Felaketin bilançosu: Muhtemelen 70 bin can kaybı, 70 milyar dolar zarar, yükselen gerginlik
Maraş merkezli büyük depremin bilançosu ağır.
Muhtemelen 70 bin veya daha fazla can kaybı. Yaşamını yitirenler için bir kez daha rahmet diliyorum.
Ekonomik zarar en az 70 milyar dolar. Ekonomi kötüydü, şimdi daha kötüye gidecek.
Kaç milyon insan evsiz kaldı henüz tahmin dahi edemiyoruz.
Ülkede kutuplaşma ve gerginlik aşırı yüksekti. Şimdi tırmanışa geçti.
Bu işin içinden nasıl çıkabiliriz?
* * *
Bu yazı kaleme alındığı sırada resmi açıklamaya göre can kaybı yaklaşık 32 bin idi ve artmaya devam ediyordu.
Ama binlerce enkazın altında kalan insanların sayısı belli değil. Kesin kayıp sayısını hiçbir zaman tam bilemeyeceğiz.
Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’un açıklamasına göre depremde, her birinde ortalama 5 civarında bağımsız birim (daire) bulunan 25 bin bina yıkıldı veya ağır hasarlı. Düşük varsayımla her binada 3 kişinin yaşamını yitirdiğini kabul etsek, ölenlerin sayısı 75 bin.
Afet bölgesinde incelemeler yapan BM yardım şefi Martin Griffiths, resmi belirlemelere göre ölü sayısının 25 bin olarak açıklandığı saatlerde K. Maraş’ta yaptığı açıklamada, nihai can kaybının iki mislinden fazla yükselmesini beklediğini söyledi.
BM yetkililerinin genellikle ihtiyatlı konuştuğunu kaydedelim.
Görünen o ki can kaybı en az 70 bin, muhtemelen daha fazla olacak.
Deprem sonrasında ilk 72 saat, enkaz altında kalanların kurtarılması açısında “altın saatler” diye bilinir.
Altın saatler sırasında zayıf varlık gösteren ve kurtarma performansı yetersiz kalan sorumlu kurum AFAD sınıfta kaldı.
Her şeyden önce, eşine az rastlanır şiddette ve çok geniş alana yayılan bir afette AFAD’ın tek başına yükün altından kalkması mümkün değildir ve çok sayıda kurumla eşgüdüm içinde olması gerekir.
Eşgüdüm; başta imkanları geniş büyük şehirler olmak üzere belediyeler, valilikler, değişik bakanlıklar, askeri birlikler, sivil toplum kuruluşları, madenciler, ekipman sahibi şirketler, başka ülkelerden gelen ekipler, kurtarma çalışmalarına katılmak isteyen gönüllüler gibi çok sayıda unsuru kapsamalıdır.
Katkı yapmak isteyen hiç kimse dışlanmamalı.
Böylesine kapsamlı ve karmaşık eşgüdümün derhal yürürlüğe koyabilmek için, elde çok iyi ve ayrıntılı hazırlanmış, tatbikatları yapılmış acil uygulama planlarının hazır olması gerekir.
AFAD gerekli eşgüdümü başaramadı ve elinde böylesine büyük felaket için elverişli uygulama planı olmadığı görüldü.
Bazı kurumları ancak gecikerek devreye alabildi, altın saatlerin çoğunu boşa harcadı.
İktidar partisine mensup olmayan belediyelerin ve sivil toplum kuruluşlarının katkılarına açıkça hoş bakmadı, engeller çıkardı veya katkılarını ancak gönülsüz kabul etti.
AFAD üst düzey yöneticilerinin mesleki biyografileri, sadece birinin değil çoğunun afet yönetimi tecrübesine sahip olmadan o göreve geldiğini gösteriyor. Belli ki başlıca ölçüt “bizim adamımız” olmaları.
Ekonomik zarar
Can kaybı gibi ekonomik zararı da tam olarak hesaplamak henüz zor. Ama bazı tahminler yapabiliriz.
Deprem bölgesinde yer alan 10 ilin yüz ölçümü 99 bin km2 (ileri sürüldüğü gibi Almanya kadar değil, Almanya’nın üçte birinden daha az).
Nüfus, 14,5 milyon (Türkiye’nin %17’si).
GSYH, 90 milyar dolar (Türkiye’nin %11’i).
1999 Marmara depremi 7,4 şiddetindeydi ve bölgedeki hanelerin (konut ve işyerleri) %19’u hasar görmüştü. Hasarlı hane sayısı 365 bin idi.
K.Maraş depremi dört kat daha şiddetli gerçekleşti (7.8).
K.Maraş deprem bölgesinde hane sayısı yaklaşık 3,6 milyon.
Hanelerin üçte birinde hasara uğradı kabulü ile, hasarlı hane sayısı: 1.200.000
Tamamen yıkılan veya ağır, orta, hafif derecede hasar gören haneler için ortalama zarar 650 bin TL (35.000 dolar). Bu kabullere göre:
Konut ve işyeri zararı… 42 milyar dolar.
Altyapı zararı (liman, yol, su, kanal, gaz vs. %25): 10 milyar dolar.
GSYH ve işgücü kaybı (toplam GSYH’nin %20’si): 18 milyar dolar.
Toplam zarar (yaklaşık): 70 milyar dolar. GSYH’nin yaklaşık %9’u.
Bölgedeki sanayi tesislerinin uğrağı hasar hakkında bilgiler henüz yetersiz ve tahmin için çok erken.
Ancak toplam ekonomik kaybın muhtemelen 70 milyar doların üstüne çıkacağını öngörebiliriz.
Bundan sonra önümüzde yıllarca sürecek önemli ve büyük görevler var.
Her şeyden önce depremden sağ kurtulanların yaralarının sarılması ve barınma ihtiyaçlarının karşılanması gerekiyor.
Yıkılan yerleşme merkezleri, yörenin kültürüne ve kimliğine uygun yeni şehir planları ve yapılaşma çerçevesinde, bir daha yıkılmayacak şekilde inşa edilmeli.
Yol ve tüm teknik altyapılar tek tek elden geçirilmeli.
Tahrip olan sanayi tesislerini ayağa kaldırmak için hibe ve uzun vadeli krediler sağlanmalı.
Bölge illerinde nüfusun azalmasını önleyecek önlemler alınmalı.
Finans sağlayabilecek uluslararası kuruluşlardan (Dünya Bankası, AB, Asya Altyapı ve Yatırım Bankası, IMF ve başka pek çok) destek için, olağan yaklaşımlar ötesinde kapsamlı, hızlı ve organize bir çalışma yürütülmeli.
AFAD yeniden organize edilmeli.
Deprem Yapı Yönetmeliği ve Yapı Denetim yöntemleri köklü şekilde gözden geçirilmeli.
Bunlar en iyi ihtimalle yıllarca sürecek, büyük emek ve bilgi gerektiren çalışmalar.
Yükselen kutuplaşma
Beklenirdi ki yaşanan felaketin ağır bedeli, ülkedeki siyasi gerginliği azaltsın, onun yerini dayanışma duyguları ve diyalog alsın.
Ama tam tersi oldu, siyasi kavga sertleşti, kutuplaşma artıyor.
İktidar ve muhalefet artık daha farklı bir üslupla konuşmaya başlamalı.
En geç 18 Haziran’da seçimlerin yapılması gerekiyor. Anayasa açık ve kesin, savaş durumu dışında erteleme mümkün değil.
Erteleme ancak, anayasa değişikliği referanduma gidilmeden yürürlüğe girecek çoğunlukla (üçte iki) meclisten geçerse mümkün.
Yeterli mutabakat sağlanamazsa, YSK 10 ilde seçimlerin güven içinde yapılaması için gereken hazırlıkları tamamlayabilir. Daha dört ayı aşkın süre var. Zaten 10 ilin çoğunda hasar daha az. YSK’ya her türlü ilave destek sağlanabilir.
Eğer siyasi partiler arasında yeterli uzlaşma sağlanamazsa, açıkça anayasaya aykırı dolaylı yollardan seçimlerin ertelenmesi yoluna gidilmesi tehlikeli bir örnek oluşturacaktır.