Gazetecilik, gazeteciler yüzünden yoğun bakımda
Doğan grubunun iktidar yanlısı bir sermayenin eline geçmiş olmasından sonra basın özgürlüğü, medyanın geleceği derken geçtiğimiz iki hafta Türk basın dünyası sıkça tartışıldı.
Ama yine de genel olarak bu tartışmalar tek kutupta toplanan basının içindeki muhalif seslerin kesilmesine yönelik kaygılardı.
Hiç de yabana atılır değil bu kaygılar. Fakat en az bu kadar büyük bir mesele daha var ki; sürekli öteleniyor.
Türkiye'de yazılı medya kendi geleceği konusunda bazı kararlar vermeli ve gelecek planlarını belirlemeli.
Hani eskiden olurdu ya; beş yıllık plan, on yıllık plan vb.
Bana kalırsa bugün gazetecler ve bu devasa yapıları yönetenler ne kendi gelecekleri ne de yönettiği mürekkep kokan binaların geleceklerini ön göremiyorlar. Aslında ben çok kafayı taktıklarını bile düşünmüyorum.
siyasilere göbekten bağlanıp, gözlerinin içine bakınca özgür olamıyorsunuz tabi ki!
Buna rağmen Türkiye'de günlük yayınlanan 40 civarı ulusal gazete var ve bu gazetelerin günlük tirajı en çok 350 bin…. En az satan gazetenin ortalama tirajı 5 bin civarında.
Dolayısıyla bunların hepsinin kendine has masrafları ve giderleri de var.
Kimisi muhabirlerine düzgün para veremiyorken, vitrindeki köşe yazarlarına ciddiye alınacak rakamlar harcıyorlar.
Peki bu normal mi?
Bence değil. Bu sıkıntılar patronu terletiyorken, bazı gazetelerde tuzu kuru köşe adamları gazeteciliğin geleceğine yorum yapıp öleceği günü hesaplıyorlar.
Bunu basılı gazetede köşe yazarken yapıyorlar üstelik.
Peki gazetecilik ölürse, günümüzde kaç gazeteci bu işten para kazanmaya devam edebilir?
Günümüzde bir çok köşe yazarı sadece blog yazarken, internet sitelerinde çay parası bile kazanmadan düşünce üretirken, günün gelişen değerlerine ayak uyduruğu için köşesini kaybetmeyen bazı köşe sahiplerinin geleneksel gazetelerde köşe yazmaya devam etmesi ama buna rağmen geleneksel gazeteler bitecek diye ahkam kesmesi çok düşündürücü.
Hatta çok basit bir kahramanlık girişimi olarak görmek mümkündür. Gün doldurma, cep boşaltma operasyonu.
Evet geleneksel gazetecilik ölecek ama ölüm gazetecilik değil de yalakalık peşinde koşanlardan dolayı olacak.
Yıllardır çeşitli ortamlarda yazıyorum, söylüyorum.
Hatta birçok genel yayın yönetmenine e-posta aracılığı ile de yazdım, cesaret edemediler.
Madem internette bu kadar önem veriliyor, köşe yazarlarının okunma sayıları neden açık değil.
Görelim bakalım hangi köşe yazarı günlük kaç kere okunuyor!
Herkes görecektir ki; egosundan uçan kuşlara çarpan çoğu kalemci aslında koca bir balon.
Ünlü ve büyük yazar efsanesi yıkılı belki ama geleneksel gazete de İnternet de biraz nefes alır.
Diğer önerim daha can acıtıcı.
Geleneksel medyayı küçümseyen, basılı gazetelerin sayılı ömrü kaldı diyen köşe kalemcisi tarafını seçsin.
Yani basılı gazeteler köşe yazarlarına seçenek sunsun.
Yazıları ya sadece basılı gazetede yayınlansın, ya da sadece gazetenin İnternet ortamında.
Vatandaş, sevdiği yazarı nereden takip edeceğini bilir ve gereksiz yer kalabalığı ortadan kalkar.
Basılı gazeteyi tercih eden köşe yazarının yazısı yine de iki gün sonra İnternet ortamına aktarılır.
Bunu yapabilecek kaç gazete, bu radikal seçimi yapacak kaç gazete i tanıyorsunuz?
Sıradan vatandaş neden fosilleşmiş yazar için gazete alsın?
Evet, hiç bir şekilde gece basılan bir gazetenin az önce yaşanan bir olayı haber yapması beklenemez.
Burada internet devreye giriyor ve anı yakalıyor.
Yani uzun vadede iletişim kaynakları arasında basılı gazete belki olmayacak,
ama bu sadece Türkiye ile ilgili bir problem değil.
Bu dert, bu işle geçinenlerin başını ağrıtacak en çok.
Bugün sağ kesime hitap eden haber7.com, ensonhaber.com gibi internet siteleri sağ kesimdeki, havuzdan beslenmesine rağmen satışı başarılamayan çoğu gazeteden çok daha fazla tıklanıyor.
Bunun sorumlusu olarak halk okumuyor demek, en hafif ifadeyle topu taca atmak ve gerçeğin üstünü örtmektir.
Diğer taraftan liberal çizgide yayın yapan diken, t24 gibi siteler ve sol değerler ve fikirlerle öne çıkan, odatv, artigercek, gazeteduvar gibi haber siteleri de yine aynı şekilde sol denilen gazetelerden fazla tıklanıyor.
Sadece habercilik yapan, tarafsız kalmaya özen gösteren haber3, Dördüncü kuvvet medya, objektifhaber, f5haber gibi siteleri her iki kutba da özellikle koymadım.
Demek ki insanlara düzgün içerik üretebilirsen insanlar okuyor.
Problem ne şekilde üretileceği.
Gazetelerin kendilerine çeki düzen vermemeleri halinde değişim kaçınılmaz.
Ben gazete patronlarına da şaşırıyorum.
Belki gazete ve gazetecilik üzerinden diğer sektörlerdeki işlerinin "yürütüyor" olabilirler ama insan bir hesap kitap yapar, gelir-giderlere bakar.
Bilançoları inceler.
Arkadaş gazeteler zarar ediyorlarsa yönetici olarak koyduğun insanlar görevlerini yapamıyorlardır.
Bu kadar net…
Bu iş için para harcayan ve gazete künyesinde patron görünen herkesin; gazete içinde yeni fikir üretemeyen, gazetecilik adına başarıya ulaşamayan, etkili manşet çıkartamayan ve kısacası satışa etki yapamayan herkesin görevini yapmasını sağlaması gerekmiyor mu?
70 milyonun üstünde olmakla övünen bir ülkede en çok satan gazetenin 300-350 bin bandında olmasını nasıl izah edebiliyorlar merak ediyorum!
Topu internetin gücüne atmak kolay.. Peki neden interneti rakip olarak görmüyorsun?
Burada interneti abonelik sistemine bağlamaktan bahsetmiyorum, bu eski ve bence işlemeyecek bir sistem. Cumhuriyet bunu yıllarca yaptı ama önceliği açık içeriğe verdi mecburen.
Yeni fikirler üretmek lazım cancağzım.
Yeni fikirler üretemeyenler bir kenara çekilsin.
Fikir üretebilecekler için yardımımız dokunsun.
KONUYLA İLGİLİ ESKİ YAZILAR
Gazeteci katiline gazeteci ilgisi
Gazeteciliği samimiyet kurtarabilir
Gazetecilik Yiğit Bulut ile mi öldü?