Failler bulunmadıkça bu iş durmaz !

Güncelleme:

Cumhuriyet tarihinin en büyük katliamı. Ankara’nın kalbinde, Gar’ın önünde.

Barış ve Demokrasi için Türkiye’nin dört bir yanından insanlar başkente akın etmiş.

Amaç; önemli. Barış. Ama buna izin verilmiyor.

Arka arkaya iki bomba ve parçalanarak can veren ‘barış sevdalıları’.

Ne acı, ne kötü.

Ne dayanılmaz.

Bir süreden beri şehit ve katliam haberleri yüreklerimizi dağlıyor.

Ankara katliamı bunun tuzu biberi.

1 mayıs cumhuriyet tarihimizdeki en büyük acıydı, demokrasi ve barışa en büyük saldırıydı. 31 kişi can vermişti, feci şekilde katledilmişti.

Ankara’daki tablo daha vahim.

Sadece yitirilen canlar açısından değil, saldırının şekli, zamanlaması ve içeriği açısından da.

O zaman gelin, bu katliamın şifrelerini çözelim.

Gerekli güvenlik önlemleri alındı, alınmadı, tartışmaları yersiz, çünkü patlama oldu ve çok sayıda insan feci şekilde can verdi.

Burada yapılması gereken bu saldırıyı kimin ya da kimlerin gerçekleştirdiğini bulmak. Asıl güvenlik zafiyeti; bu katileri bulup yargıya teslim etmemektir.

Suruç katliamının ardından yapılan açıklamalara bakın, bir de bugüne gelin, aynı şeyler. Hani Suruç’un failleri? Hani o katiller? Hani o katillerin arkasındakiler?

O zaman bir an önce bu saldırının arkasındaki güçler ortaya çıkarılmalı.

Şifre dedik ya; açık. Bir kere bu katliam sol siyasete ve kürt siyaseti sempatizanlarına karşı. Elbette bu anlamda HDP de hedeftedir.

O zaman bu kesimlere karşı kimlerin Türkiye’de eylem ve hazırlık içinde olduğu bellidir. Bunlar iyi irdelenmelidir.

Son 6 ayda bu konudaki istihbarat bilgileri derlenmeli ve sınırlarımızdan giriş çıkışlar

bu çerçevede tartışılmalıdır.

İstihbarat örgütlerimiz bu işin perde arkasını ortaya koyabilecek kadar güçlüdür.

Failler, yani katiller  bulunmazsa, karışıklık ve kaos devam edecektir.

Bombalama olayları ve canlı bomba girişimleri Demokles’in kılıcı gibi Türk demokrasisi üzerinde dolaşıp duracaktır.

Peki seçimin güvenliğinden söz edilebilir mi?

Hadi 4 büyük partinin faaliyet ve çalışmaları bir şekilde devam edecektir, ama demokrasi ve ayakta kalma mücadelesi verme durumundaki Saadet Partisi, Büyük Birlik Partisi, Vatan Partisi, Demokratik Sol Parti, Demokrat Parti gibi partilerin hak ve hukukları nasıl korunacaktır?

Yani onların çağdaş bir  platformda ve demokratik eşitlik içinde bir mücadele verebildikleri söylenebilir mi?

Dönüp dolaşıp vurguluyorum; beylik lafları bırakalım.

‘Devletimiz güçlüdür, failler bulunacaktır.’.

Tamam da olaylar ve katliamlar devam ediyor.

Eğer bu işin arkasındaki karanlık güçler ve örgütler bir an önce deşifre edilmezse, Türkiye üzerinde oynanan ve ‘Orta doğu’nun karanlığına sokma’ hedefli politikalar da adım adım yolunda ilerlemeye devam edecektir.

1 Mayıs, Suruç, Reyhanlı..

Şimdi de Ankara.

Şifreleri belli.

Kimin yarar sağlayacağı.

Kimin Türkiye’yi karanlığa gömmek isteyeceği de.

O zaman..

Ne bekleniyor?

Katillerin bulunması ile birlikte yapılması gereken bir şey de uzun yıllar Türk siyasetinde büyük devlet adamı  Bülent Ecevit’in hep dile getirdiği ‘uzlaşma kültürü’nü yaşamın her noktasına taşımaktır.

Siyasetten başlayarak.

Yani kavga döğüşü, sen-ben kavgasını bırakarak.

Şifreler net:

Suruç’un bir benzeri.

Hedef, Kürt siyaseti ve sol.

Seçimlere denk geldi, demokrasiye gözdağı!

Türkiye’yi kaosa götürme çabası.

Avrupalı Türkiye’ye Ortadoğulu ve sancılı damgası vurma arayışı!

Bunları kim ister?

Bundan kim yarar sağlar?

O zaman failler belli değil mi?

Devlete düşen de bir an önce bu failleri bulup yargılamak.

Yoksa..Onlarca canın katliamı..

Barış mesajı veren pankartların sedye göreviyle yaralıları taşıması..

O bombalarla Türkiye’nin parçalanan yüreği!

Artık yeter!


Gazeteci – Yazar, Siyaset Bilimci ve Uluslar arası Strateji Uzmanı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik e. Bakanı, 20. ve 21. dönem İzmir Milletvekili.

Diğer Yazıları
Deprem
Cem Karaca'nın ''döneklik'' isyanı
Amerikan samimiyeti ve Türk saygısı
Toplumun istekleri net. Ama gören var mı?