Hayat bayram olsa!..

Güncelleme:

Bir bayram dönemini daha yaşamaktayız.

Ortalama bir insan ömrü, bilincinde olduğu, yaklaşık altmış bayram yaşayabilir.

Her biri birbirinden özel, anlamlı, değerli olmalıdır.

Ne ki içinde bulunduğumuz koşullar buna pek olanak sağlamıyor.

Türkiye, ekonomik ve sosyal açıdan siyah ile beyaz tezatlığında;

20. yüzyıl ile 21. yüzyıl zaman aralığında yaşıyor.

Ulaştırma başta alt yapı yatırımlarında kaydedilen ‘gelişme, gelir dağılımında yansımıyor.

Çoğu aile, anayasal bir hak olan tatil döneminde bütçeleriyle sınırlı…

Kur sarkacı faiz kıskacıyla yabancılar için borsada açılan iştah, iş, yatırıma gelince kapanıyor.

Emeklilikten sonra ekmek garantisi yok. Çalışırken “ikinci iş” zorlaması var.

Kayıt dışılık halen başka bir kara-delik. İkincil iş piyasası kalıcı bir vakıa!

Türkiye doğudan bakılınca “gelişmiş”, Batı’dan gözlemlendiğinde “gelişme yolunda”.

Fakat asıl-olan nasıl yaşandığı? İstatistiklerden çok, insanların yaşamları konuşmalı!

İnsani Gelişmişlik Endeksi, Milli Gelir serisinden daha teorik bir veri değil.

AVM’lerde zaman tüketen insanları, tiyatroya, sinemaya çekebilmek, kitapla donatabilmek..

Yatırımları çoğaltmak; girişimi çeşitlendirmek; rekabet avantajından istifade etmek…

Ve dahası gerek:

Limanlarımıza koşut deniz ticaretinden aldığımız payı artırmak…

Serbest Bölgeyi, Organize Sanayi Bölgesini, en etkili şekilde değerlendirmek…

O arada vergide, elektrikte, gazda; kayıp-kaçağı en aza indirmek…

Sağlık ve eğitim alanında sosyal devleti tam anlamıyla ihya etmek…

Yaşamı, bölünmez bütünlüğü ile düşünebilmek…

Kulun kula kul olmadığı bir düzeni kurmak!

İşsizlikle mücadeleyi çok ama çok daha fazla önemsemek;

Sendika ile işvereni, üniversite ile sanayiyi, araştırmacılarla devleti daha barışık kılmak…

“Bütün bunların bayramla ne ilgisi var?” denilebilir.

Ben de o zaman: hayat bayram olsa diye yazdım! derim…

Mutlu bayramlar.

Diğer Yazıları
Hedefi 12'den vurmak!
Sömürü ve savaş
Ordumuz kadar ekonomimizi de güçlendirmeliyiz…
Trump neden kazandı?