Her Açıdan a başka bir açıdan baktım.
Gündeme bakıyorum, gazetecilere dönüyorum, halktan gelen yorumlara bakıyorum. Canım bir şey yazmak istemiyor.
Biraz bu yavan muhabbetlerden uzaklaşayım, güzel konulardan sanattan, müzikten, estetikten bahsedeyim yazılarıma espri katayım diyorum.
O da umarsızca bir şeylerden kaçmak, görmezden gelmek gibi geliyor vaz geçiyorum. Ama bir şey oluyor ve ben yine çenemi tutamıyorum.
Benim içinde olmadığım, hiçbir zaman kendimi layık görmediğim, beğenmediğim medyanın içindeki bazı insanlara bakıyorum.
Söz tabii ki işini doğru düzgün yapan insanların meclisinden dışarı.
Bunlarla ilgili yazmayı konuşmayı, abesle iştigal görüp vaz geçiyorum.
Mesela annem, görmüş geçirmiş bir kadın olduğundan , tabii ki yıllardır gazetecilerin uğradıkları saldırıları, hakaretleri görüyor ve benim yaptığım şu mütevazı işten bile rahatsız oluyor. Yazı yazmamı istemiyor. Yazarsam da, böyle politik, ( aslında apolitik) yuvarlak laflar, havadan sudan sabun köpüğü gibi yazılar yazmamı istiyor.
Kızım yeteneğin var imkanın var, git resim yap, arkadaşlarınla buluş, sohbet et, vaktini daha güzel, daha anlamlı şeylere ayır diyor.
Yok ben illa ki fikir insanıyım ya. Kendimce yanlış gördüğüm şeyleri ifade edeceğim, altını çizeceğim.
Niye böyle sinirlendiğime gelince; belki sizler de internette görmüşsünüzdür, ‘Her Açıdan’ isimli, benimde Pazar günleri izlemeye çalıştığım programın, Burhan Kuzu ile diyalogu yüzünden eleştirilmesine kızdım.
Çünkü, Ruhat Mengi’ yi şahsen tanımasam , fikirlerine her zaman katılmasam da, kadın gazeteci figürü olarak çok beğeniyorum.
Maalesef , medyamızda, böyle aklı başında kadın gazeteci, televizyoncu ve belli bir kültürel birikimi olan o kadar az insan var ki.
Bu insanları yıpratmaya ne gerek var ki? Yok ‘ taraflıymış ’, yok
‘ne oldum delisiymiş.’
Ne alıp veremediğiniz var ki? Ayrıca bir laf vardır.
Dinime küfreden Müslüman olsa diye…
Bu laf işte tam bu model gazeteciler için söylenmiş gibi…
Yani hem kendileri her türlü çıkarları için, ona buna yaranmak adına haberler yaparlar, işlerine gelmeyen, çıkarı olmayan insanlara, onların tabiriyle özür dileyerek ‘çakma’
haberler dizerler.
Bir de onun üstüne gazetecilik dersleri verirler.
Traji komik bir durum anlayacağınız.
Herkesin taraf olma hakkı vardır.
Objektif olmak ayrı, taraf olmak ayrı.
Bu gün gazeteci de olsanız, haberci de olsanız taraflı olduğunuz haberler vardır. Tamamen tarafsız olmanız gereken haberler.
Çeşitlilik demokratik olmanın birinci şartıdır.
Sizinle aynı fikirde değil diye, ya da geçmişten gelen bir alıp verememezliğiniz var diye, birini yermek olmaz, sahip olduğu değerleri de görmeniz lazım.
Başka bir açıdan demek ki, bu yerdiğiniz insandan, gücünden korkuyorsunuz ki, onu yererek kendinize pay çıkartmak istiyorsunuz anlamına gelir.
Gazetecilik mesleği böyle insanlar yüzünden saygınlığını, tarafsızlığını yitiriyor bence.
Herkes de esasında kimin ne olduğunu çok iyi biliyor aslında ama adeta bir ortaoyunu oynanıyor.
Bakalım daha ne kadar sürecek bu küçük insanların, küçük oyunları.
Hadi hayırlısı….
Gazetecisi böyle olursa, bu ülkenin siyasetçisi nasıl olacak?
O da artık ayrı bir konu.
Böyle başa, böyle… diyeyim gerisini siz tamamlayın…