Hani sigara yasağı vardı?
Baharın gelmesiyle birlikte, artık daha bir pozitif enerji doluyor, biraz daha enerjik oluyoruz. Hoş benim için gezme dendi mi, yaz, kış fark etmez. Hemen beş dakika da hazır olurum. Buradaki ölçüm, eve döndüğümde, yorgunluktan yatağın yanından geçerken, kendiliğimden düşmem ve uyuyup kalmamdır. Tabii hal böyle olunca, gönlümce gezebildiğimi iddia edemem. Benim bu hiperaktif yaklaşımıma uygun çok fazla arkadaşım da yok doğal olarak. Belki 1 kişi falan olabilir.
Her neyse, hafta sonunda arkadaşlarla bir bar gezmesi yapalım dedik.
Ben kendi kalitem konusunda hiç kompleksli olmadığım için, her yerde kendime göre bir eğlence bulurum. Yani yüksek müzik sesi olmayan romantik ortamlı akşam yemeklerini çok sevdiğim gibi. Yüksek müzikli klüpler de yemek sonrası bana uyar.
Yalnız, bar diye tabir edilen, canlı müzik yapılan yerlerden oldum olası hoşlanmıyorum.
Hani orada da, insanları izliyorum, nasıl dans ediyor, ne yapıyor zaten yarım saati geçmiyor ki kendimi dışarı atıyorum.
Geçtiğimiz hafta sonu da, Bakırköy’ de bir yere gidelim dedik.
Mekanı arıyoruz, adres soracağız, telefonu yok.
Yine şüphelenmiyoruz. Bir de illa ki gideceğiz, ben tutturmuşum bir kere, kaçış yok.
Neyse yerini buluyoruz, Regata’ nın karşısında. Zaten Regata kapanmış, bu irili ufaklı barlar caddenin karşısına taşınmış.
Biraz sonra arkadaşlarımız da geliyor.
Kapıda otopark görevlisiyle sohbet ediyoruz.
Diyor ki; Artık eğlence hayatı eskisi gibi değil.
Yaa vah vah diyoruz. Biz de her gece vur patlasın, çal oynasın hep gece hayatının içindeyiz ya, dertleniyoruz.
Neyse içeri geçiyoruz.
Bilindik normal bir apartman dairesi, garsonlar koşturuyor, en ön masayı bize veriyor.
Mekanın tamamı bizim salondan küçük çünkü normal bir apartman dairesi.
Sahne de güzel sesli bir hanım, arkasında elektronik aletlerle, iki kişiden 20 kişilik orkestra sesi çıkıyor. Bilgisayardan, hangi şarkıyı söyleyeceklerini ayarlıyorlar. Sesi sonuna kadar açmışlar, bangır bangır bağırıyor. Neyse diyorum pozitif olayım, hem ben tutturdum, buraya geleceğiz diye, hem de 40 yılda bir gece gezmesine çıkmışız.
Biraz sonra da, buraya gelmemize sebep olan sanatçı sahne alacak onu bekliyoruz, bir amacımız var sonuçta.
Bu sanatçı da saat 12 de çıkması gerekirken, 1 saat geç çıkıyor mu? Bizim kafalar, sesten, gürültüden bir dünya oluyor mu? Bir de benim hiç dayanamadığım sigaralar fosur fosur içiliyor mu? Yani müziğin kalitesi, ortam v.s hiçbir şey beni sigara kadar rahatsız etmiyor. Duman kokusunu duyunca, direk burnum tıkanıyor ve nefes alamıyorum. Bünyem dumanı kabul etmiyor.
Nasıl sigara yasağı bu diye söyleniyorum içimden. Demek ki, denetimler sıkı yapılmıyor.
Yani gece dışarı çıktık diye sigara dumanını çekmek zorundamıyız. Bumudur eğlence hayatı? Hadi diyelim, sigara içirdiniz, olmaz ya, ona göre havalandırmayı çalıştırsanıza. Dokuz tane aynı anda çalışıyormuş güya. O zaman, daha da arttırın, yetmiyorsa eğer demek ki başka şeyler yapmak lazım. Cam açın, kapı açın.
Sonuç itibariyle, gezmek, eğlenmek insana iyi gelir ama tabii bazı şartları var. Müzik dinliyorsan, onun belli bir düzeyi var. Sahne yapmışsan, onun belli bir kalitesi ve normu var. Fakat şunu da anladım ki, biz de ne yaparsan yap, her kör satıcının bir alıcısı var. Ama benim açımdan, ‘filanca sanatçı burada çıkıyormuş koş oraya,’ artık böyle bilmediğim yerlere gitme faslı kapandı. Eğlenmek çok güzel, yeni yerler görmek, aynı şeyleri tekrarlamamak ama onun da bir ölçüsü olmalı ne çıkarsa bahtına mantığı bizim için güncelliğini yitirmiş.