Helikopter kazası
BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu'nun da içinde olduğu helikopterin enkazının bulunduğu "Döngel Köyü yakınlarındaki Keş Dağı mevkinin" kazanın olduğu gün saat 16.22'de Avea ve Turkcell aracılığıyla Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) tarafından tespit edilen sinyalin geldiği bölgenin içerisinde olduğu bildirildi.
AA muhabirinin BTK yetkililerinden edindiği bilgiye göre, kazanın meydana gelmesinden çok kısa bir süre sonra kurumdan cep telefonları aracılığıyla sinyal tespiti yapması istendi.
Bunun üzerine helikopterde bulunan Avea ve Turkcell GSM operatörlerini kullanan 3 ayrı cep telefonundan sinyal alındı, sinyalin alındığı bölge Göksun'da 30 kilometre uzunluğunda 1 kilometre genişliğinde bir alan olarak tespit edildi.
Yetkililer, bu sinyalin alındığı bölgenin, helikopter enkazının bulunduğu belirtilen "Döngel Köyü yakınlarındaki Keş Dağı mevkini" de içine aldığını kaydetti.
Bakın patronlardünyası isimli internet sitesi kaynaklı haberde böyle de bir bilgi var. Yani insan Çarşamba günü olmuş, kazaya nasıl oluyor da Cuma günü ulaşılıyor diye düşünüyor ve şaşırıyor. Toplamda 3000 kişinin AKUT da dahil olmak üzere arama çalışmalarına katıldığını biliyoruz. Peki nasıl oluyor da, enkaza ancak bu gün ulaşılıyor? Belki hemen kazanın ardından, cep telefonu sinyalleriyle bir an önce ulaşılsaydı, kazazedeler hayatta kalabilir miydi? Ya da ne bileyim, uzaydan çekilen uydu görüntülerine Google earth vasıtasıyla da ulaşabiliyor ve neredeyse evinizin içini bile görebiliyorsunuz. Oralardan da mı bakılamadı ? Helikopterin düştüğü yer de Atlas Okyanusu değil yani. Her neyse insan çok üzülüyor ve kime neye kızacağını bilmiyor sevgili okurlar. Zaten helikopterin uçuşunda, tek motorlu olmasında, tek pilotlu olmasında bir sürü yanlış iş var.
Uçuş izni madem hava şartları bu kadar kötüyken niye veriliyor? Niye, niye, niye?
Gerçekten yazık bu insanlara, BBP Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu" na, İHA muhabirine, diğer yanlarında bulunan insanlara, geride kalan ailelerine hepsine çok yazık. Allah geride kalanlara sabırlar versin, dayanma gücü versin. Kolay değil, boşuna dememişler ateş düştüğü yeri yakar diye. Biz bu kadar üzüntü duyarsak, ölenlerin, yakınlarının üzüntüsünü düşünmek bile istemiyorum.
Artık bizim insanlarımızda bence daha iyi şartlarda yaşamayı hak ediyor. Bu helikopter kazası aslında bizim , beklenmeyen durumlarda nasıl sınıfta kaldığımızı gösteriyor. Her ne kadar 3000 kişi arayan da olsa, demek ki nafile , bir yerlerde bir eksiğimiz var . Çünkü sonuç itibariyle insanlar kurtarılamıyor.
Uzağa gitmeyin trafikte bile, şehir içinde bir çok kaza atlatıyoruz. Ben mesela yolun ortasında, ağır giden hemcinslerimden çok rahatsızım mesela. Yolun ortasında aniden duranlar mı ararsınız, telefonuyla konuşup ağır ağır gidenler mi? Herkes ehliyet alıyor araba kullanıyor, yollar arabadan , saygısız, kompleksli insanlardan geçilmiyor. Akıllarınca ağır gidiyorlar ama yolun ortasından ve gelişigüzel..
Ya da aniden her yerden fırlayan motosikletli kuryeler, taksiciler, minibüsler, otobüsler hepsi trafiği sıkıştırıyor, kuralsız bir keşmekeş hakim. Anayollar tıkalı, arka yollardan gideyim diyorsun, oralarda da çukura düşmekten, sarsılmaktan arabalarda sağlam yer kalmıyor. Bu bahsettiğim yollarda öyle taşlı tarla falan değil, Tarabya- Nişantaşı- Ulus hattı. Pek çok yol akşam saatlerinde olsun, öğlen saatlerinde olsun o kadar sıkışık ki, insanlar arabada fenalık geçirse, bayılsa, ambulans gelmesine falan imkan yok. Bırakın dağları, şehir içinde bile güvende değiliz.
Meydanlarda atışmak edebi konuşmak tabii bir marifet ama bir de ülkenin gerçekleri var ki, siz onları kapatmaya çalıştıkça onlar kendiliğinden ortaya çıkıveriyor. Kriz ülkeyi teğet geçiyor mu bilmiyorum ama can güvenliğimizin bu şartlarda teğet geçtiği aşikar
.