraz aşağı indirse bence mükemmel olacak. İngilizcesi çok iyi v.s, bence pek çok spikerden daha donanımlı ve iyi.
Sözüm Saba’ ya değil. Genel olarak, medyada kuvvetli bir akrabanın olması, tüm meslek hayatı boyunca insana büyük avantaj sağlar.
Bakınız diğer şanslı isim de mesela Şule Zeybek.
O da çok başarılı bir isim ama Aydın Doğan’ ın yeğeni ve yıllardır, KanalD’ de öğle haberlerini sunuyor.
Geçmişte izlediğimiz pek çok başarılı isim, şu anda ekranlarda maalesef yok. Neden? Bir kısmı başarılı değildi, bir kısmı hırslı değildi, bir kısmı ilişkilerini iyi idare edemedi. Neyse artık.
Hatta geçenlerde, sanıyorum bir televizyon programında yılların deneyimli ismi Güler Kazmacı, ben anahaber sunmak istiyorum, o eski isim diye bana sundurmuyorlar demiş. Anahaber sunmak için genç olmaya gerek yok ki. Güler Kazmacı bu işi çok iyi yapar. Bir de ekrandaki erkek anchorlara rakip olur.
Altını çizmek istediğim konu; medya da , belli ilişkiler sebebiyle ‘birilerine’ diğerlerine göre daha fazla kredi sağlanıyor.
Uzağa gitmeyin, Habertürk kadınlarında, İclal Aydın, Sevim Gözay ve Özge Uzun’ un programları ‘raiting’ sebebiyle yayından kaldırıldı. Programlar ve sunucular, iyidir, kötüdür değerlendirmesi yapmıyorum.
Çünkü öyle bir zaman olmadı. Tutmadı bana inandırıcı gelmedi. Bazı insanların programları tutmasa da, onların raitingine bakılmadan fırsatlar sunuluyor, bazıları da en basit haliyle, raitinge bağlanıp ekrandan kaldırılıyor. 2- 3 seferde bir programın tutup tutmadığı anlaşılır mı?
Diziler keza aynı yöntemde gidiyor. Nefes diye Naz Elmas’ ın oynadığı çok hoş ve büyük bütçe ayrılmış bir dizi vardı. O da yayından kalkmış.
Ama , ‘Bez bebek’ isimli çocuk dizisi, her Fox Tv’ de her halde 300. bölümüyle falan yayınlanmaya devam ediyor.
Bu işlerdeki başarının hangi kriterlere dayandığını ben anlamış değilim.
Dört büyük kanal her zaman her yerden izlendiği ve yıllardır devam ettiği için insanlarda alışkanlık yaratıyor, dolayısıyla ne koysanız izleniyor.
Mesela insanlar reality şovlardan nefret ediyor ama herkes izliyor. Reklamlar dakikalarca sürüyor, herkes reklam başladı mı zap yapıyor ama hala uzun periyotlarda reklamlar yayınlanıyor. Yani büyük kanallar neyi izlememize karar veriyorsa, onu izliyoruz.
Bir çok izlendiği söylenen programda, oyuncu kastlarıyla anlaşılıp stüdyoya konuk getirildiği, işte konuklara başka kanallara çıkmaması için para verildiği konuşuluyor.
Ayrıca bu sunucular, burunları bir karşı havada, oraya gelen konukları azarlayan bir tavır içinde oluyor. Ama bu programlar güya çok beğeniliyor, çok izleniliyor. Ben bir kere, oraya gelen seyirciye azarlar gibi konuşulmasını çok itici görüyorum. Hem programa çıkartacaksın, hem adam ya da kadını azarlayıp seyirciye oynayacaksın, hoş değil.
Bir de programın raitingi için, bu tavırlar danışıklı dövüş mü yapılıyor onu bile bilemiyorum.
Uzun lafın kısası..
Yani öyle sadece kuru kuru başarılı olmakla ne size program sunduruyorlar, ne haber, ne de başka bir şey. Onlar buz dağının görünen kısmı, asıl nedeni için, dağın altına bakmak lazım…