Evdeki algoritma

Güncelleme:

Haber3.com yazarı Haluk Özdalga yazdı: Evdeki algoritma

Genç kuşak yazarlardan Aylin Sökmen’in son yapıtı #Evdeki Algoritma, Türkiye’nin iç içe geçmiş farklı dünyalarından birini anlatıyor: Kentli, iyi eğitim görmüş, meslek sahibi genç profesyonellerin dünyası. Etkileyici bir kurgu üzerinden (*).

“Salt Okunur” adlı öykü kitabı ve “Kendinde Değil Gibisin” romanından sonra bu çalışma Sökmen’in üçüncü yapıtı. Romanın kahramanı Serra evliliği yıkılmak üzere olan, alkol bağımlılığından kurtulmaya çalışan, depresif bir hayat sürdüren genç bir kadın.

Sökmen okuyucuya, reel dünyanın sarsıcı gerçeklerinin gerçek üstü deneyimlerle harmanlandığı, ölçülü mizah eşliğinde bir okuma sunuyor. Romanın giriş bölümü, davetsiz eve gelen bir güvenlik firması satıcısının pazarlaması ile başlıyor.

“Artnet Güvenlik olarak hedefimiz bir olayın yaşanmasını beklemek ve sonrasında hayıflanmak değil, olayları önlemektir. Güvenlik sistemimiz şüpheli durumları (ayrılık, kayıp, boşanma, ölüm gibi) teşhis etmek suretiyle anında eyleme geçmeyi hedefler. Günümüz koşullarında sür(e)meyen ilişkilerin ardından bireyin hangi nedenlerden dolayı korumaya ihtiyacı olduğu, yapılan ev ziyaretleri sonucunda tespit edilmektedir. Kişinin fiziksel ve ruhsal güvenliği, risk faktörlerine bağlı olarak, oturduğu evin detaylı incelemesi sonucunda yerleştirilen koruma sistemiyle güvenceye alınır… cihaz deneme aşamasında olduğundan birtakım kusurlar ortaya çıkabiliyor… Geçenlerde en sadık müşterilerimizden biriyle tabiri caizse papaz olduk… Bu müşterimiz de, yine affınıza sığınıyorum, aygıta güvenip işin bokunu çıkardı. İlk kullanımı kız arkadaşından ayrılmasından sonraydı, yok efendim bunalıma girmiş de çıkamıyormuş filan… yirmili yaşlarında bir beyefendi, sen git annenin en yakın arkadaşıyla ilişkiye gir! Eskiden balerin miymiş neymiş, kadın atmışına merdiven dayamış. Gerçi göstermiyor… sonunda aygıt kısa devre yaptı…”

Serra’nın öyküsünde, sosyal medya ve sanal çevrenin yarattığı derinliksiz bağlar üzerine kurulu dünyanın yapaylığını, bunun bir başka boyutta ürettiği güçlendirilmiş yalnızlığın soğukluğunu hissediyoruz.

Serra’nın acılı hikayesini okurken, ruh çöküntülü hayat sürdürenler arasında sık rastlandığı gibi, acaba o da hayatın yükünü taşımaya kendi elleriyle mi son verecek diye aklımdan geçti.

“Her şeyi birden istiyorsunuz galiba… Yol tamamen kapanıncaya kadar taşıyacak mısınız her olasılığın yükünü?” (s.93).

Ama hikaye bir sürprizle son buldu.

Aylin Sökmen’le yaptığımız kısa mülakatı aşağıda sunuyoruz.

*     *     *

– Son kitabınızı Türkiye’nin iç içe geçmiş dünyalarından birini, içerden ve etkileyici bir kurguyla yansıtan, zevkle okunan bir anlatım olarak okuduk. Kentli, iyi eğitim görmüş, meslek sahibi genç profesyonellerin dünyası… Ne dersiniz?

Roman boşanma aşamasında olan ve depresif ruh haliyle eve kapanan bir kadının evine gelen güvenlik elemanının teklifiyle başlıyor. Bu sıra dışı görevli, ayrılık-yas durumlarında kişilerin tekrar normal hayata dönebilmesini sağlayan süreci düzenleyen bir cihazı tanıtıyor; bunu eve kuruyor ve ardından kadının bilincinde bazı dalgalanmalar oluyor. Bağımlılık sorunu olan eski kocasından ayrılmasının, aynı zamanda kendini bağımlılığa sürükleyen aidiyetsizliğinin, toplumsal baskıların ve ilişkilerinin muhasebesini yapıyor.

Söylediğiniz gibi, romandaki karakterler çoğunlukla beyaz yaka diyebileceğimiz, eğitimli, kurumsal hayat sıkıntılarından mustarip bireyler. Çoğu tüketim kültürünün yol açtığı yabancılaşma ve yetersizlik hissiyle mücadele ediyor. Diğer taraftan dijital dünyanın yaşamlarımıza tamamen nüfuz etmesiyle herkesin herkesi ‘izlemesi’, aşırı sosyal medya kullanımının psikolojimize negatif yönde etkilemesi de romanın temel meselelerinden biri diyebiliriz.

– #Evdeki Algoritma için, Serra’nın dünyasından aynı toplumda fakat yaş veya başka nitelikleri nedeniyle farklı dünyalarda yaşayanlara açılan geniş bir pencere de diyebiliriz. Belki aynı zamanda farklı dünyalar arasında köprüler kurulmasına da katkısı olabilecek bir çalışma…

Romanda ele alınan temalar arasında yabancılaşma, bağımlılık, teknolojinin etkisi var. Dolayısıyla günümüzde tüm insanlığın mücadele ettiği meseleler olduğunu söyleyebiliriz. Ancak interneti yaşamlarına belki altmışlı yaşlarda dahil eden ya da etmeye çalışan kişilerle Z kuşağı dediğimiz, neredeyse internetin içine doğmuş bireyler arasında hayata bakış açısı ve alışkanlıklar başta olmak üzere birtakım farklılıklar olacaktır.

Romanda Serra karakteri çevresindeki bazı insanların ve sistemin ona empoze ettiği birtakım değerlerin de sorgulamasını yapıyor. Bunların başında da evlilik ve çocuk sahibi olmak var. Bu kimi zaman mahalle ve devlet baskısı olarak da ortaya çıkabiliyor. Farklı değerleri ve seçimleri olan bireylerin kimi zaman ötekileştirildiğini görebiliyoruz. Özellikle kadınlar bu tarz baskılarla daha fazla mücadele etmek zorunda kalabiliyor.

– Evet, dijital çağ hepimizin hayatını etkiliyor, ama genç kuşaklar için bu etki elbet çok daha derinden ve belirleyici. Mesela değer yargıları, diğer insanlara bakış ve algılama tarzı gibi…

Dijital çağın etkileşimleriyle insanlar arasında sahici bağlar kurmanın zorlaştığından bahsedebiliriz. Sadece sanal ortam üzerinden iletişim kurmak, pandemi döneminde faydasını görmüş olsak da uzun vadede yalnızlığa yol açıyor.

Sosyal izolasyonun insan psikolojisini kötü etkilediği bir gerçek. Kimi zaman tek başına kalmak sağlıklı bir durum ancak bunun yalnızlığa yani bir nevi bağ kuramamaya evirilmesi yaşamımızı negatif yönde etkileyerek başta aidiyetsizlik olmak üzere başka sorunlara yol açıyor. İşin daha toplumsal boyutuna gelirsek internette paylaştığımız her şey birer veri. Bunlar devletler, çok uluslu şirketler ve teknoloji firmaları tarafından analiz ediyor, bireyleri kontrol altında tutabiliyor ya da seçimlerini yönlendirebiliyor. Neyse ki, gün geçtikçe bu konuda daha da bilinçleniyoruz.

…..

(*)- Aylin Sökmen, #EvdekiAlgoritma, Edisyon Kitap, İstanbul, 2023, 112 sayfa.