Hava limanları ülkenin aynasıdır

Güncelleme:

Şöyle birkaç günlüğüne Türkiye’ye uğradım. Biraz Ankara, çoğunlukla İstanbul...

Yeni Havalimanı için çok söz söylendi, sosyal medyanın favori konularından birisi oldu.

Özellikle sol ve AK Parti karşıtı vatandaşlar, sosyal medya üzerinden uzun bir süre menfi paylaşımlar yaptı.

O süreçte 'havalimanı fetişizmi' deyimini bile kullandım.

Türkiye’ye giriş-çıkışta İstanbul Havalimanı'nı 2'nci defa kullanıyorum.

4 ay öncesine göre biraz daha yerine oturmuş gördüm. Hala eksiklikler olsa da, genelde operasyon düzenli çalışıyor.

Aşırı büyüklükten dolayı mesafeler farklı.

Ancak dünyayı sürekli gezen birisi olarak rahatlıkla söyleyebilirim ki, başka ülkelerin havalimanlarında da çok daha fazla yürümüşlüğüm ve koşmuşluğum var.

Sonuçta İstanbul Havalimanı bir ‘hub’ olma yolunda...

İstanbul-Washington uçağında gidiş-dönüşte gözlediğim yolcu profili; ‘hub’ fonksiyonunu teyit etmekte.

Bu arada Esenboğa Havalimanı'nı yapıp işletenleri de tebrik ederim.

Bir Köln-Bonn ölçeğinde ki çok daha temiz, çok daha fonksiyonel...

Türkiye'nin başkentine yakışır bir terminal kompleksi olmuş Esenboğa Havalimanı.

Bir de özel bir bilgi paylaşayım: Türk Hava Yolları (THY) dış hatlarda müthiş kar ediyor. Ne var ki aynı THY, iç hatlardaki fiyat kontrolü nedeniyle kar edemiyor.

İSTANBUL GÖZLEMLERİM

Trafik her zamanki gibi keşmekeş.

Sürücülerin yayalara ve diğer sürücülere kesinlikle saygısı yok.

AVM’ler dolu, lüks alış-veriş trafiği yoğun.

Restaurantlarda boş masa yok.

Suriyeliler dışında Arap turistler iyi para harcıyor; ekonomik katkı sağlıyor.

Ne yalan söyleyeyim, dışarıdan bakan "ekonomik kriz" falan göremez.

ANKARA GÖZLEMLERİM

Ankara’nın ulaşım açısından karayolları düzeni müthiş düzgün. Yollar Avrupa standardında...

Belediye hizmetleri açısından herhangi bir eksiklik göremedim.

Fakat eski Ankara’da yollar çok dar ve belli bir sıkışıklık var.

Birçok semtin yeniden kentsel dönüşümden geçmesi, yolların genişletilmesi gerek.

Ankara’nın yeni yapılanmalarından Tepe Prime'e gittim. Sanırsınız Amerika...

Cuma öğlen yemeğinde tüm restoran, barlar ve publar dolu. Bira içen de var ayran içen de...

Tepe Prime’nin yanında görkemli bir yapı dikkatimi çekti.

Sordum; Milli Güvenlik Genel Sekreterliği yerleşkesiymiş.

Türkiye'nin oturduğu mahalle itibarıyla Milli Güvenlik elzem.

Bildiğim kadarıyla, Cumhurbaşkanlığı, TSK, Savunma Bakanlığı, Dış İşleri Bakanlığı ve sair hepsi bu kuruma üye. Toplantı yeri için herhangi başka bir kurum seçilebilirdi.

Bugünkü dijital teknolojide dosyaların saklanması için de fazla bir alana gerek yok.

Ama bürokrasinin doğasıdır. Büyüme bürokrasinin oksijenidir. Ne kadar büyürsen ortadan kaldırman da o kadar zor olur.

Birkaç saat sonra eski Ankara’da alçak gönüllü/mütevazı bir bina gördüm.

Kapısında Türk Bayrağı asılıydı; Türkiye Bilimler Akademisi (TBA).

Allah sizi inandırsın, TBA, Milli Güvenlik Kompleksi'nin bahçesine anca müştemilat olur.

Şu anda dünyada demlenen yeni ekonomik sistemler var.

Serbest piyasa ekonomisi ve bildiğimiz kapitalizm ciddi bir dönüşüm geçirecek.

Ortaya nasıl bir ekonomik sistem çıkacağı yönünde kesin bir öngörü yok. İnşaat halen devam ediyor.

Fakat bir öngörü unsuru var ki, kesinliğine dair bahse girebilirim.

Yeni sistem ne olursa olsun, 'kamu kaynaklarının verimli kullanımı' baş faktör olacak.

Yukarıda verdiğim örnek sembolik anlamda önemli.

Türkiye olarak bu değişime gardımızı almamız ve teyakkuz halinde olmamız gerekiyor.

Ezcümle, büyüklerimize birbirinden önemli ve stratejik görevler düşüyor.

Engin Civan

Diğer Yazıları
Ne Seçimdi Ama…
Paris Olimpiyatları ve Tarihi Anılar